Güncelleme Tarihi:
NESLİHAN ATAGÜL:
KARA MI AK MI BİLMEM AMA BEN SEVDADAYIM!
Şöhret olmak için kadere boyun eğip beklediniz mi yoksa hırsla tırmaladınız mı?
Hırs hayatımda hiç olmadı. Tek amacım var; annemi gururlandırmak. Bir şeyin hayalini kuruyor, gerçekleştirmek için çalışıp çabalıyorum. İşimi en iyi şekilde yapıp hayalime kavuşunca kendimi iyi hissediyorum. Gerçekten tırnaklarım kazına kazına, kırılana kadar azmettim.
14 yaşında ‘Yaprak Dökümü’yle oyunculuğa başladınız. Şimdi o dizide başrol oynayan isimlere rakipsiniz. Ödülleriniz var. Bu kadarını bekliyor muydunuz?
Aslında sana her şeyi en başından anlatmak isterim. Ne dersin?
Tamam hadi en başa saralım...
Küçük, kendi yağında kavrulan bir aileden geliyorum. Babam şoför. Annem ev hanımı. Benden yedi yaş büyük bir ağabeyim var. Çevremde yaptıkları işten memnun olmayan insanlar vardı. Ben de “Acaba hangi mesleği yapmalıyım” diye düşünürken ve sekiz yaşımda televizyon izlerken babama döndüm ve “Oyuncu olacağım” dedim. Baktı, saçlarımı sevdi ve “Tabii” dedi. 13 yaşıma geldiğimde, artık geç mi kalıyorum diye düşünerek pek çok yerde ismini duyduğum bir ajansı aramaya karar verdim. Bilinmeyen numaralar servisini arayıp ajansın telefonunu öğrendim.
Neden bilinmeyen numaralar? İnternet falan yok muydu ?
Evde bilgisayar yok ki. Muhabbet kuşumuz var. Kedimiz, köpeğimiz yok yani anla sen durumu! Neyse ajansı aradım: “Kaydolmak istiyorum” dedim. Fotoğraflarımı istediler. Sonra annem beni ajansa götürdü, fotoğrafları teslim ettim. Hemen arayacaklar zannediyordum. Aylar geçti dönen yok. Umudumu kaybetmeye başladım. Tek çıkışım hayal etmekti. Neyse altı ay sonra aradılar. Tabii bunlar yaşanırken bir yandan da çok korkuyordum.
Neden?
E yıkılan hayalleri çok gördük.
Öyle olmaması için ne yaptınız?
O yıllarda “Hep kendinde olacaksın. Her şey şimdi başlıyor” diye kendi kendime söz verdim. 13 yaşımda ilk sinema filmim ‘İlk Aşk’ ile ‘Altın Koza Film Festivali’nde ‘Umut Vaat Eden Genç Kadın Oyuncu’ ödülünü aldım ve hep üstüne koya koya gitmem gerektiğine inandım. 14 yaşımda ‘Yaprak Dökümü’ dizisindeydim. 18 yaşına kadar set devam etti; hatta konservatuvar sınavlarına o setteyken katıldım.
Tüm Türkiye’nin gözü önünde büyümek sizi nasıl etkiledi?
Hiç zorlanmadım. Çünkü özümü unutmadım. “Hep kendinde olacaksın, sakin olacaksın” dedim. İnsan kendini tanıyınca bunları yapabiliyor. Bir de önemli olan ‘iyi insan’ olmaya çalışmak. Mesela 10 değil beş liran varsa onunla mutlu olmayı dene. Özel hayatımda da bu böyle.
Bir röportajınızda gençler arasında moda olan Converse ayakkabılardan asla giymeyeceğinizi ve akıllı telefonlara karşı olduğunuzu söylemiştiniz. Bunu neden söylediniz?
Çok tüketiyoruz. Tüketirken kimse neyi nasıl tükettiğini fark etmiyor. Kendini, ilişkisini, hayatı tüketiyor. En önemlisi de zamanın ne kadar değerli olduğunu bilmiyor. Bu yüzden artık kimse yaşadıklarından zevk almıyor.
Ama şimdi elinizde son model bir akıllı telefon var. E ne oldu tüketim bilincinize?
