Güncelleme Tarihi:
Canlandırdığınız Uzay karakteri maddi değerlere çok önem veriyor. Peki siz? Hayatta nelerle dertleriniz var?
- Çok derdim var. Oysa takmamayı isterdim.
Neler o dertler?
- Genelden bahsedecek olursak; her gün birçok insan açlıktan ya da donarak ölüyorsa, terör hayatımızın merkezine yerleşmişse, dünya üzerindeki sayılı zamanımız gün geçtikçe daha acı dolu bir hale geliyorsa dert edecek çok şeyiniz var demektir. Mesleki anlamda konuşacak olursam; Türkiye’de yaşayan bir konservatuv ar öğrencisinin tiyatrolar kapatılıyorken, sinema sektörünün çalışma koşulları ortadayken geleceğe umutlu bakabilmesi mümkün değil. Sana bir örnek vereyim; benim bir yandan okurken bir yandan da çalışmam gerekti. Çünkü okula başladığın andan itibaren ‘ileride ne yapacağım’ korkusu duymaya başlıyorsun. Ben de birinci sınıftan itibaren dizi çekimlerine katıldım. Bir yerde bir fırsat karşıma çıktığında da okulumu dondurmam gerekti. Ama genele bakarsak mezun olan bütün arkadaşlarım Moda’da garsonluk yapıyor. Bu durum bir şekilde sinirimi bozuyor.
Ekranın son dönem en sevilen kötü karakterlerinden birisiniz. Sizce gerçek hayatta bizler ne kadar kötüleştik?
- “Umarım daha da kötüleşmeyiz” diyecek kadar. Çok kötü bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlar kendi aile yapılarını, duygularını hiçe sayıyor. Onları bile parayla satın almaya çalışıyor. Ne kadar kötüleştiğimizi görebilmek için yaşı büyük insanlarla biraz sohbet etmek yeterli.
Sizin içinizde ne kadar kötülük var?
- Çok olduğunu sanmıyorum. Sadece öfke kontrolü konusunda biraz sıkıntılıyım. Çabuk parlayıp sesimi yükseltebiliyorum ama öfkem saman alevi gibi. Hemen telafi ederim. Duygusalım.
Nuri Alço’lardan Suzan Avcı’lara ekran, beyazperde pek çok kötü karakter gördü. Siz kendi ‘kötü’nüzü oluştururken kimden ilham aldınız?
- Hiçbir oyuncuyu kendime örnek almadım. Öyle bir oyunculuk tekniği olduğunu da düşünmüyorum. Sadece karakteri diri tutmak için çok fazla oyun okuyorum. Uzay’ı ortaya çıkarırken şimdiye kadar okuduğum ve oynadığım karakterler bana yol gösterdi. Bunların içinde de en baskın olanı III. Richard’dı. Richard’ın da büyük bir aile dramı vardı. O, sarayın kambur ve ailesi tarafından itilmiş çocuğuydu adeta. En kötü düklük de ona verilmişti. Bu yüzden kinlendi. Ve “Kral olmayı hak ediyorum” dedi. Uzay’ın da anne-babası yok. Üvey babayla yaşamış, aile şefkati görememiş, yalnız bir çocuk. Annesinin fotoğrafına bakarken söylediği bir lafı var: “Anne bana kötü diyorlar, içimdeki acıyı kötülük sanıyorlar.” Bir bebek doğar doğmaz yalan söyleyemez, kötülük yapamaz, iftira atamaz... Bunlar toplumun ona öğrettiği şeylerdir. Ben de Uzay’ı bir bebek olarak ele aldım, sonra ona entrika yapmayı öğrettim.
İNSANLARI AYKIRI VE YASAK OLAN ÇEKER
Dünya sinemasında kötü karakterler aynı zamanda seksi karakterlerin arasında gösteriliyor. Sizce de kötü olan seksi mi?
- Bence seksidir. İnsanları aykırı ve yasak olan çeker. Kötü karakterlerin çok sevilmesinin sebebi de izleyenlerin merak ettikleri ve bazen olmak isteyip de olamadıkları taraflarını göstermesi olabilir.
Dizide kullandığınız bir kelime -‘varotik’- herkesin dilinde. Bu ayrımcılık içeren kelimeyi (‘varoş’ kelimesine gönderme yapıyor) söylerken rahatsızlık hissetmediniz mi hiç?
- Hayır. Çünkü Uzay’ın algısı o. Duygusal olarak doyamamış bir çocuk Uzay. Parası var ama bunu keyifle birlikte harcadığı biri olmadığı için aslında zengin değil, yalnız. Bu sebeple başkalarına ‘varoş’ diyerek kendini tatmin ediyor.
SERHAN’IN ÇİN’DEN İSTANBUL’A UZANAN HİKÂYESİ
İzmitliyim. Babam mühendis. Uzun yıllar da yurtdışında çalıştı. Ben ortaokuldayken Pirelli’nin Çin’de açılacak yeni fabrikasından teklif alınca biz de onunla Çin’e gittik. Sekiz ay dayanabildim. Sonra ablamla Türkiye’ye döndüm. Anne ve babam bizi hiç yalnız bırakmadı. Çin’de izlediğim bir müzikal hayatımı değiştirdi. O oyun vesilesiyle dansa başlamayı ve müzikal oyuncusu olmayı kafaya koydum. Tan Sağtürk Akademi’de burslu dans eğitimi aldım ve Sağtürk’ün asistanlığını yaptım. Dizimdeki sakatlık yüzünden artık dans edemiyorum. Ardından konservatuvarda tiyatro bölümünü kazandım.
SEVGİ AŞKIN ÖNÜNE GEÇİYOR
** Deniz tutkum babamdan geçti. Küçük yaşlardan itibaren tekneyle açılır ya da balık tutardık. Hız tutkum var. Karadan uzaklaştığım anda kesilen sesi ve hafif sallantıyı çok seviyorum. Denizden ayrı bir hayat düşünemiyorum. Bodrum’da da bir zodyak botum var.
** Hırslıyım. Hayatımı planlar, öyle yaşarım. Enerjim çok yüksek. Gülerken, eğlenirken, üzülürken orta çizgilerim yok.
** Kız arkadaşımla uzun zamandır birlikteyiz. O şimdi Fransa’da okuyor. Bazen aylarca görüşemediğimiz oluyor. Öyle zamanların sonunda çok heyecanlanıyorum. İşte o duygunun adı aşk. Mesefalere ve farklı hayatlara rağmen ondan vazgeçmiyor olmamın sebebi de sevgi... Bence bir ilişkide önemli olan şey, sevgi. Sevgi aşkın önüne geçiyor.