Güncelleme Tarihi:
Biz ülke olarak misafirperverliğimizle tanınır, bununla gurur duyarız. Misafirlerimizi elimizden geldiğince rahat ettirmeye ve en iyi şekilde ağırlamaya çalışırız. Gelgelelim öyle misafirler var ki gitsin diye gözünün içine baktıran cinsten...
Özellikle yaz aylarında yazlıkları olanların çokça misafiri olur, biri gider biri gelir. Elbette akrabalarla, yakın arkadaşlarla vakit geçirmek çok keyiflidir ama bazen bir türlü gitmek bilmeyen, davetsiz gelen ya da yazlığı otel niyetine kullanan misafirler yazlıkçılara zor onlar yaşatabilir.
İşte ‘Yazlığın var mı derdin var’ dedirten o misafirlerin çıldırttığı ev sahiplerinden dinlediğimiz ilginç hikâyeler...
‘MİSAFİRİM MİSAFİR ÇAĞIRDI, BİR ANDA EVDE 16 KİŞİ OLDUK’
İrem K. (41)
Ben misafiri inanılmaz severim ve bana gelen misafirin rahat etmesini kendini evinde hissetmesini isterim. Yaklaşık 10 yıldır Bodrum’da yaşıyorum ve evime gelen gidenin sayısını hatırlamıyorum bile. Hepsini aynı misafirperverlikle konuk ettim, elimden geldiğince rahat ettirdim. Ama bazı misafirler var ki gerçekten bir daha gelsinler istemiyorum.
Eşimin ailesi burada yaşadığı için onun akrabalarından kimse misafir olarak gelmiyor. Benim ailem de çok sık gelmiyor ki zaten onlar misafir kategorisinde değiller. Bize gelen misafirler ya eşimin arkadaşları ya benim kuzenlerim ya da arkadaşlarım. İkimiz de evimize misafir geldiğinde çok mutlu oluyoruz. Mutlaka bayram tatillerine misafir çağırıyoruz.
Birkaç sene evvel bayram öncesi yine bir arkadaşımı bize davet ettim. Kendisi, eşi ve çocuğu ile birlikte yola çıktılar. Aynı gün eşimin bir arkadaşı telefon edip 'Size gelebilir miyiz?' diye sordu. O da ‘Misafir gelecek siz sonra gelin’ diyemediği için ‘Gelin tabii’ dedi.
Evimiz iki katlı olduğu için sorun değildi bizim için. Ama gelecek kişilerin bize sormadan ortak arkadaşlarımızı da çağırdığından haberimiz yoktu.
Normalde hepsiyle çok samimiyiz, çat kapı da gelebilirler ama başka misafirim vardı bu sefer. Gelenler de öyle tek kişi değillerdi, hepsi çocuklu aile. O bayram evimizde bizimle birlikte beş aile vardı. Tam 16 kişi. Bizim evde bir yardımcımız vardı ama bu kadar misafire dayanamayacağı için iki tane daha yardımcı bulduk.
Benim ilk davet ettiğim arkadaşım bir hafta kalacaktı ama evin bu halinden dolayı 3'üncü gün bizden ayrılıp otele yerleştiler. Asıl davetliler onlardı ama en az onlar kaldığı için çok üzülmüştüm. Sonradan gelen ailenin davet ettiği iki çiftin bayram izinleri iki haftalıkmış, bize 'Kalabilir miyiz?' diye sormadan arkadaşları gidince kalmaya devam ettiler. Yani bir hafta daha biz evde 3 aile yaşamaya devam ettik. İlk defa bir misafir için "Ne zaman gidecekler acaba?" diye geçirdim içimden. Ama kime anlatsam bana hak verdi.
Zaten davet edilmeden geldiniz, bir de ev sahibine sormadan tatili uzatmak nedir? Bu nasıl bir rahatlık gerçekten anlamış değilim. Benim gibi bir insanı bile misafirden soğutacak bir hareketti gerçekten. O yıl uzun süre misafir istemedim ama sonra yine özüme döndüm. Şimdi yine misafir geliyor.
