Güncelleme Tarihi:
Türkiye'de "arabesk müzik" denince akla gelen ilk isimlerden biri olan Ferdi Tayfur, dün, 79 yaşında hayata veda etti.
1960'lı yıllarda memleketi Adana'daki çay bahçelerinde ve düğünlerde şarkı söyleyerek müzik piyasasına adım atan Tayfur'un kariyeri, biraz inişli çıkışlı başladı. Ne var ki 1971'de yayınladığı "Huzurum Kalmadı" plağı, Tayfur'u tüm Türkiye'ye tanıttı. Bu şöhreti 1974'te piyasaya sürdüğü "Yüreğimde Yara Var" ile perçinleyen Tayfur, artık arabeskin en büyüklerinden biriydi.
80'lerin sonlarına gelindiğinde ülkede, gümbür gümbür bir değişim yaşanıyordu. Yaşanan bu değişim, kültür ve sanatta da kendini fazlasıyla gösteriyordu. Hem Tayfur için hem de çağdaşları için bambaşka bir çığır açılmıştı. Artık sesleri, sözleri her yerdeydi. Sevmeyenleri çoktu belki ama sevenleri daha çoktu...
"ANADOLU'NUN ÇIĞLIĞI"
Ülkede bugüne kadar görülmemiş, anlaşılması zor bir durum yaşanıyordu.
Örneğin 1989 yılında Hürriyet gazetesinde yayımlanan "Acısıyla Tatlısıyla Hayatımız Arabesk" yazısı dizisi, bu müziğin neden bu kadar sevildiğini mercek altına alıyordu. Söz yazarlarından bestecilere, psikologlardan sosyologlara yapılan röportajlarla bu olgu anlaşılmaya çalışılıyordu.
Arabeske "Anadolu'nun Çığlığı" deniyor, o çığlığı yükselten seslerin acılı hikayeleri, dinleyicilerin acılarına karışıyordu.
"ARABESK KÜME DÜŞTÜ" YORUMLARINA YANITI FERDİ TAYFUR VERİYORDU
1990 yılından itibaren özel radyo ve televizyon kanallarının açılması bu çığlığı daha da büyüttü. Arada tökezlemeler de oluyor, "Acaba arabesk geçici bir heves mi? Dinleyici bıktı mı bu şarkılardan?" diye soranlar oluyordu.
Aralık 1991'de yine Hürriyet'te yayınlanan "Arabesk Küme Düştü" yazı dizisi de tam bu noktaya odaklanıyordu. 12 Aralık tarihli yazının başlığını veren Tayfur "Düşüş senaryoları hayal ürünü" diyor, hiç satmadığı kadar çok kaset sattığını belirterek "Halk arayışını sürdürüyor ve her aradığında da bizi bulabiliyor" ifadelerini kullanıyordu.
Haberlerde görüşlerine yer verilen gençler de Müslüm Gürses ve Ferdi Tayfur'u dinlemeye devam ettiklerini ama "bozulan" bazı isimlerden uzaklaştıklarını söylüyordu.
"GELDİM EMMİOĞLU"
Tayfur'un 1992 yılında yayınladığı Prangalar albümü böyle bir ortamda dinleyiciyle buluştu. Yer gök "Bir garip ölmüş de yasına geldim Emmioğlu" diyen Tayfur'un o kendine has sesiyle inliyordu.
(Şarkının başarısı, söz yazarı Şemsi Belli ile Tayfur arasında mahkemeye taşınan bir anlaşmazlığa da neden oldu.)
O zamanlar yeni yeni kullanılan bir tabirle "fenomene" dönüşmüştü Tayfur. Sanki bir barajın duvarı yıkılmıştı. Suyun önünde kimse duramıyor, konserler, ödüller peş peşe geliyordu.
Bir zamanlar düğünlerde eşe dosta şarkı söyleyen Tayfur, artık şehir şehir dolaşıyor, amfi tiyatrolarda on binlere sesleniyor, rekorlar kırıyordu.
60 polisin korumasıyla çıktığı konserlerde içeridekinden misli misli insan dışarıda kalıyor, yaşanan izdihamda çocuklar kayboluyor, duygu yoğunluğuna dayanamayan sevenleri gözyaşları içinde bütün şarkılara eşlik ediyordu.
Yaşananların adını yine Hürriyet gazetesi koyuyordu: Ferdimania.
"FERDİCİLER JİLET ATMAZ"
Tabii sadece Tayfur'un değil tüm arabesk şarkıcılarının konserlerinde yaşanıyordu bu durum. Öte yandan farklı hayran grupları arasında ayrışmalar da derinleşiyordu.
Özellikle Müslüm Gürses'in konserleri, dinleyicilerin kendini jiletlediği, kanın gövdeyi götürdüğü ortamlar olarak gündemden düşmüyordu. Buna karşılık 'Ferdi'ciler "Biz onlardan değiliz" dercesine pankartlar hazırlayıp geliyordu Tayfur'u dinlemeye...
Ama sevgi seli katlanarak büyüyordu. 9 Ağustos 1999 tarihli gazetede, 40 bin kişilik Konya konserinde yaşanan tribün kazası "facia" kelimesiyle ifade ediliyor, resim altındaki "İçerdekiler mutluluktan dışardakiler acıdan bağırdı" cümlesi izdihamın boyutlarını tarif ediyordu.
FERDİ HEP 'FERDİ' KALDI
2000'li yıllarda değişen Türkiye'yle birlikte bu izdihamlar da büyük oranda geride kaldı. Zaten Tayfur da ışıklı sahneleri gerisinde bırakıp Muğla'ya yerleşti ve sakin bir hayata adım attı.
Ne var ki sevenlerinin kalbindeki yerini hiç kaybetmedi; Ferdi hep 'Ferdi' kaldı.