Güncelleme Tarihi:
Radikal’in okurları pek çok başka gazetenin okurlarıyla kıyaslandığında “Bu gazetede de amma çok yazı var” demeden gerçekten de gazeteyi okuyordu. “Radikal okuruyum” demenin bir realitesi vardı yani.
Heyhat en fanatik okuru dahi benim yanıma yaklaşamamıştır. 2000-2011 yılları arasında sırf Radikal’i ‘okuduğum’ için bana düzenli maaş vermenin yanında beni bir de sigortalı yaptılar. Üstelik öğle yemekleri de bedavaydı. Anlayacağınız düzeltmenlik (eski adıyla ‘musahhih’) kıyak bir iştir; hele bir de zaten okuduğunuz gazeteyi ‘okuyorsanız’.
Düzeltmenlik çok zor bir iş de değildir. Okuma faaliyetine (kitap, dergi, gazete) çok yabancı değilseniz, İmla Kılavuzu’nu da birkaç kez hatmetmişseniz makul düzeyde bir düzeltmen olabilirsiniz.
Eğer o gazetede Perihan Mağden yazmıyorsa…
Herhangi bir fani Perihan Mağden’in yazılarını düzeltmeye kalkarsa aslında yaptığı şey yazıyı ‘bozmak’tır. “Kılavuz böyle diyor” demekle olmaz, bırakacaksınız, hiç el sürmeyeceksiniz, yoksa maazallah hayatınız kararabilir. Perihan Mağden’i düzeltmen gibi değil okur gibi okuyacaksınız.
Nur Çintay’ı ise hiç okumasanız da olur. Asla imla sorunu olmadığından okumanıza gerek yoktur, son derece güvenilirdir. Mevzuları sıkıcıdır, o ayrı.
Sadece Nur Çintay değil her dönemin Radikal Cumartesi ekibi Türkçeye en vâkıf bölümdür. Hem güzel yazarlar hem de imla sorunu olmaz. Güzel yazmaları kendilerinden kaynaklanır, imla meselesi ise düzeltmeye gelmeden Begüm Soydemir tarafından halledilir.
RADİKAL YAZI İŞLERİ KOZMOPOLİTTİR
Yazı işleri bir düzeltmen için son derece kozmopolittir. Timur Soykan gibi, haberi, “Bitmese de daha çok okusak” dedirtecek kadar güzel yazan ama ısrarlı bir şekilde bileşik sözcüklerle deyimleri karıştıranları görürsünüz. Bir çeşit 1 terebaytlık taşınabilir hard disk gibi hafızasıyla on gün, bir ay, bir yıl önce çıkmış haberi hatırlayan, kimin o haberi niçin yaptığını unutmayan ama klavyenin başına geçtiğinde bütün düzeltmenlerin “Eyvah, yazıyor!” dediği Hakan Çelenk gibi tehlikelere rastlarsınız. Mükemmel bir edebiyat okuru (Marcel Proust’un ‘hepsini’ okumuştur) olmanın, ‘ayaklı bomba’ diye tabir edilen sayfalar yapmayı engellemeyeceğinin delili olan Süleyman Çeliker gibiler de vardır; düzeltmen olmasının önündeki tek engelin fena halde güzel olması olan (pek çok anlamsız metni de okudukları için düzeltmen türünün suratının ahengi bozulmuştur) Demet Bilge gibiler de. Dedim ya, son derece kozmopolittir yazı işleri.
Yazı işlerinin yazarlarıysa (iç politika yazarları) Türkçeyi doğru kullanma konusunda bir standart oluşturabilirler. Çoğu 50 yaş üstü olduğundan temel bilgileri sağlamdır ve basit hatalar dışında sorunsuzdurlar. Arada HBK (Hasan Bülent Kahraman’ın Radikal’cesi), kullanmayı çok sevdiği ‘mek parmak’ deyiminin şu ya da bu nedenle ‘tek parmak’, ‘pek parlak’ şeklinde değiştirildiğini fark ettiğinde çıngar çıkarsa da yazı işleri yazarları genelde sevilen kişilerdir.
HEPSİ KIYAK ÇOCUKLAR
Sporcular (spor servisi manasında) görselde hata yapmazlar ama çok ender de olsa üçkâğıt yaparlar: Bir an önce âlemlere akmak isteyen bir ‘sporcu’ kimsenin gitmediği bir maça Uğur Vardan’ı gitmiş gibi göstermiştir. Üstelik vertigosu olan Vardan (aynı zamanda sinema yazarı olduğundan sırf şık durması için “Benim ‘Vertigo’m var” dediği de iddia edilir), uçağa da binemediğinden epeyce zeki ve çevik bir haberdir bu.
Bununla birlikte kavram-terim yaratma bahsinde kimse sporcular kadar verimli değildir. Bu konuda bir numara da Bağış Erten’dir. Israrla ‘ekolojik’ olarak düzeltilse de ‘ego’lojik oyun’ onun buluşudur.
Kültür-sanatçılar ise çok ahlaklıdır. Ya da geniş insanlar oldukları için tashih meselelerine pek ilgi duymazlar. Edebiyat, resim, sinema, müzik ve hatta tiyatroda avangartı çok önemsediklerinden dilin bozulması gerektiğini düşünürler. Sayfalarını düzeltmene teslim edip erkenden mutlaka bir konsere falan kaçarlar.
Varsa bir yamukluk, birinci sayfa editörü toplar. Ve gerçekten de Ali Topuz’la bir tek Hakkı Devrim yarışabilir Türkçe konusunda. Edebiyattaysa kimse Topuz’la yarışamaz. Öyle ki bazen birinci sayfanın İkinci Yeni dergilerinden biri olduğunu sanırsınız. Kimi okurlar göndermeyi anlayamayabilir ama herkes çok beğenir onun manşetlerini.
‘Son okuma’sını kâğıttan yaptığım Radikal iyi bir gazeteydi, öyle kalmaya da devam edecek görünüyor; çünkü bu Radikalciler sadece iyi gazeteciler değil kıyak arkadaşlardır aynı zamanda.