‘GEÇERKEN UĞRAMIŞLAR, GİTMEK BİLMEDİLER’
Ayla N. (38)
Ben Karadenizliyim ama evlenince eşimin memleketi olan İzmir’e yerleştik. Hem İzmir merkezde evimiz var hem de Foça’da. Tabii ki Foça’daki evimiz tüm akrabaların radarında. Bugüne kadar bayramdan bayrama gördüğüm kuzenlerin, anne babamın tanımadığım uzaktan akrabaları bile yazlığımıza sulanmaya başladı.
Çok samimi olduğum ve sevdiğim akrabalarım var ve onları her yıl yaz tatiline çağırıyorum ama hiç muhabbetimin olmadığı insanlarla birlikte aynı evde kalmak istemiyorum ve onları çağırmıyorum.
Birkaç yıl önce annem bir gün beni aradı, o samimi olmadığım akranlarımın bana çok gücendiğini, herkesi çağırıyormuşum da onları çağırmıyormuşum diye bana çok bozulduklarını söyledi. Ben iki doğum yaptım, her doğumdan sonra da annemin evine gittim ama onlar ne hayırlı olsun demeye geldiler, ne aradılar, ne de hediye getirdiler. 'Bu samimiyet nereden geliyor?' dedim anneme. "Aman kızım ayıp olur çağırıver 3-4 gün kalsınlar heveslerini alsınlar" dedi annem ama benim hiç içimden gelmediği için çağırmadım.
Bu konuşmanın üzerinden bir yıl ya geçti ya geçmedi. Ben eşimle tatile gideceğim için annemle babamı bana çağırdım. Çocukların başında dursunlar da ben de kafam rahat tatil yapayım istedim. Ben tatildeyken bu bahsettiğim kişiler annemi aramışlar, güya İzmir’e gelmişler de gelmişken bizi de görmek istemişler. Ben olmadığım halde ve hatta davet edilmedikleri halde inatla benim evime geldiklerini duyduğumda sinirden deliye döndüm.
Annem zaten yılın 10 ayı onların yaşadığı şehirde. Oradayken bu kadının kapısını bir kere çalmayanlar şimdi görmeye geliyor, nasıl da vefalılar değil mi?
Eve döndüğümde kuru bir ‘Hoş geldiniz’ diyebildim sadece ama gözlerimle annemi yedim tabii ki. Ondan yüz bulmasalar bu kadar rahat bir şekilde gelemezlerdi davet edilmedikleri eve. Annem yeminler etti "Senin olmadığını söyledim ama 'Olsun biz yine de uğrayalım' dediler" diye... Ben gelmeden 2 gün kalmışlardı zaten ben geldikten sonra da kalmaya devam ettiler.
Bu arada benim başka misafirlerim gelecekti ama evdekiler bir türlü gitmek bilmiyordu. 5 gün oldu, 7 gün oldu, hâlâ ses yok, ekmek elden su gölden bir güzel tatil yapıyorlardı. Bir de sözde annemi görmeye gelmişlerdi ama annemi sadece akşam yemeklerinde görüyorlardı. Gündüz bütün gün denize giriyorlar, akşam eve gelince odalarında dinleniyorlar, yemek hazır olunca odadan çıkıyor, yemekten sonra da akşam yürüyüşüne çıkıyorlardı.
Baktım gidecekleri yok anneme dedim ki "Anne sen evine dön de bunlar da gitmek zorunda kalsın". Annem istemeye istemeye memlekete dönmek istediğini söyledi. Utanmadan kadını az daha kalması için ikna etmeye çalıştılar ama annem de beni kurtarmak için onların tuzağına düşmedi. 13 gün sonra ancak kurtuldum o misafirlerden ve bir daha da yüzlerini görmedim.
‘GELİŞ TARİHİ BELLİ AMA DÖNÜŞ TARİHİNİ BİLEN YOK’
Selma C. (40)
Ayvalık’ta bir yazlığımız var. Annem sürekli orada, ben de yaz aylarında fırsat buldukça gidiyorum. Yurt dışında yaşayan ablam da izne geldikçe kullanıyor yazlığı ama bizim haricimizde yazlığımızda gözü olan çok. Ben arada arkadaşlarımı da davet ediyorum ama kısa süreli kalıp gidiyorlar. Bizde asıl sorun uzaktan akrabalarımız...
Kışın hiç arayıp sormayan akrabalarımız mayıs gibi annemi ufaktan aramaya ve rezervasyonlarını yapmaya başlıyorlar. Biri gidiyor biri geliyor. Annem yoruluyor diye üzülüyoruz ama ayıp olmasın diye de sesimizi çıkaramıyoruz.