Ne yaparsak yapalım bir sistemin içindeyiz. Dünya bunun üzerine kurulu. Ama hâlâ o tip ayakkabıları giymiyorum. Neden bir şey popülerse herkes ondan alıyor? Artık insanların bir tarzı yok. Yoksa buna cesaretleri mi yok?
KADİR'LE BİRBİRİMİZE GÜVENİYORUZ
Neslihan Atagül ve Kadir Doğulu’nun aşkı 1.5 yıldır sürüyor.
Bu çarşamba Star TV’de başlayacak yeni diziniz ‘Kara Sevda’da canlandırdığınız Nihan’ı sadece fragmanlarda gördük. Nasıl bir kadın Nihan?
Üniversite öğrencisi. Resim eğitimi alıyor. Hayat dolu ve varlıklı bir aileden geliyor. Kendinde bir eksiği fark ediyor. Ve birden karşısına o boşluğu dolduran puzzle’ın diğer parçası çıkıyor. Bu sırada seyirci dizide Nihan’ın iki farklı dönemini görecek. Bu işin benim için önemli bir yanı daha var. Tıpkı yuvaya dönüş gibi. Yıllar önce ekrana ilk Ay Yapım’la başlamıştım. Şimdi yine onlarla birlikteyim ve bu sefer başroldeyim.
Siz hiç kara sevdaya düştünüz mü?
Kara sevda mı, ak sevda mı bilmem ama ben sevdadayım, onu bilirim! Onu da dibine kadar yaşıyorum.
Dizide zengin kız-fakir erkek aşkı var. Gerçekten aşkta statü farkı olur mu?
Bunlar doğduğumuzda haberimiz yokken edindiğimiz ve bize dayatılan şeyler. Ben hiç böyle bir şey yaşamadım, zaten umursamam da. İlişkimi maneviyata bağlı yaşarım.
Sevgiliniz Kadir Doğulu da oyuncu. Evde sürekli dizi, senaryo ve film konuşan sıkıcı bir çift misiniz?
Hiç öyle değil. Biz birlikte çok eğleniyor, geyik yapıyoruz. Özellikle tatillerimiz çok keyifli geçiyor. Tabii ikimizin de seti var. Bu yüzden bazı akşamlar senaryo okuyabiliyoruz. İşlerimiz konusunda fikir alışverişi yapıyor ve birbirimize güveniyoruz.
Peki senaryoda bir öpüşme sahnesi varsa... Birbirinize karışır mısınız?
Hayır.
Bu kadar anlayışlı mısınız gerçekten?
Bu birbirine saygı duymakla ilgili. Ben onun hayatında yokken onun işi oyunculuktu, benim de öyle. Bu yürümek gibi bir şey. Ekstra bir sıkıntı teşkil etmez. Ayrıca herkesin birbirine güveni tam.
Dizinin fragmanı yayımlandıktan sonra Kadir Doğulu’nun sizi kıskandığı, Burak Özçivit’le aralarında sorun yaşandığı konuşuldu. İşin aslı nedir?
Yukarıda cevabını verdim aslında. Biz Kadir’le birbirimize çok saygılı ve sevgiliyiz. Herkes istediği gibi algılasın ya da yorumlasın. Biz birbirimizi seviyoruz ve hiçbir sıkıntımız yok. Bu yüzden çok umursamıyoruz.
TÜRKİYE'DE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ YOK!
Politikayla aranız nasıl?
Apolitik değilim ama politikayla da çok ilgilenmem. Yalnız ülkenin gündemini göz ardı etmek de vicdansızlıktır. Bazen haberleri okuyamıyor, televizyon izleyemiyorum. Çocuklar ölüyor. Bunları bilerek hayata devam etmek de en acısı. Çok sarsıntılı günler. İçimiz acıyor.
Umutlu musunuz?
Umudumu kaybetmemeye çalışıyorum. Ülkemiz böyle zamanlardan geçti.
Peki sansürler size ne hissettiriyor?
Türkiye’de ifade özgürlüğü diye bir şey yok maalesef. Her anlamda kısıtlanıyoruz.
Bir dizideki öpüşme sahnenizin ya da filmdeki kürtaj sahnenizin oyunculuğunuzdan daha çok konuşuluyor olması sizi üzüyor mu?
