Güncelleme Tarihi:
ECEM UZUN: KENDİMİ GÜZEL DEĞİL AMA DEĞİŞİK BULUYORUM
Yeşim Ustaoğlu’nun ‘Tereddüt’ filmi, ödüller ve üzerine bir de Le Monde röportajı... Geçen yıl sizin yılınız oldu. Gelecek yıldan beklentiniz ne?
- Altın Portakal ve Altın Koza ödüllerimi annem salona koydu (gülüyor). Yakında yeni filmim ‘Koca Dünya’ (Reha Erdem) vizyona girecek. Bu sene için de hayallerim var, onları gerçekleştirmek için para kazanmalıyım. Yeni metinler okumak istiyorum. Dizilerle görüşmelerim devam ediyor.
BU İŞTEN MADDİ ŞEYLER UMMADIM
İlk kez 12 yaşında ‘Aliye’ dizisiyle ekranda göründünüz. Yıllardır oyunculuk yapıyorsunuz ama hayatınızın detaylarını fazla bilmiyoruz...
- Rizeliyim. Sarıyer’de doğdum. Üç kardeşiz. Annem ev hanımı, babam denizci. Babam pek evde olmazdı. Ama annem çok güçlü bir kadın. Sevgi anlamında bizi hiç eksik bırakmadı. Oyunculuğa sekiz yaşında başladım.
Bu, o yaşta bir çocuğun verebileceği bir karar değil sanki...
- Asosyaldim. Annem biraz açılayım diye beni tiyatroya yazdırdı. Sekiz yaşımda ilk kez sahneye çıktığımda “Bunun okulunu okuyacağım” dedim. Tiyatro eğitimi aldım, şimdi Kadir Has Üniversitesi’ndeyim.
Şimdiye kadar birçok projede rol almıştınız. Ne oldu da birden önemli yönetmenlerin gözdesi oldunuz?
- 2014’te oynadığım ‘Savaş’ oyunu sayesinde herhalde. Reha Erdem ve Yeşim Ustaoğlu beni orada izlemişler.
Oyunculuktan ne umdunuz, ne buldunuz?
- Sekiz yaşımda ilk kez sahneye çıktığımda para verdiler. İnanamadım. “Bu işten para mı kazanıyoruz” dedim. Sonrasında da hiç maddi şeyler ummadım. Sonuçta çok güzel insanlar buldum, güzel metinler okudum ve muhteşem yönetmenlerle çalıştım.
Bu iş için nelerden fedakârlık etmeniz gerekti?
- Fedakârlık denebilir mi bilmiyorum ama işimi yaparken kendime merhametim olmuyor. Film çekimlerinde setin bitmesine üç gün kala rahatsızlanmaya başlıyorum. Hastaneye gidiyorum, ilaç kullanıyorum. Toparlanmam zaman alıyor. Ama hiç “Bu işi yapmayayım” diye düşünmüyorum çünkü isteğim baskın geliyor.
Büyük yönetmenlerle çalıştınız. Hayatınızda neler değişti? Çok kazandınız mı mesela?
- Bence değil! Bir dönem kazandım. Özellikle dublajdan. Sonra dublaj bitti, sesli çekimler başladı.
EVDEN HER GÜN TEDİRGİN ÇIKIYORUM
Son dönemde nelere takılıyorsunuz?
- Öleceğimi düşünüyorum.
Neden?
- Evden her gün tedirgin çıkıyorum ve bundan bıktım. Dönemezsem diye korkuyorum. Nasıl böyle nefes alınır bilmiyorum. Bir gün elbette öleceğim ama bir zorbanın gelip bomba patlatması... Bu işi bu coğrafyada yapmak istiyorum ama son zamanlarda “Acaba gitsem mi” diyorum çünkü “Yaşananlara alışıyor muyum” diye düşünüp
korkuyorum.
Genç bir oyuncu olarak dizi ve film sektörüne dair gözlemleriniz neler?
- Dizi sürelerinin uzunluğu korkunç. 47 saat uykusuz kaldığımı biliyorum. Bu bir dayatma. Bir de oynamak için fiziğe gerek yok aslında. Ben de kendimi
güzel değil ama değişik buluyorum.
ALMILA ADA: ‘AVENGERS’DA SCARLETT JOHANSSON’IN KÜÇÜKLÜĞÜNÜ OYNADIM
Sizi yeni tanıyoruz. Kendinizi birkaç cümleyle nasıl özetlersiniz?
- Balerinim. Ve bir balerin disiplinine sahibim! Mesela bir yerden bir yere giderken yolun ne kadar sürdüğünü not alırım. Eğer 40 dakikaysa planlarımı ona göre yaparım. Korkunç bir durum, anlayacağın!
Başka?
- Sabahın altısında bile güne gülümseyerek başlarım. Ayrıca duygusalım. Haksızlığa katlanamam. İstanbul doğumluyum. Tek çocuğum. Babam gazeteci (Ümit Bayazoğlu), annem moda tasarımcısı ve öğretmen. Annemin işinden dolayı bir süre Rusya’da yaşadık.
