Güncelleme Tarihi:
“Toplantılarda kendimi veremiyorum; konuşulanları takip edemiyorum, çok sıkıcı geliyor. Bazen konuyu tam bir noktasından yakalamışken, bir anda kaçırıveriyorum. Ya aklıma alakasız bir şey geliyor ya da ‘bilinmeyen bir güç’ tarafından akıllı telefonumu kurcalamaya adeta sürükleniyorum.”
Yaptığımız işe bir anlam kazandırmak kolay olmayabilir. Anlamlı bulmadığımız görev ve işlerin, yaptıkça, zamanla anlam kazanabileceğini söylediklerinde “Kim o kadar bekleyecek” diyebiliriz. Bekleyebilmek iyi gelişmiş bir dikkat ve odaklanma ile yakından ilişkilidir. Beklemeyi öğrenmeye değer. Spor, sanat aktiviteleri ya da başkaları için bir şeyler yapmak, kendi ihtiyaçlarımızı daha sonra karşılamak, beklemeyi gerektirir ve geliştirir.
Dikkat sadece iş ya da ödev yapmak için değil, başkasını anlamak, aklımızdakini etkili bir şekilde anlatmak için gerekli olan tüm zihinsel işlevlerimizin adeta ‘vana’sıdır; ilgimizi o konuya ya da kişiye az ya da çok vermemizi, yeterince ve gereğince odaklanmamızı sağlar.
"Stresli olduğum zamanlarda dikkatim iyice tükeniyor. Devamlı kızgın, gergin, patlamaya hazır bir insan oluyorum."
Stres, sıkılma ya da gerginlik olarak tanımladığımız genellikle negatif duygudurum ile ilişkili ‘alarm’ durumlarında dikkat sistemi az-çok şeklinde ayar yapan ‘vana’ özelliğini kaybeder; ‘ya açık ya kapalı’ (var-yok) arasındaki bir şalter gibi işlemeye başlar. O zaman da dikkatimiz ‘ya hep ya hiç’ ile, önceliklerimiz de ‘hayatta kalma’ ile sınırlanır. Dikkatimizi sadece ‘hayati’ bulduğumuz durumlara odaklarız.
Dikkatini vermekte zorlanan, ancak sorumluluk duygusu yüksek birçok kişi motivasyon ile kendini odaklayabilir. Yine de, işler ortalamadan daha uzun sürer, daha fazla yorar. Yorgun zihin, hem öfkelenmeyi kolaylaştırır hem de öfkeyi kontrol etmeyi zorlaştırır. Yüksek maliyetlerden uzak durmak için zihnimiz işten kaçmaya başlar. Dikkat dağılır. Aklımız kendince daha önemli veya hayati işler bulur.
"Toplantıda dikkatimi nasıl dağılmadan tutabilirim?"
Elinize kâğıt kalem (ya da kalem ile yazılabilen bir tablet) alın. Söylenenlerden aklınızda kalanları not alın ya da aklınıza gelenleri yazın. Özellikle el yazısı, ‘kitap harfi’ ve ‘klavye’ ile kıyaslandığında, beyin bölgelerinde aktivite oluşturmakta en büyük destek. İşlek (güzel olması şart değil!) bir el yazısı zihninizi uyanık tutmanıza ve sıkıntıya dayanmanıza yardım edecektir. Mesajları ve sosyal medya hesaplarınızı toplantı boyunca kapalı tutmayı da unutmayın.
Kitap tavsiyesi: Daniel Goleman, Odak, Varlık Yayınları (2013).