İlk başlarda şaşırmıştım. ‘Araf’ filminde tuvaletteki kürtaj sahnesi için tepki göstermişlerdi. Oysa bunlar günümüzde yaşanan şeyler. Ama herkesin gözü kapalı. Bunlar da insanların gözüne sokulunca izleyeni rahatsız ediyor. Zaten sinemanın amacı bu değil mi?
Kadir’le çok eğleniyor, geyik yapıyoruz. Özellikle tatillerimiz çok keyifli geçiyor. İşlerimiz konusunda fikir alışverişi yapıyor ve birbirimize güveniyoruz.
BURAK ÖZÇİVİT:
YARIŞ ATI GİBİYİM
Yer yer çok dingin, yer yer fırtınalı bir adamım. Güç benim içimde ve özümde. Özüne dönmeye başladığın zaman da zaten her şey oluyor. Ama oraya dönemezsen başarı da gelemiyor. Evde oturmayı sevmiyorum.
Yakışıklı, başarılı, yetenekli... Hayat size mi güzel?
Öyle bir şey kesinlikle yok. Eğer elimde olanlardan bahsediyorsan bunlar günlük şeyler. Sadece anlık mutluluk verirler. Ben günlük mutluluk istemiyorum. Artık başka şeyler arıyorum. Ve bir arayıştayım.
Ne arıyorsunuz?
Mutluluğu...
Mutsuz bir adam mısınız?
Anlatmak istediğim hayata bakıştaki mutluluk. Yoksa Allah’a şükür çok mutlu ve huzurluyum. Mesela artık iş anlamında farklı alanlara yayılmaya çalışıyorum, hayatı sorguluyorum, büyüyorum...
Bunda 30’lu yaşlara geçmenin etkisi var mı?
Olabilir. Başarılı oluyorsun ama o içsel mutluluk bir türlü gelmiyor. Daha özgür ve uzun süreli bir mutluluğu arıyorsun. Onu aradıkça keşfediyorsun. Aslında başka yerlere bakman gerektiğini anlıyorsun. Ve yaşadığın birçok yükten kurtuluyorsun. Özellikle son iki senedir bende ciddi değişiklikler oldu. Önceden daha kontrollüydüm. Artık oluruna bırakmayı öğrendim. Hayatta her şeyi kontrol ederek mutlu olunamayacağını gördüm. O kadar çok şeyi kafaya takardım ki. Artık sırtımdaki yükleri azaltıyorum.
Altı yıldır tatil yapmıyormuşsunuz. Durmadan çalışıyor, hatta bir dizi arasında iki de sinema filmi çekiyorsunuz. Bunun sebebi daha çok para kazanmak mı?
Para herkes için olmazsa olmazlardan. Ama para odaklı hiçbir şey başarıyı getirmiyor. İşini en iyi şekilde yapıp bittiğinde şalterleri kapatacaksın.
İşkolik misiniz?
Of of yarış atı gibiyim.
Yüzüm eskir diye korkmaz mı insan?
Hayır. Bu planlamayla ilgili. Bir de bence özünde iyi insan olmak önemli. İyi insan olmak için neler yapmam lazım. Onları yapıyorsam her şeyin devamı geliyor.
Peki iyi insan olmak için ne gerekir?
Her olaya pozitif bakmak. En olumsuz şeye bile... Ayrıca hayatta hiçbir şeye takılıp kalma. Bir iş olmuyorsa diğerine bak. Yoksa yürüyemezsin. Bunları başarınca da büyük sorgulamalar başlıyor.
Neleri sorguluyorsunuz?
Mesela yıllar içinde edindiğim tecrübelerin en büyüğü; “Eyvallah” diyebilmek. Bu çok zor bir kelime. Eğer söyleyebiliyorsan büyük iş başardın demektir. Eğer söyleyemiyorsan mutlu ve iyi insan değilsindir. Özümde bunları yapıyorum. İçimdeki enerji yanıyor. Orası bir ateş parçası oluyor. O zaman yüzün de eskimiyor.
Bunlarda aşkın etkisi ne kadar?
Tabii aşkın da etkisi var. Hayatımdaki kadın, ailem, yürüdüğüm yol ve her şey... Hayatta bir şeye odaklanmayacaksın ama her şeyle birlikte yürümeyi bileceksin.
