Güncelleme Tarihi:
Bence affetmemek kendi kendimize güttüğümüz ağır bir kan davasına benzer” diyorsunuz. Neden?
- Çünkü affetmeyerek her geçen gün içimizdeki kini, öfkeyi, nefreti besleriz, büyütürüz. Büyüttükçe intikam alma duygumuz daha da güçlenir. İçimizdeki ateşi soğutmayız, sürekli odun atarız. Tek düşüncemiz, bütün enerjimiz, “Ben bunu hak etmedim”, “Bunca şeyden sonra bana bunu nasıl yapar!” olur. Bu düşünceler içimizdeki ateşi biraz daha harlar. Halbuki bu ateş ilk bizi yakar. İlk bizi küle çevirir. Güttüğümüz bu kan davasındaki silahdan çıkan mermi ilk bizi vurur da anlamayız. Bütün dikkatimizi ve enerjimizi bize yapılan haksızlığın cezasını nasıl vereceğimizi düşünerek harcarız. Sözde yemiş olduğumuz kazık, aldatılmışlık, ihanet duygusu tüm hücrelerimizi kaplar. Ve bu olumsuz duygu sanki gözümüzü kör eder, başka bir şey düşünemez, hiçbir
şey yapamaz hale geliriz.
SIKIŞMIŞ DUYGULAR HASTALIĞA DAVETİYE
Peki, bu kan davasının bedelini nasıl öderiz?
- Sağlığımızı kaybederek ödemeye başlarız ama farkında bile olmayız. Öfke, suçluluk, kin gibi duygular bedenimizin herhangi bir yerinde enerjisel olarak sıkışıp kalır. O duygulardan özgür kalmadığımız sürece bir süre sonra bağışıklığımız düşerek hastalıklara davetiye çıkarırız. Ne kadar genetik yatkınlığımız olursa olsun, beslenmemize dikkat etsek bile rahatsızlıkları tetikleriz. Zira, sıkışmış kalmış duygular hastalıklara kapı açar. İşte bu noktada affetmeyi öğrenmeli, istemeli ve denemeliyiz. Affetmek tabii ki ‘Ben affettim’ demekle olmuyor. Affetmek bir süreç. Kişinin kendini hazırlaması lazım.
Ama insanlar genelde geçmişte yaşamayı, geçmişin ‘keşke’lerinde, pişmanlıklarında boğulmayı seviyor...
- Çok doğru, geçmişe takılı kalmayı seviyoruz aslında. Geçmişteki yaşanmışlıkları bitirmemek bizi bir anlamda mutlu bile ediyor.
Yani, hayatımızda hep bir şikâyet, hep aynı sorunları yaşayarak sürekli başa sardığımız kısır döngülerimiz var...
- Mutsuzluk bulaşıcı bir virüs gibi her yere yayılmış. Öyle bir virüs ki bu, insanı hareket edemez duruma getirmiş. Hep mi kader mahkûmuyuz? Herkesin kendi içinde dipleri var. Herkes kendi içindeki dibe baksa, kendini görecek. Aslında kendisini ilk kuyuya atan da o! Diplerin her birinde geçmişte yaşanılmış bir pişmanlık, suç ya da suçlama yatıyor. Kendimizi o kuyudan çıkarma zamanı geldi de geçiyor.
Nasıl çıkacağız bu kuyudan?
- Eğer en büyük cezayı kendimize kesmişsek, yaptığımız hatalardan dolayı sürekli kendimizi yargılıyorsak, durup bir düşünün ve şöyle deyin: “O gün ve o şartlarda yapabileceğimin en iyisini ve doğru olduğunu düşündüğüm şeyi yaptım.” İnanın bu sizi rahatlatır. Özgür bırakır. Her koşulda ve şartta sevin kendinizi. Unutmayın, geçmişi değiştiremeyiz. Yaşanılanı olduğu gibi kabul etmemiz gerekiyor. Bunu yapmakla karşı tarafın haklı olduğunu kabul etmiş olmuyoruz. Sadece olanı değiştiremeyeceğimizin farkına varmayı seçiyoruz. Bu unutmak da değil. Tabii ki bize yapılanı unutmayacağız ama o sıkışıp kalmış duygulardan özgür kalmamız da gerekiyor. Hatırlayacağız ama acı çekmeden, iç geçirmeden, elimiz ayağımız titremeden. Ve derslerimizi alarak yolumuza devam edeceğiz. İnsanlar nefret ettikleri şeyleri taşımaya devam ediyorlar. Nefretlerinin içinde yaşıyorlar. Yaralarına sürekli parmak basarak iyileşmesine izin vermiyorlar. Şimdide yaşamaya başlamadıkça, geçmişi unutmayı ve bağışlamayı başarmak mümkün değil. Oysa affetmek uzun yaşamın ilk anahtarı. Affetmenin gücünü bilin, hissedin. Başkalarının sizi affetmesini beklemeyin, siz affedin. Unutmayın, affetmek özgürleşmektir. Affetmek çok kolay ama anlatmak bu satırlara sığmayacak kadar da geniş.
KİM BİLİR O BOYUN NEDEN TUTUK
Affetmek neden bu kadar önemli?
- Sırtınız ağrıyorsa, boyun problemleriniz varsa, mideniz sürekli sorun çıkarıyorsa düşünün bakalım... O sırtta uzun zamandır kimi taşıyorsunuz? O kireçlenmiş ya da tutuk boynunuzla kime sürekli olarak “Ben haklıyım” diyorsunuz? O mide problemlerinizle kimlerin yaptıklarını hazmedemiyorsunuz? Affettiğinizde, olanı geride bıraktığınızda, yüklerinizi de bırakır ve şifalanırsınız. İçinizi harika bir boşluk ve huzur duygusu kaplar.