Güncelleme Tarihi:
ÖZGÜR, GÜVENLI, RAHAT, HELAL BIR SEYAHAT İÇİN BURADALAR
• İstanbul’da kendilerini daha rahat ve özgür hissettiklerini söylüyorlar.
• Türkiye’yi hem Avrupai buluyorlar, hem de ‘evlerinde gibi’ yaşayabildiklerini anlatıyorlar. Burayı güvenli buluyorlar. Gezerken ezan sesi duymak hoşlarına gidiyor. Gerektiği her an ibadet imkânı bulabilmeleri iyi geliyor.
• Hemen hemen hepsi Türk dizilerinden etkilenmiş. En sevdikleri diziler ‘Fatmagül’ün Suçu Ne’, ‘Kara Para Aşk’ ve ‘Muhteşem Yüzyıl’. Şimdiki favorileri ‘Medcezir’ ve ‘Güneşin Kızları.’
• Talimhane ve Sultanahmet’tekilerin yanı sıra Boğaz’daki beş yıldızlı otellere de rağbet ediyorlar.
• ‘Helal’ gıda yiyebilmeleri de tercih sebebi.
• En çok İskender ve simit seviyorlar. Kumpir için deliriyorlar.Tatlı tercihleri genelde baklava ama dondurmalıysa.
• İstanbul’un yanısıra Bursa, Bolu, Abant, Yalova ve Trabzon’u tercih ediyorlar. İstanbul’da Anadolu yakasına hemen hemen hiç geçmiyorlar.
Abud Efendi Yalısı, fayton, Harem...
Arapça tur rehberi Münevver Şamlı, Arapların en çok rağbet ettikleri yerleri sıralıyor:
1. Taksim (İstiklal Caddesi)
2. Topkapı Sarayı (Özellikle Kutsal Emanetler, Mücevherler ve Harem bölümleri)
3. Boğaz turu (‘Gümüş’ dizisinin çekildiği tarihi Abud Efendi Yalısı)
4. İstinyePark ve Cevahir (Her şeyi aynı anda bulabildikleri için)
5. Büyükada (Faytona binmek için)
6. Sultanahmet Camii, Kapalıçarşı
7. Vialand (Çocuklar için)
8. Maslak’taki Muhteşem Yüzyıl sergisi
9. Eminönü’nde Yeni Camii, Mısır Çarşısı
10. Hocapaşa’da sema gösterisi
“ÖYLE AİLELER VAR KI 30 KİŞİ GELİYOR, BİR HAFTADA 80 BİN EURO HARCIYOR”
TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy anlatıyor:
- Arap turistler genellikle ailece, kalabalık gruplar halinde geliyor.
- Bir aile bazen 30 kişi geliyor, öyle zengin aileler var ki, bir haftada 70-80 bin Euro harcama yapıp gidiyor.
- Gelen zengin Arap turistler havaalanından özel lüks araçla aldırılmak istiyor ancak belediye bize havaalanında böyle bir yer vermediği için turisti kendi aracımızla aldıramıyoruz.
- Toplumun ve esnafın Araplara bakışının değişmesi lazım, gelen turistin ten rengine, ırkına, milliyetine bakmadan, gururuyla oynamadan ona hizmet sunmamız gerekiyor.
KÖRFEZDEN GELEN IÇE DÖNÜK, LÜBNANLILAR DIŞA...
Arapça tur rehberi Hüseyin Hizmetçi, gözlemlerini anlatıyor.
• Arap turistler tek ve homojen bir grup değil. Körfez ülkelerinden gelenler, Lübnan, Ürdün, Filistin gibi Doğu Akdeniz’deki ülkelerden gelenler ve Kuzey Afrika’dan gelenler olmak üzere üç kategoriye ayrılıyorlar.
• Körfez ülkelerinden gelenlerin önemli bir kısmı burada kendi ülkelerinde olmadıkları kadar rahat hissettiklerini söylüyor.
• Doğu Akdeniz yani Levant bölgesinden gelenler Roma ve Bizans tarihine daha meraklı, Ayasofya gibi tarihi yerlere daha çok gitmek istiyorlar. Ayrıca bu grup keyfine daha düşkün; ilk sordukları şey Boğaz’da yemek yiyebilecekleri iyi restoranlar oluyor.