BIYIKLARIMI KESTİĞİMDE İLK ÜÇ GÜN ÇOK ZORLANDIM
Küçük Sırlar’da ‘Çet’, Muhteşem Yüzyıl’da ‘Malkoçoğlu’, Çalıkuşu’nda ‘Kâmran’dınız. Bu sefer nasıl bir adam var?
Kemal. Aslında klasik bir Türk genci. Ve onların yaşadığı zorlukların çoğunu içinde barındırıyor. Gözlemlediğim çok şey var. Kemal’i önce maddi zorluklar yaşayan bir öğrenci olarak görüyoruz. Hayatı oluruna bırakarak yaşıyor. Ardından başka evresi karşımıza çıkıyor. Orada da sorgulayan bir Kemal var. Bu durum benim kafamda da ikilem yaratıyor.
Sizce hayatı sorgulamak gerekir mi, yoksa akışına mı bırakmalı?
Bir derdi olan insan sorgular. Ben Burak olarak sorgulayan taraftayım. Hangisi mutluluk dersen, kesinlikle hiçbir şeyi sorgulamadığımız halimiz mutluluğun tam karşılığı.
Yeni karakter için bıyıklarınızı kestirdiniz...
Altı senedir bıyıklarım vardı. İster istemez bağlanıyorsun. İlk iki-üç gün çok zorlandım. Kendime alışamadım. Eski halime dönünce, baktım ki gerçekten değişmişim.
Siz hiç karasevdaya düştünüz mü?
Kara sevda sert bir tanım ve bu kadar sert bir aşkın duygularını yaşamak kolay değil. İşlediğimiz intikam ağırlıklı bir aşk hikâyesi. Yarayı kaşıyıp kazırmışsınız gibi... Çok acılı. Bu yüzden normal aşklardan daha farklı ve sert tarafından duruma bakıyoruz.
11 senedir bu sektördesiniz. Her işiniz reyting birincisi oldu. Filmleriniz iyi gişe yaptı. Başarının sırrı nedir?
Kimin bu işi neden yaptığını izleyici bir bakışta anlıyor. Ben işlerimi hep iyi niyetle yaptım. Bu yüzden falsolu bir şey yapmayacağımı biliyorlar. Bu güveni verdiğimi düşünüyorum. Çünkü yıllarca tek odak noktam güven oldu.
Yakışıklı olduğunuz için çok önyargıyla karşılaştınız mı?
Olaya öyle bakmıyorum. Ekrana iş yaptığınız için ister istemez yakışıklı ya da güzel tabirleri kullanılıyor. Ama kalıcı olmak bambaşka bir iş. Yoksa sokakta binlerce güzel insan var. Sırf güzel olduğun için bir kere, hadi iki kere iş yaparsın ama üçüncüyü yapmak için başka şey gerekir.
Yıllar içinde magazini takmamayı öğrendiniz mi?
Ben sadece işimi yapıyorum. O tarafa hiç takılmıyorum.
Dizi başladığında çıkan “Fahriye Evcen kıskandığı için seti bastı” haberleri de mi sizi etkilemedi?
Seti ziyaret ediyor. Bundan doğal bir şey olamaz. Ama bir şey diyemiyorum. ‘Eyvallah’ diyor geçiyorum.
Hep âşık adamları canlandırdınız. Bu roller sayesinde aşkı çözebildiniz mi?
Hiç o gözle bakmadım çünkü aşkın bir planı programı yok. Özgür bırakmak, anı yaşamak.
Aşk sizi nasıl bir adam yapar?
Mutlu ve huzurlu...
Sevgiliniz Fahriye Evcen de oyuncu. İki oyuncu evde sürekli yeni projeler ve sanat mı konuşursunuz?
İşimizin parçası olduğu için sanat tabii konuşulur. Ama her gün sette oluyorum, boş günümde de kafamı boşaltmak istiyor ve nefes almaya çalışıyorum.
Bu arada kendi şirketinizi kurup yapımcı oldunuz. Nereden çıktı yapımcılık?
Film yapmak ve kendi istediğim işlerde oynamayı hedefliyordum. Ama çok zor. Timur Savcı’dan çok destek aldım. Yapımcılığını üstlendiğim son iş Murat Boz’la başrolünü paylaştığımız ‘Kardeşim Benim’ ocak ayında vizyona girecek.
Fahriye Evcen ile Burak Özçivit bir yıldır birlikte.