Güncelleme Tarihi:
2012’de 33 yaşındayken basketbolu bıraktınız. Biraz erken olmadı mı?
- Hedefim basketbolu oynayabildiğim kadar oynamaktı. Fakat tendonumun kopmasından sonra her şey yokuş aşağı gitmeye başladı. 9 aylık bir tedavi sürecinin akabinde tekrar oynamaya başladım. Ayağım zayıf olduğu için belime yüklendim ve belimi sakatladım. Öyle ki sabahları kalktığımda yüzümü yıkayamıyordum, çocuklarımı kucağıma alamıyordum. Kondüsyonumu geri kazanmak için yüklendikçe geriye gittim. Dünyanın en zor ligi olan NBA’de 20-35 dakika oynadıktan sonra burada yarım yamalak 5-10 dakika oynamayı yediremedim. Çocuklarım da büyüyordu zaten, onlara daha fazla vakit ayırayım dedim ve bıraktım.
Sizin yerinizde başkası olsa süre hesabı yapmaz, bütün maçlarda bençte otursa bile milyon dolarları alırdı....
- O hırsızlığa girerdi. Hayatım boyunca öyle bir adam olmadım ben. Benim için yolun sonu gelmişti. Başka türlüsü karakterime uymaz, basketbol kitabımda yazmaz.
Bu arada psikolojiniz ne durumdaydı?
- Çocuklarım ve eşimin hakkını ödeyemem. Beni hep daha iyi olacaksın diyerek motive ettiler. Hayatım boyunca böyle büyük bir sakatlık yaşamadım. Ne yapılması gerektiğini ya da ne yapmak gerektiğini bilmiyordum. Düşünsenize sabah kalktığınızda bir hedefiniz yok. Bugün ne yapıcam, ayağımı uzatıp yatıcam.
Yeliz Okur: Zor günlerdi gerçekten. Oğlumuz Yiğit daha üç aylıktı. Hiç unutmuyorum ağır ilaçlar kullandığı için bir kere lavaboya giderken üstüme bayılmıştı.
Yeliz Hanım siz eşinizin basketbolu bırakma kararını desteklediniz mi?
- Hayır, kendini toparladıktan sonra çok güzel teklifler geldi, kabul etmesi için çok ısrar ettim, yapabilirsin çünkü sen 5 dakika da oynasan 10 dakika da oynasan takıma büyük katkı sağlarsın dedim kabul ettiremedim. Mehmet kafasında bitirmişti.
Mehmet Okur:Aşk bitmişti, tutku bitmişti, hedeflerim bitmişti. Eziyet olmaya başlamıştı.
Türkiye’ye yaşamak için değil oynamak için de geri dönmediniz. Neden?
- 12 yıl oldu artık, hayatımız orada. Şu anda iki NBA takımıyla oyuncu asistan koçluğu için görüşüyorum. Biriyle anlaşacağım. Çocukların eğitimi açısından da Amerika çok avantajlı. Ama bu hayat boyu böyle olacak demek değil. Dönüp dolaşıp geleceğimiz yer Türkiye. 10 sene ya da 20 sene sonra Ege’ye yerleşmeyi hayal ediyoruz.
Türkiye’de de koçluk yapmak istiyor musunuz?
- Evet, amacım NBA’de tecrübe kazanmış ve pişmiş bir şekilde Türkiye’ye dönüp koçluk yapmak.
Ülke olarak Türkiye’nin geleceğiyle ilgili neler düşünüyorsunuz? Dışardan nasıl gözüküyor?
- Biz NBA’de oynarken Türkiye’yi tanıtmak için elimizden gelen her şeyi yaptık yapmaya da devam ediyoruz. Biz ülkemizi öve öve bitiremiyoruz ama CNN’i açtıklarında “Bu ne arkadaşım” diye soruyorlar. Nerede Avrupa Birliği’ne göz kırpan Türkiye, nerede son birkaç senedir yaşadığımız olaylar... Tatil için davet ettiğim arkadaşlarım “Orası güvenli değil ki” diyor.
