Bir İlhan İrem vardı n’oldu ona?

Güncelleme Tarihi:

Bir İlhan İrem vardı n’oldu ona
Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2015 01:30

İlhan İrem’in başlıktaki mizah klişesi hakkında ne düşündüğünü epeydir merak ediyorduk. Yeni kitabı ‘Güneş Ülkesinin Karanlık İnsanları’ vesilesiyle başarılı sanatçıya ulaştık, bu sorunun cevabını aldık, üzerine de ‘Aşk Cumhuriyeti’ni, ‘Yeni Türkiye’yi ve tercih ettiği gizemli hayatı konuştuk.

Haberin Devamı

Bir hayranınız sizi “Ruh üşüdüğünde üste örtülen” diye tanımlamış. Bu size ne hissettiriyor?

- Bir sanatçı için bundan güzel bir tanım olabilir mi? Müziğimle ilgili bana ulaşan dönüşler ve güzellikler sanat yolculuğumun bir saniyesinin bile boşa geçmediğini gösteriyor. Ve bana sonsuz bir yaratma gücü veriyor. Şarkı yazarken sadece şarkı yazmıyorum. Kendimi, ruhumu, yolculuğumu yazıyorum. Düşle gerçeğin iç içe olduğu bir boyutta, bütün yaşadıklarımı, aydınlıklarımı, karanlıklarımı, umutlarımı ve karadeliklerimden kendimce çıkışlarımı anlatıyorum. Yalnızca müzikle ve şarkılarla açıklanamayacak, çok boyutlu bir bağ içinde, çok hassas güzellikler ve ruhsal cevherler paylaşıyoruz.

Bir İlhan İrem vardı n’oldu ona

Haberin Devamı

‘Yobaz’ kelimesini çok sık kullanıyorsunuz. Türkiye’de bu minvalde eleştiriler İslamofobi olarak etiketleniyor. Siz İslamofobik misiniz?

- Türkiye, bilgisiz ve derinliksiz fikirlerin çekim alanında, özellikle son 15 yıldır ‘boş konuşma balonları ülkesi’dir. Hâlâ bir şeyleri anlatma çabasını sürdüren bir kesim dışında, ülke, siyasette, sanatta, bilimde, sporda, tüm ekranlarda büyük büyük harflerle havanda su dövenlerin ülkesi oldu. Düşüncenin, içeriğin ve niteliğin değeri dolaşımdan kalkınca, sadece başlıklarla konuşan bir toplum için kamplaşmak ve birbirini etiketlemek artık isimlerle seslenmek kadar sıradan bir hale geldi. Hakların ve hukukun hakça korunamadığı bu sert iklim bir yaftalar cenneti yarattı. Bunları söyledikten sonra İslamofobi ile ilgili sorunuzu yanıtlamaya gerek var mı bilmiyorum ama yine de bir şeyler söylemek istiyorum: Öncelikle her dinin yobazı vardır ve ben bütün dinlere eşit mesafede uzağım. Sadece insanla tanrısı arasındaki bağ olan ve başka hiç kimseyi ilgilendirmeyen din başka bir şeydir. Bu evrensel bağı yöresel coğrafyalarla kısırlaştırıp dünya çıkarlarına alet eden her dine mensup yobazların icat ettiği dincilikse daha başka bir şeydir. Tanrısı para olanlar tarafından kullanılan cehaletin ve dincilerin sömürdüğü din duygularının dünyaya ve ülkemize yaşattıkları ortada. Benim düşüncelerim hiç buralarda değil. Ve bana sorarsanız, insanların hırsları ve kısıtlı algıları yüzünden yöreselleştirip yere indirilen göksel dinlerin tümü dünyaya çok büyük zarar vermektedir.

Haberin Devamı

Oldukça sadık bir takipçi kitleniz var. Sizi az görüyor ama asla vazgeçmiyorlar. Bu sadakati neye bağlıyorsunuz?

- Herkesin kat kat maskelerle dolaştığı dünyada çırılçıplak bir ‘Aşk Cumhuriyeti’ kurduk. Ruhların seviştiği sınırsız bir özgürlüğün gücüyle bağlıyız.

ŞARKILARIM ZAMANSIZ

Bir İlhan İrem vardı n’oldu ona

‘Yeni Türkiye’ olarak tanımlanan ülke size ne hissettiriyor?

- Bir tane Türkiye vardır. O da Atatürk’ün 1923 yılında kurduğu ‘Yeni Türkiye Cumhuriyeti’dir. Tarihimizin gördüğü en büyük devrimci Mustafa Kemal, en büyük devrimler ‘Cumhuriyet Devrimleri’dir. Bence gerisi, birbirini ağırlayan sığlıkların hayal perdesi. ‘Güneş Ülkesinin Karanlık İnsanları’ kitabım aslında hiç olmayan o ülkeyi anlatıyor. Yeni Türkiye, toplu olarak yaşanan büyük bir göz yanılgısıdır.