“ONLAR GELMESE KEPENK KAPATIRIZ”
Büyüada’da Kapri Restaurant’ın İşletmecisi Kemal Karadağ: “Avrupalı turistin kışı tercih etmesine karşın; yazın oldukça fazla Arap turist geliyor. Yalnız Araplar etrafı çok kirletiyor, onlar yemek yedikten sonra masalarda köklü bir temizlik başlıyor.”
Ali Baba Restoran’ın Müdürü Ali Huzmeli: “Türkiye’ye büyük katkıları var. Araplar olmasa kepenkler kapanır. Fakat bir yandan da anamızı ağlatıyorlar. Çolukları çocukları çevreyi rahatsız ediyor. Çevredeki masalar Arap ailelerin yemek yemelerinden şikâyetçi olabiliyor ama nadiren.”
Ali Baba Restoran’da garson Mustafa Akkırık: “Araplar hiç bahşiş vermez. ‘Ben Arap’ım param var her istediğimi alırım’ diye düşünüyorlar herhalde.”
PORTAKAL SUYU İÇİNE AZ VOTKA
F. T., Ortaköy’de bir işletmeci. Arap müşterilerini şöyle anlatıyor: “Arapların bir mekânda en çok sevdiği şey ilgi görmek. Ben sadece onun masasına bir garsonu tahsis ediyorum; o adam tüm akşam boyunca ne isterse yapıyor, Arapların tüm nazını çekiyor. O garson o adama öyle çok sabrediyor ki turist gelen hesaba itiraz edemeyecek noktaya geliyor. Kişi sayısını da hesap ederek o masanın 500 lira hesap ödeyeceği belliyse, işler böyle yürür. Ben zaten o 500’ü, bin liraya kadar çıkartırım. İlgilendiğimiz için çok da bahşiş bırakırlar. Bu konuda en bonkör olanlar Ürdünlülerdir. Geçen biri 300 lira hesap ödedi, 100 lira bahşiş verdi.
En çok İskender yer, masada salata, kebap ve pizzayı muhakkak isterler. Masayı donatırlar, önce gözlerinin doymasını severler. Nargilenin yanında da en çok çay içerler.
Masada kendilerinden başka bir erkek varsa, tuvalete diye kalkıp; barda şarap içtikten sonra yerine oturanlar var. Kahve bardağından şarap içenler oluyor; karşısındaki de bir süre sonra gelip aynısından istiyor. Tabii ki kokudan her şey anlaşılıyor ama dillendirilmiyor. Red Bull şişesine bira koyup masaya servis ettiğim çoktur.
Suudi bir erkek grubuyla, eşlerini AVM’deki tuvaletin önünde beklerken sohbet ediyoruz. Ne isimlerini ne de mesleklerini söylüyorlar. Eşlerini, kiraladıkları eve bıraktıktan sonra akşam gezmesine devam ettiklerini anlatıyorlar. Taksim’de her seferinde farklı bir kulübe girmeyi adet edinmişler. Ancak iş alkol konusuna geldiğinde, rakıyı kokusu nedeniyle denemediklerini, favorilerinin viski olduğunu söylüyorlar. Derken eşleri geliyor ve yanımızdan hızla uzaklaşıyorlar.
İSTANBUL’UN YENI TABELALARI
Arap turistlerin ortak noktası, Arapça tabelaların ve restoran mönülerinin yaygınlaşmasından duydukları memnuniyet. “Hayatımızı kolaylaştırıyor” diyorlar. Hemen hepsi kentte bir ev sahibi olmak istiyor. Ancak yılda bir kez gelebildikleri için gereksiz bir harcama olacağı kanısındalar. Mobilyalı kiralık ev bulamamalarının da bir sıkıntı olduğunu söylüyorlar.
DİZİLER TÜRKİYE'NİN YENİ REKLAM FİLMİ
Monaya el Kassih (22): ”Türk dizileri İstanbul’un reklam filmi gibi. Onları seyrederken sadece oyuncuları değil, olayların geçtiği yerleri de beğeniyle izliyoruz. Sonra kalkıp buraya geliyoruz.”
Ahmed Mahruki (45, Umman): “Bu Türkiye’ye dördüncü gelişim. Türkiye’de en çok İstanbul ve Bursa’yı seviyorum. Burada bir tek sevmediğim şey çok dilenci olması...”