Hele bir akrabamız var düşman başına… Kadın o kadar rahat, o kadar özgürlüğüne düşkün ki annemle vakit geçirmiyor bile. Kısacası bizim evi otel, annemi de aşçısı ve şoförü olarak kullanıyor.
Sabah kahvaltısını yapıyor, evden çıkarken öğlen yemek için sandviçini hazırlatıyor, sonra kendini plaja bıraktırıyor, akşam işi bitince de arıyor ve kendini plajdan aldırıyor. 5 yıldızlı özel hizmetçili sınırsız tatil keyfi…
Geliş tarihi belli ama dönüş tarihini asla kimse bilmiyor, kendi bile… Sıkılana kadar kalıyor ve işin kötüsü kadın sıkılmak bilmiyor. O evdeyken başka misafir çağıramıyoruz, onun geldiği tarihlerde ablam gelmek istemiyor, yani bizim planlarımızı da bozuyor.
Bir de bir alışkanlığı varmış bu misafirimizin ama biz onu çok sonradan öğrendik. Bir gün annem mahallenin bakkalından ekmek almaya gitmiş, bakkalın eşi anneme demiş ki "Sizin misafir plajda çıplak güneşleniyor". Annem "Yok o değildir" demiş ama kadın "Yok yok oymuş" diye ısrar etmiş. Meğer kadınlar plajında çıplak güneşleniyor, herkese açık plajlarda da üstünü peçete ile örtüyormuş. Neymiş efendim, 'Bikini izi kalmasın'mış.
O günden sonra annem, misafiri sabah erkenden plaja bırakıp hava karardıktan sonra almaya başladı, kimse arabayı tanımasın, "Çıplak kadın bu evde" demesinler diye. Yaz yaklaşınca hep ne zaman gelecek ve gidecek diye merakla bekliyoruz, anneme "Gelmek istediğinde bir bahane uydur gelemesin" diyoruz ama utandığı için diyemiyor.
O yazlığımıza günlerce böyle çökmeye utanmıyor ama biz "Gelme" demeye utanıyoruz...
‘EGE’DEN BAŞLIYOR AKDENİZE KADAR TANIDIĞI TÜM YAZLIKÇILARIN EVİNDE TATİLİNİ YAPIYOR’
Fulya M. (52)
Bence başkalarının yazlığına çökenler, kimi nasıl kullanacağını çok iyi bilen ve bunu ustaca kurgulayan insanlar… Benim böyle bir arkadaşım var. İyi niyetimi suiistimal etmeyi o kadar iyi beceriyor, insanı çaresiz bırakma konusunda o kadar usta ki yaptıklarına hâlâ şaşırıyorum.
Bana birisinin surat yaptığını gördüğüm ya da istenmediğimi hissettiğim saniye orayı terk ederim ve bir daha gelmem ama bu tip insanlar bunu bile bile seni kullanmaya devam ediyor. Sen istiyormuşsun kızıyormuşsun umurunda olmuyor sadece kendi menfaatini düşünüyor.
Bu arkadaşım tam anlamıyla ‘Nerede beleş oraya yerleş’ mantığıyla yazları yazlığı olan tüm arkadaşlarını dolanıyor. Ege’den başlıyor Akdeniz’e kadar geziniyor. Ben evime sürekli arkadaşlarımı davet ettiğim için bir seferinde onu da davet etmiş bulundum.
Bundan 5 yıl önce ilk defa geldiğinde kızım bile isyan etti ve "Bir daha gelmesin" dedi. İnanılmaz saygısız, sabah erkenden kalkıp gürültü yapıyor, banyoyu çok uzun süre meşgul ediyor, önüne yemeğini istiyor ama sofraya bir tabak bile koymuyor, kendini otelde sanıyor ve bize otel çalışanıymışız gibi davranıyor. Bir kere kızıma ‘Ayaktayken bir şişe su versene bana’ dedi kızım da ‘Ayağa kalkarsan sen de alabilirsin’ dedi ve suyu vermedi. Ben arkadaşım adına utandım ama o ‘Ergen işte, sen ver bari’ dedi bana yüzsüz yüzsüz.