Ayna karşısında elinde tarakla poz veren çocuklardan mıydınız?
- Hayır. Çok küçük yaşta baleye başladım. Üniversite eğitimi için Londra’ya gittim. Orada da bale ve sahne sanatları okudum. Tek hayatım baleydi. Büyük bir disiplinle yetiştim.
LONDRA’DA METRO DURAĞINDA KEŞFETTİLER
Hayallerinizden neden vazgeçtiniz?
- Fiziken ve psikolojik olarak çok zorlayıcıydı. Bir rolü alabilmek için günlerce uğraşıp her gece ağladığımı bilirim. Bir de yaşadığım sakatlıklar... Aşil tendonlarımda da problem vardı. Parmaklarımın hepsi tek tek çıktı. Kolum 12 kez! Düşün, artık ceketimi giyerken bile kolum düşüyordu.
Şu an her yeriniz sağlam ama değil mi?
- Evet, fizik tedavi gördüm, artık hiçbir yerim çıkmıyor (gülüyor).
Yaşadıklarınız genç bir kız için korkunç şeyler değil mi?
- Yaşadıklarıma travma demek belki ayıp olacak ama aklıma ilk gelen tanımlamalardan biri bu. Bir hikâyemi anlatayım: Paris Operası’nda bir seçmeye katılacaktım. 500 kişinin olduğu sınavda beş kişi seçilecekti. İsmimi okudular. Beş dakika sonra yine kolum yerinden çıktı. Sesimi çıkaramadım. Canımın yanmasına rağmen seçmelere katıldım.
Sonra sizi kim keşfetti?
- Londra’da metro durağında bir cast direktörü. Bana oyunculuk düşünüp düşünmediğimi sordu. O dönemde ‘Avengers’ filminin bir sahnesinin çekimleri için bizim okula gelmişlerdi. Scarlett Johansson’ın küçüklüğünü oynayacak bir balerin arıyorlardı. Seçmeleri kazandım. Rüya sahnesinde flu olarak görünen, onun gençliğini canlandıran balerini ben oynadım. Ve kamera önü o noktadan sonra ilgimi çekmeye başladı.
Peki orada bir kapı açılmışken neden İstanbul’a geldiniz?
- Fizik tedavi için... Sonra burada bir dizi için teklif aldım. ‘Kaderimin Yazıldığı Gün’de bir sezon oynadım. Diksiyonum çok bozuktu. Hemen ders almaya başladım. Kısa süre ‘Kırgın Çiçekler’de rol aldım, onun bittiği gün yakında Kanal D’de başlayacak ‘Adı Efsane’ nin çekimlerine gittim. Bu dizide Erdal Beşikçioğlu’nun kızını oynuyorum.
DAMLA CONBAY: ROL MODELİM BİR ÇİZGİ FİLM KARAKTERİ: AY SAVAŞÇISI UŞAĞI
Geçen yıl hem Çetin Tekindor gibi çok tecrübeli hem de Çağatay Ulusoy gibi son yılların en popüler isimleriyle ‘İçerde’ dizisine başladınız. Bu, hayalini kurduğunuz bir çıkış mıydı?
- Bir dilek defterim var; her şeyi detaylıca yazar, hayal ederim. Sonra akışta kalarak olayların gelişmesini seyrederim. Çok istediğim bir işti, kalpten istenen her şey gerçek olurmuş.
Tanınırlık arttıkça hayatınızda neler değişti?
- Sadece sokakta insanlar daha fazla bakıyor. Dizideki ismimle sesleniyor, gelip sohbet ediyorlar. Onun dışında yıllardır aynı mahallede oturuyor, aynı bakkaldan alışveriş yapıyorum. Arkadaş çevrem de aynı.
CENNETTEYMİŞİM GİBİ GEÇTİ ÇOCUKLUĞUM
Hikâyenizin İzmir’de başladığını biliyoruz. Ama daha derine inersek...
- Birbirine bağlı ve mutlu dört kişilik bir aileyiz. Annem ev hanımı, babam memur emeklisi. Bir de ablam var, ikinci annem gibidir. Neşeli ve huzurlu bir aile ortamında, sanki cennetteymişim gibi geçti çocukluğum. Lisede tiyatro bölümü sınavlarına hazırlanmaya başladım. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni kazandım. İkinci senenin sonunda İstanbul’a staj yapmaya geldim ve sonradan menajerim olan Yasemin Özbudun’la tanıştım. ‘Kara Para Aşk’ dizisine girmemle oyunculuk hikâyem başladı. Ardından ‘Hayat Mucizelere Gebe’ adlı dizide ilk başrolümü oynadım. Şimdi ‘İçerde’ dizisinde Eylem karakterine hayat veriyorum.
Rol modelinizin ‘Sailor Moon’ (Ay Savaşçısı) olduğunu duydum...