Saleh Alenzi (35, Kuveyt): “İstanbul’a bayılıyorum, en sevdiğim şey de havanın serin olması. Şu anda size burası sıcak geliyor olabilir ama bizim için serin çünkü Kuveyt’te sıcaklık 60 derece
Mustafa Mufak (58, Suriyeli ancak Dubai’de yaşıyor): “Türkiye birçok açıdan Suriye’ye çok benziyor, bize ülkemizi hatırlatıyor. Buradaki Suriyeli mültecileri gördüğümüz zaman çok üzüldük, bazılarına yardım etmeye çalıştık ama kaç tanesine yardım edebiliriz ki?”
İNSANLARINIZ ÇOK MUTSUZ
Muhammed Arafat (35, BAE): “15 yıldır gelip gidiyorum Türkiye’ye. Burada halk yabancılarla yaşamayı kanıksadı ama bence insanların üslubu sertleşiyor.”
Amyrah (Bahreyn): “İnsanlar pek iyi değil. Kabalar. Çok geziyorum ve başıma birkaç kötü şey geldi. İnsanların bana kötü bakması hoşuma gitmiyor ve bence burada gülen insanlar çok az.”
Muhammed Sami el Ecmir (Kuveyt). “Ben Bursa’yı çok seviyorum, hem daha yeşil, hem daha sessiz, sakin. Ayrıca Bursalılar da çok iyi ve canayakın insanlar. 33 aile orada bir site aldık. Ama karım ve kızlarım alışveriş için İstanbul’u daha çok seviyorlar”
Kuveytli karı-koca Nasır el Rababa ve Haya el Rababa, beş yıl önce Bolu’da ev almışlar, her yıl Mayıs’tan Eylül’e kadar Bolu’daki evlerinde kalıyorlar. Konuştuğumuz diğer Arap turistlerin aksine ‘artık İstanbul’u sevmediklerini’ söylüyorlar, “Bizim memleketimiz Bolu”. “Neden?” diye sorduğumuzda Haya el Rababa bizi de şaşırtan şu cevabı veriyor: “Beş yıl önce geldiğimizde İstanbul’u çok sevmiştik, böyle kalabalık değildi, çok güzeldi. Şimdi aşırı kalabalık olmuş, çok fazla Arap turist var. Suriyeli, Iraklı seyyar satıcılar sürekli bize bir şeyler satmaya çalışıyorlar. Yolda yürürken kendimi rahat hissetmiyorum.”
Nasır el Rababa da “Beş yıl önce Taksim’e geldiğimizde İstanbul’un lokantalarında Türk yemekleri yiyorduk, şimdi her şey karışmış, her yerde Suriye, Irak, Lübnan yemekleri satılıyor. Ama biz Türkiye’de sadece Türk yemeği yemek istiyoruz” diye yakınıyor. “Peki neden Bolu?” dediğimizde de Bolu’yu yere göğe sığdıramıyorlar. “Havası güzel, yeşil, insanları çok iyi ve yardımsever. Kuveytli çok arkadaşımız Bolu’dan ev aldı. Türk devletinden tek isteğimiz Bolu’ya bir havaalanı yapması. Her seferinde İstanbul’dan gitmek zorunda kalmayalım!”
GÖZDE SEMT BAHÇEŞEHİR
Memory International’dan Görkem Vardar: Müşterilerimizin yüzde 90’ı Arap kökenli. Ağırlıklı olarak İstanbul’un gelişmekte olan konut projelerine talep gösteriyorlar. En çok Beylikdüzü, Esenyurt, Bahçeşehir ve Beykent’ten ev talep ediyorlar. Bu bölgelerde uygun fiyatlı, sosyal donatıları olan güvenlikli alışveriş merkezlerine yakın projeler bulunabiliyor. Tercihleri, site içinde, sosyal donatıları olan, güvenlikli, alışveriş merkezlerine yakın yeni projeler... Çoğunlukla 2+1 evlere ilgi gösteriyorlar ama kalabalık aileler çoğunlukta. İki adet 3+1 daireyi birleştirip, altı yatak odalı daire yapmak isteyen müşterimiz olmuştu. Tek seferde yaptığımız en yüksek satış da 2.5 milyon dolarlık Boğaz manzaralı bir villaydı.