Gelirken asla dönüş biletini almıyor dolayısıyla bu eziyet ne kadar sürecek asla bilemiyoruz. O gidince üzerimden kamyon geçmiş gibi oluyorum. Bir de giderken seneye de geleceğini hatırlatıyor ama kendisi asla evine davet etmiyor. Ankara’da oturuyor ve biz de yılda birkaç kez Ankara’ya gidiyoruz. Sosyal medyadan bizim orada olduğumuzu görüyor ama asla oralı olmuyor. Bu yıl çok kararlıyım, bu kadar misafirperverlik yeter, sadece kıymet verdiğim insanlar olsun hayatımda gerisi beni kullanmasın artık istiyorum. Nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama şimdiden provasını yapmaya başladım, bu sefer çok kararlıyım.
Bir yazlıkçı isyanı da ABD’den… Washington Post’un tavsiye bölümüne yazan bir okur bizim yazlıkçılarla aynı dertten muzdarip. Yazlıklarına davet ettikleri arkadaşlarının sanki kiralık evde yaşıyorlarmış gibi davranmalarından şikayetçi olan okur, "Bizim buralarda bir söz vardır: 'Bir yazlığınız olana kadar kaç arkadaşınız olduğunu asla bilemezsiniz'" ifadelerini kullandı ve yaşadıklarını anlattı: "Ev fiyatları bu kadar artmadan önce bir yazlık alacak kadar şanslıydık. Sık sık arkadaşlarımızı evimize davet ettik ancak bir süre sonra bizi hayal kırıklığına uğratan bir durum fark ettik. Bazı arkadaşlarımız bizi ev sahibinden çok otelci gibi görmeye başladı. Bizim amacımız arkadaşlarımızla birlikte güzel vakit geçirmekti ama onlar geç kalkıyor, bütün gün dışarıda vakit geçiriyor, hava karardıktan sonra eve geri dönüyordu. Defalarca davet etmemize rağmen bizimle ne kahvaltı ettiler ne de akşam yemeği yediler; bizimle birlikte hiç vakit geçirmediler."
* * * * *
Peki bu şekilde sorun yaşayan kişiler bu süreci nasıl yönetmeliler? Özellikle akrabalara sınır çizmek çok zor ama kendi iyiliğimiz için bu sınırlar nasıl çizilmeli?
Yazlıkların genelde yılın belli dönemlerinde kısa süreliğine kullanıldığı için oluşturulan konfor alanına başkalarının dahil olmasının rahatsız edici olabileceğini, bu rahatsız edici duyguların altında ‘Kontrol edemiyorum’, ‘Sınırlarımı çizemiyorum’ veya ‘Kendimi ifade edemeyen biriyim’ gibi önemli düşünce örüntülerinin yattığını belirten Klinik Psikolog Berk Karaoğlu, bireylerin bu zorlu hayat çerçevesinde kendi konforları ve deşarj olmaları için oluşturduğu alanı korumalarının gayet normal olduğunu ifade etti.
Bu sınırları özellikle çok yakındaki kişilere çizebilmek için tavsiyelerde bulunan Karaoğlu, en sağlıklı iletişim şeklinin kendinizi net bir şekilde ifade etmek olduğunu belirtti ve bir örnekle açıkladı:
“Yazlığınıza gelmek isteyen bir yakınınıza, ‘Ben o tarihte tatilimi şu şekilde planladım’ gibi net cümlelerle durumu ifade etmek gerekir. Hâlâ ısrar ettiklerinde ise başka bir seçenek ile beraber bu cümleyi yumuşatarak ifade etme yolu denenebilir. Örneğin ‘Bu hafta biz şöyle bir plan belirledik ancak gelecek ay beraber başka bir plan yapılabilir’ gibi..”
Böyle cümlelerin hem daha önceden bu tarz planların yapılması gerektiğini nazikçe ifade ettiğini hem de karşı tarafın istenmediğine yönelik algısını bertaraf edilebileceğini belirten Karaoğlu, bu tarz iletişimlerde önce net olmak, sonrasında ise seçenekli, ertelenen planlar dahilinde cümlelerle duyguları ifade etmenin faydalı olacağının altını çizdi ve ekledi:
“Unutulmasın ki duyguları net bir şekilde ifade ettiğimiz ve nazikçe bir iletişim karşısında eğer karşı tarafın art niyetli bir tutumu yoksa bu davranış örüntüsü olumluya dönecektir.”