Haberin Devamı

Bundan 25 yıl önce bile gazetelerde ‘gizemli’ ya da ‘içe dönük’ olarak tanımlanıyormuşsunuz. Bunun için özel bir çaba sarf ediyor gibisiniz...

- Çocukluğumdan beri yalnızlığı ve geceyi severim. Rahatsızlık verici negatif enerjilerin atmosferden çekildiği gecenin sessizliği benim için ilham perilerinin sonsuz yolculuklar başlattığı en güzel saatlerdir. Geceleri yazıyorum ve çoğunlukla güneşi doğurduktan sonra uyuyorum. Bu ormanın ortasında birlikte yalnız kalabileceği bir can bulmuşsa insan, o aşktır. Yakın uzaylarımızda aşk ve sevgiye rastlanmıyorsa eğer, yanlışlıklar arasında çırpınmaktansa yalnızlık her şeyin ötesindeki güzelliktir. Gizemli değilim. ‘Herkesin İçtiği Su’ hikâyesini bilir misiniz? Hani o yağmur suyunu içen bütün bir köy halkının delirmesinin hikâyesi... Konunun özeti budur, herkesin içtiği sudan içmedim. İnsanların ortalarda olmak, ekranlara çıkmak için can attığı bir ülkede, müzik dünyasının en parlak yıldızıyken kendi isteğimle sessizliğime çekilerek yaratmayı seçişim her şeyin ekranlara ve reytinglere endekslendiği bir ortamda kolay anlaşılacak bir şey değildir. Yalnızlığı ve sessizliği seviyorum. Hepsi bu kadar.

Haberin Devamı

Konserleriniz hâlâ büyük heyecan yaratıyor. Neredeyse üç ayrı jenerasyona birden hitap ediyor gibisiniz...

- Şarkılarım zamansız. Bu nedenle konserlerde üç kuşak bir arada, aynı duygu sarmalı içinde, aynı heyecanla dinleyip, eşlik ediyorlar şarkılara.

Yiğit Özgür’ün bir karikatüründen çıkan “Bir İlhan İrem vardı n’oldu ona” cümlesi çok yaygın. Bu size eğlenceli mi geliyor mu?

- Gülmeyi çok severim. Bütün mizah dergilerini alıyorum ve saçmasapan fıkralara da bayılıyorum. Bazen sadece gülmek için gülmek bile iyi gelir. Henüz kabuğunu kıramamış bir toplum olarak ülkemizde mizah çok ileri boyutlarda ve bence kitlesel rüküşlükleri açığa çıkartan bir özgürlük sigortası. O karikatüre de çok gülmüştüm.

Haberin Devamı

BİR ARA DÖNEM YAŞANIYOR

Bir İlhan İrem vardı n’oldu ona

Yazılarınız ağırlıklı olarak siyasi. Siyasetin hayatınızdaki yeri nedir?

- Güzelliklerini ve doğasını yitirmemiş bir dünyada yalnızca müziğimi yapmayı tercih ederdim. Üstelik siyaset düşüncelerimin gezindiği maviliklerden çok aşağıda, kirli bir atmosfere sahip. Ama ne yapabilirim ki haksızlıklara karşı dilsiz olamıyorum. İnsan kendi cennetini yaratmış bile olsa böyle bir cehennemin ortasında sessiz kalmak, bu boğucu havayı yaratanlarla suç ortağı olmak demektir. Son yıllarda toplumu saran trajikomik boyutlardaki tepkisizlik nedeniyle yazmaya başladım.

Yeni kuşaktan beğendiğiniz müzisyenler var mı?

- Dikkatimi çeken grup ve isimler var. Ancak isim verebilmem için müzikalitelerinin sürekli ve kalıcı olduğunu düşüneceğim hatırı sayılır zaman geçmeli.

Kitabınıza ismini veren ‘Güneş Ülkesinin Karanlık İnsanları’nda oldukça karamsar bir tablo çiziyor ve “Hiç kimse hiçbir şeyin farkında değil artık” diyorsunuz. Hiç umudunuz yok mu?

- Ben umudumu asla yitirmem. En hüzünlü şarkılarımın bile sonunda mutlaka bir ışık, bir çıkış vardır. Evet böylesi bir ayrışma ve teslimiyete dönüşen toplumsal duyarsızlık daha önce hiç yaşanmadı. Ama bir ara dönem yaşanıyor ve bu da geçecek. Hiçbir karanlık süreç, özgürlüğünü tümden unutturacak denli hoyrat bir hayat şekli olarak topluma yapışıp kalamaz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!