- Çoğu kişiye garip gelse de benim iyi ki dediğim şeylerden biri. İlk kez 11 yaşındayken izlemiştim. O, sevgi ve adaletin savaşçısı bir çizgi film karakteri. Dünyanın daha sevgi dolu ve adaletli bir yer olması için savaşıyor. Üniversiteye başladığım yıllarda tekrar izledim. Bir de baktım ki kendi tavırlarımı ve tepkilerimi seyrediyorum. Rol modelimin ‘Ay Savaşçısı’ olduğunu
20 yaşımda fark ettim.
NEREDEYSE HİÇ AĞLAMIYORUM
Bayağı ilginç birisiniz. Sizi en iyi anlatan üç kelime nedir?
- Mutlu, neşeli ve umutluyum.
Sürekli mutluluktan bahsediyorsunuz, biraz Pollyanna mısınız?
- Ne yapayım, en sevdiğim şey mutlu olmak. Ufacık şeylerden bile mutlu olunabilir. Eskiden çok ağlardım. Mutlu olunca, sinirlenince, üzülünce, heyecanlanınca... Fakat bir yıldır bu durum birden son buldu. Neredeyse hiç ağlamıyorum. Biraz ilginç.
Oyunculuğun sizdeki karşılığı ne?
- Bu diziyle birlikte oyunculuk anlamında sağlam adımlar attığımı düşünüyorum. Böyle kaliteli bir iş içinde olmak, harika oyuncularla oynamak muhteşem
hissettiriyor.
2017’DEN NE BEKLİYORLAR?
Ecem Uzun:
2016 benim için beklenmedik şekilde yoğun geçti. Öğretici ve güzel bir yıldı. Dünyaya baktığımdaysa içim acıyor. Barış istiyorum. Üzerimize güzel bir şeyler serpilsin. 2017’den beklentim barış. Kendim için de; güvenli alanımdan çıkıp daha fazla çalışmak istiyorum.
Almila Ada:
2016’nın başlarında bale ve piyano dersleri veriyordum. Sonra oyunculuk kariyeri, seçmeler... Her şey çok hızlı gelişti. 2017’nin çok başarılı geçmesini, ‘Adı Efsane’ dizisinin çok iyi gitmesini diliyorum. Bu benim pişeceğim bir iş ve yıl olacak.
Damla Colbay:
2016 kendimi bulduğum bir seneydi. Yeni yılda da hayatımı güzelleştirecek her türlü mucizeye hazırım. 2017’de çekilecek, okuduğum film senaryoları var.
Kimlerden ilham alıyorlar?
Ecem Uzun:
Oyunculardan Tansu Biçer’i seviyorum. Onunla oynamak isterdim. Yönetmenlerden David Lynch’i merak
ediyorum.
Almila Ada:
Natalie Portman. Hayalim en az 15 kere izlediğim ‘Black Swan’da (‘Siyah Kuğu’) oynamak.
Damla Colbay:
Natalie Portman ve Penelope Cruz’un oyunculuklarını seyrederken çok keyif alıyorum. İleride Pedro Almodovar’ın bir filminde başrol oynamayı çok istiyorum. Aras (Bulut İynemli) ve Çağatay’ın (Ulusoy) rol arkadaşı olmak hayalimdi. Şimdi hayalimi yaşıyorum.
GÜNDEMDE OLUP BİTENE NASIL BAKIYORLAR?
Ecem Uzun:
Bu konuda çok karmaşığım ve içim sızlıyor. Sokağa çıktığımda taksi seçerken bile kadın olarak korkuyorum. Geçen gün bir arkadaşım dolmuşta tacize uğradı. Sanırım sessiz kaldığımız için bu tacizciler de bu kadar rahat ediyor.
Almila Ada:
2016 hem ülkem hem de dünya adına çok zor bir yıldı. Ne yazık ki herkesin malum olaylardan dolayı çok canı yandı. Umarım 2017 tüm felaketlerden arındığımız bir yıl olur.
Damla Colbay:
Hayata belli duygu durumlarını deneyimlemek için geldiğimize inanıyorum. Olumlu ya da olumsuz ne yaşıyorsak bir şey öğrenmek için yaşıyoruz. O yüzden tüm bu yaşananlar bizlere ne öğretiyor, nasıl iyiye ve güzele ulaşırız, onu bulmamız gerek.
Aşk durumları ne âlemde?
Aşk... Nerede? Yalnızım. Benim için bir ilişkide en önemli şey; karşımdakinin kendini sevmesi.
Altı senedir bir ilişkim var. Erkek arkadaşım Fransız, Türkiye’de yaşıyor. Bilgisayar mühendisliği öğrencisi. Beraber büyüdük diyebilirim. Bu mesleğe başlarken en büyük destekçilerimden oldu.
Damla Colbay:
Aşk ve sevgi, koşulsuz olduğu zaman güzel. Eğer biri size koşulsuzca sevgi ve aşk duyuyorsa değişime de gerek yoktur.