Güncelleme Tarihi:
İŞTE ÜMRANİYE'DEKİ 'KUŞLAR FİLMİ'NİN VİDEOSU
SİNEMA TARİHİNE GEÇEN FİLM: KUŞLAR
Alfred Hitchcock’un 1963 yapımı Kuşlar, (The Birds) filmi, o dönem ABD’nin Kuzey Kaliforniya bölgesinde tatil yapan ünlü yönetmenin küçük bir gazete haberinde kuşların insanlara saldırdığını anlatan bir haber okumasıyla başlar. Film, dünya tarihinin en önemli filmleri arasına girmiştir. Hatta doğanın insandan öç alması temalı tüm filmlerin de babası kabul edilir.
KARGALAR TEK EŞLİ VE ÇOK VEFALIDIR
Antik Yunan ve Roma’da uzun ömrün ve geleceğin sembolü, Alaska’daki Eskimoların inancına göre ilk canlı yaratık, Kızılderili mitolojisinde ruhu huzura kavuşmamış, son dileği yerine gelmemiş kişinin hayata geri dönmüş hali. Vikingler için ise kehaneti simgeliyor, bir evin önünde gaklarsa şayet, o evin sahibinin öleceğine inanılıyor.
Tuhaf sesli, simsiyah, parlak cisimlere düşkün, fazlasıyla hovarda, fazlasıyla kabadayı. Ses taklit etmek konusunda müthiş yetenekli. Mutlaka tekeşli. Çok da vefalı. Yuvalarını terk ettikten yıllar sonra bile yaşlı anne-babalarını ziyaret ediyorlar. Oldukça sosyaller. Başka kargaların yardıma ihtiyaç duymaları halinde hemen yardıma gidiyorlar. Ayrıca onlar için hayat müşterek. Her iki ebeveyn karga da yumurtaların üzerine oturuyor ve ailenin her üyesi yavruların bakımına yardım ediyor.
Oxford Üniversitesi Zooloji bölümünde incelenen Betty isimli bir karga mesela, sıradan telleri kullanarak kanca yapmayı başarmıştı. Yani alet-edevat yapabilecek kadar da yetenekliler. Ayrıca kimileri mistik güçlere sahip olduklarına da inanıyor.
Anadolu kültüründe kara haber ya da uğursuzluk getirdiğinde inanılan, Divan edebiyatında her türlü kötü vasıfla yerden yere vurulan kargalar, bugünlerde İstanbul Ümraniye’de yaşayan halka efelenmeleriyle gündemde. Yuvadan düşen bir yavru kargayı araba ezince, hem insanların hem kedilerin, öfkeli kargaların hedefi haline geleceğini kimse tahmin etmemişti... Yaşam tarzları ve süreleri konusunda çok konuşulan bir canlı türü onlar. Şimdilerde pek çok kişi, Ümraniyelilerin ömrünün, 120, 150 hatta 200 yıl yaşadığına inanılan kargaların, kafalarının üstünden pike yapmasıyla geçeceğini düşünüyor. Gerçek ise çok başka…
EN YAŞLISI 29 YAŞINDA!
Kargaların saldırganlığı durdurmak da, Central Park ve diğer büyük kent parkları gibi parkları ve yaşam alanlarında doğayı korumak, var etmekten geçiyor. İkinci çözüm ise çöplerimizi klassifiye edip arıtmak, çöp üretmemek. Çünkü biz dağlar gibi çöp üretip, bu çöpü de gerektiği gibi ayrıştıramadığımız, dahası depoladığımız sürece kargalara açık büfe, doğaları dışında bir besin bolluğu sunuyoruz. Doğal olmayan bir ivmede çoğalıyorlar. Kentlerde vahşi doğadaki gibi predatörleri de yok!
YÜZÜMÜZÜ TANIYORLAR
Peki, bir kargayı kızdırırsak, yüzümüzü beş yıl boyunca unutmadığı; tehlikeli buldukları insanların yüzlerini hep hatırladığı doğru mu? Buna benzer hikâyeler duyduğunu anlatan İsfendiyaroğlu, yavrusu düşmüş veya yuvası tehdit altındaki kargaların çok tehlikeli olabildiğini söylüyor. Yapılan deneyler de kargaların insan yüzlerini tanıyabildiklerini ve hatırlayabildiklerini gösteriyor. Yani onlar da insanlar gibi kin tutabiliyor. Ferdi Akarsu, bilimsel camiada kargalar için ‘kindar’ gibi bir sıfatı kullanmayı doğru bulmuyor ancak kargaların kendi gerçeklerinde zeki olduğu belirtmeden de geçemiyor.