Tweet’lerinize bakılırsa ülke gündemiyle de çok ilgilisiniz...
- Vatanımı çok seviyorum, gündemden kopmam mümkün değil. Zaten bir Mustafa Kemal aşkı da var. Dolayısıyla ilgisiz alakasız kalmak benim kitabımda yok, sürekli takip etmeye çalışıyorum. Ve düşündüklerimi twitter’dan yazıyorum. Seven seviyor, sevmeyen sevmiyor. Beni fikrimden dolayı sevmiyorsa yapabilecek bir şey yok.
Gezi sürecinden sonra Türk gençliğine karşı umutlarınızı tazelediniz mi?
-Hem de nasıl. Birkaç ağaç ile başlayan süreç sonunda benim de bir fikrim var diyen gençlerin sayısı arttı. Gençlere bir güven geldi. Artık konuşabiliyoruz, gelecek parlak.
Ceyhun Fersoy, Twitter hesabından Linas Kleiza’yı eleştiren bir tweet atarak “Kleiza yıllık 3.3 milyon euro alıyor. Helali hoş olsun, oyuna katkısı?” dedi. Sizden şu yanıt geldi: “Bro bunları şu halimle çıksam denize dökerim... Yazık günah..”
- Bir Fenerbahçeli olarak, Kleiza, Bogdanoviç ya da Preldzic gibi yabancı seçimlerimdeki tepkimi belirttim. Türkiye’ye gelen yabancılara çok fazla para veriliyor ve karşılığı alınamıyor. Bir de bu sene altı yabancı serbest bırakılmış. Bu resmen Türk basketbolunu öldürmektir. Alt yapılara çizgi çekmektir. Umarım genç Türk oyuncular biraz uyanır da mesleğe ve geleceklerine sahip çıkmak için yeni sezonda çok çalışır çok iyi performans gösterirler.
Bu sene Türk Milli Takımı’ndan teklif gelse gider miydiniz?
- Milli Takım bu, reddedilmez. Oynamak isterdim tabii. Benim son Milli Takım serüvenim üzerinden 6 sene geçti. Çok iyi geçmemişti. Antrenörlerle çok gerilmiştik.
Evliliğiniz 10 yılı geride bıraktı. Sevginizi nasıl koruyorsunuz?
Yeliz Okur: Biz ruh ikizi falan değiliz. Mehmet farklı müziklerden hoşlanıyor ben farklı, o farklı tarz filmleri seviyor, ben farklı. Ama birbirimizi dengeliyoruz. 10 yılımız çok yoğun bir tempoda geçti. Nasıl geçtiğini gerçekten anlamadık.
İNŞALLAH AZİZ YILDIRIM DEVAM EDER
Bir Fenerbahçeli olarak Fenerbahçe’nin 3 Temmuz sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz...
- Biz de Fenerbahçeli olmak babadan oğula geçiyor. 3 Temmuz süreci kaos içinde geçti. Hem camiaya hem taraftarlara. Hâlâ da yankıları devam ediyor. Gönül ister ki hiç olmasın. Senelerce Avrupa’ya gidemedik.
Aziz Yıldırım’ı nasıl buluyorsunuz?
- Geldiği dönemden itibaren A’dan Z’ye tüm branşlarda hedef şampiyonluk dedi, ona göre yatırımlar yaptı, tesisler yaptı, koçlar seçti. Kendini Fenerbahçe’ye adadı öyle de devam ediyor. İnşallah başkanlığı uzun yıllar devam eder.
ABD’DE BİR GÜNÜN NASIL GEÇİYOR?
Sabah kalkıyoruz, çocukları okula bırakıyoruz. Haftanın 3-4 günü pilates yapıyoruz, ben bazen golf oynuyorum. İki kurt köpeğimiz var, onlarla sahile iniyoruz. Çocuklarla birlikte 8.30’da uyuyoruz. Sabah da 6.30 gibi hep birlikte uyanıyoruz. Şimdi üçüncü çocuğumuz da geliyor.