Kanada’daki McGill Üniversitesi’nden hayvan davranışbilimcisi Prof. Louis Lefebvre mesela bir araştırmasında, Japonya’da leş kargalarının yol kavşaklarına tüneyip trafik ışıklarının kırmızı yanmasını bekledikleri yazmıştı. Kargalar araçlar durunca hemen havalanıyor ve topladıkları cevizleri kırılmaları için araç lastiklerinin altına yerleştiriyordu.
EN YÜKSEK ZEKALI KUŞ TÜRÜ
Ülkemizde kargalar cevizleri, midyeleri yüksekten atıp kırdıktan sonra içlerini bir güzel yiyor. İsrail’de bir karga ise işi, ekmekleri balık yakalamak için tuzak olarak kullanmaya kadar götürmüş. Yani kesinlikle, üstün zekalı bir canlıyla karşı karşıyayız. Zaten en yüksek IQ’ya sahip kuş türü olarak kayıtlara geçtiler bile. Kargalar, kalabalık gruplarla beslenirken gagalama sırası oluşturabiliyor, taş ve dalları kullanabiliyor, besinlerini saklayıp daha sonra tekrar bulabiliyorlar. Bilim insanlarının en çok hangi kuş ailelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için yenilik geliştirdiklerine baktıklarını anlatan İsfendiyaroğlu, kargaların en başta yer aldığını anlatıyor mesela.
Kargalar, doğanın dengesi içerisinde hem çöpçü hem toplayıcı hem de avcılar. Vücut yapıları yırtıcı kuşlar gibi parçalamaya çok müsait değil. Bu yüzden çoğunlukla ölü hayvanlar ve bitkisel besinlerle besleniyorlar. Ama sersemlemiş yalpalayan bir fareyi veya yuvada kuş yavrusunu bulurlarsa da affetmiyor zalımlar! Ayrıca tarlalardaki zararlı böcekleri de yedikleri için tarıma son derece faydalılar. Yani, tarım zararlısı oldukları da yanlış bir kanı.
Shakespeare ‘Macbeth’te “Kuzgun sesiyle kötülüğün kapılarını açar”, Othello’da ise “Kuzgun hastalık dolu evin üzerinde dolanır” diye yazar. Ahmet Haşim ise “Sanki binlerce makas, semaların laciverdisini doğramak için mütemadiyen açılıp kapanarak, havada cehennemi bir gürültü ile şakırdıyor!” demişti Akşam’daki bir köşe yazısında. “Besle kargayı oysun gözünü”, “Kılavuzu karga olanın”, “Karga ile gezen b*ka konar” gibi ifadeler, kargaburun, kargacık burgacık, kargasekmez gibi sözcükleri gözönüne alırsak kargaların bir nefret öğesi olarak kabul edildiğini söylemek yanlış olmaz. Halbuki rahip ve sosyal reformcu Henry Ward Beecher şöyle diyor: “Eğer insanoğlunun kanatları ve simsiyah tüyleri olsaydı, çok azı karga olabilecek kadar zeki olurdu…”
SIRADIŞI BİR YARATIK
Kargaların kömür karası renkleri Yunan mitolojisinde şöyle anlatılır: Teselya Kralı’nın kızı Koronis, Tanrı Apollon ile sevişir ve ondan gebe kalır. Ne var ki, Tanrı’nın çocuğunu karnında taşırken Arkadya’dan gelen bir yabancıyı da yatağına alır. Bu haberi Tanrı’ya kutsal kuşu olan karga verir. Apollon kız kardeşi Artemis’i Koronis’i cezalandırmak üzere görevlendirir. Artemis de kadını bir odun yığınının üzerinde diri diri yanmaya mahkûm eder. O ateş öyle büyüktür ki, o zamanlar köpükler gibi ak olan karga tüyleri, o günden sonra is karası rengi olur. Kadın alevler üzerinde can vermek üzeredir ki; Apollon çocuğunu Koronis’in karnından alır.