Güncelleme Tarihi:
YOUTUBE’DA 70 MİLYON TIK ALDI
FENOMEN ŞARKININ SAHİBİ EYPİO
Gerçek ismi Abdurrahim Akça. Anne-babası Afganistan göçmeni. Zeytinburnu’nda büyüyor. Evde Farsça ve Türkmence konuşuluyor. Gençliğini Amsterdam’da geçiriyor. İnternet üzerinden yayımlanmış üç albümü, bir de single’ı var. Zaten kemik bir hayran kitlesi vardı ama kasımda piyasaya çıkan ‘Günah Benim’ parçasıyla durum çok başka bir hal aldı.
Her ne kadar “Arabesk değil rap müzik yapıyoruz” dese de şarkının içinde arabesk tınılar olduğunu kabul ediyor: “İçindeki birçok sözü insanlar slogan olarak algıladılar. Çok düz bir parça olmasına rağmen inanılmaz sahiplendiler. ‘Siz bu şarkının içine uyuşturucu mu koydunuz’ diyen bile var. Dakikada 1500, günde 1.5 milyon kez görüntüleniyor. YouTube’un dünya genelinde en çok izlenen 100 videosunun içinde 85 numarayız. Ülkedeki gelir adaletsizliğine vurgu yapmak istedim.”
Ama gel gör ki şarkıyı zengin-fakir fark etmeden herkes dinliyor. Bağcılar’da kahvede de çalıyor, Bodrum’da beach partilerinde de... ‘Günah Benim’in bu kadar tutulmasında klibin de payı büyük. Siyah-beyaz çekilen klipte eski bir Murat 131 araba başrolde.
Eypio bütün şarkılarının sözlerini kendi yazıyor. Yakında yeni albümü çıkacak. Arkadaşlarıyla ilk konserlerini Gezi’nin yıldönümünde Beyoğlu Jolly Joker’de verdiler. 700 kişilik mekâna 800 kişi girdi. Ama asıl maraton bayramdan sonra. Türkiye’nin her yerine gitmeye niyetliler.
Son olarak neden bu kadar sevildiğini soruyorum kendisine.
“İnsanlar söylemek isteyip de çekindikleri şeyleri birinin söylemesini sahiplendi. Ben doğrudan değil, dolaylı eleştiri yapıyorum, bunu sevdiler. Milli Takım otobüsünde en çok dinlenen şarkı biz olmuşuz. Cem Yılmaz paylaştıktan sonra da çok ivme arttı” diyor.
ÇİVİ ÇİVİYİ SÖKER, BUDUR BUNUN İLACI
ISTANBUL ARABESQUE PROJECT
Istanbul Arabesque Project (IAP), 2009’da “İçimizdeki arabesk sevgisini nasıl dışa vurabiliriz?” sorusuyla kurulmuş bir arabesk-rock grubu. Dört albüm ve bir single yaptılar. Sadece cover şarkılara yaslanmayıp kendi arabesk bestelerine de yer verdiler. Hepsi profesyonel müzisyen ama grup kurulmadan önce elektrik işçisi, reklam yazarı, hemşire olarak çalıyorlarmış.
Istanbul Arabesque Project kurulduğu günden beri safkan arabesk grubu olduklarını bağıra çağıra söylemekten çekinmiyorlar: “Zamanında müziğimiz için alternatif arabesk, arabesk rock, saykodelik arabesk gibi tabirler kullanmaya niyetlendik fakat bu ülkede ‘arabesk’ kelimesini tek başına kullanmaktan utanma duygusuna defalarca şahit olduğumuz için artık sadece ‘arabesk grubuyuz’ diyoruz.”
Türkiye’nin her yerinde, Avrupa’da ve Avustralya’da, arabeskin o güne kadar hiç çalınmadığı kalburüstü mekânlarda yüzlerce konser verdiler. Yani bu ‘aleni yükseliş’te katkıları büyük. Dolayısıyla söz hakları da: “Toplumun öfke ve acıyı bu kadar zikretmesinin sırrı da yine bir arabesk klasiğinin içinde saklı olabilir bizce: Çivi çiviyi söker, budur bunun ilacı...”
Ramazan Bayramı’nın ilk gününden itibaren 5 gün arka arkaya sıkı bir konser maratonları var. Sırasıyla Alanya, Bursa, Enez (Edirne), Frankfurt ve Hamburg’da çalacaklar.
HİKÂYESİ CAZINKİNE BENZİYOR
LONDRA’DAN FUNKY ARABESK YAPAN GRUP: EBRULİ MUHARREM
Ebruli Muharrem, 1994’te Londra’da Ebru Gerçek Kararer ve Muharrem Karaer tarafından kurulmuş. Sonra gruba halk müziği öğretim görevlisi Osman Fethi Ark, rap müziğin fenomen solisti Lider, gitar sihirbazı Cihan Ecevit ve bas gitarın doktoru Ahmet Nuri Şensoy katılmış. Londra’da yaşamalarını mesleki açıdan avantaj sayıyorlar: “Dünyanın dört bir yanından gelmiş müzisyenlerle bir arada yaşıyoruz, müzik yapıyoruz, ekonomik koşullarımız kendi müziğimizi yapmamıza izin veriyor, çok şanslıyız.”
Grup üyeleri arabeskin hikâyesini tıpkı cazın hikâyesine benzetiyor. İlk çıktığında hor görülüp aşağılanan, daha sonra herkesin müziği haline gelen ve gittikçe senfonikleşen... Bakın arabesk tanımları nasıl: “İçine her şeyi kabul eden, kuralsız, çoğu zaman nota gerektirmeyen, bazen anlamını bilmediğimiz, düşük cümleyle veya şiveyle utanmadan söylenebilen müziktir arabesk.”
MÜZİK UZMANLARI YORUMLUYOR
TAM KENDİMİZİ ARABESKE VURACAĞIMIZ ŞARTLAR...
NAİM DİLMENER
SEBEBİ, MEMLEKETİN HALİ PÜRMELALİ
MURAT MERİÇ
YOK OLMASI MÜMKÜN DEĞİL
BURHAN BAYAR
Bu topraklarda çalınıp söylenmiş en damar şarkıların bestecisi o. ‘Mutlu Ol Yeter’, ‘Yıkılmışım Ben’, ‘Kurşuna Gerek Yok’, ‘Yalnızım’ gibi niceleri onun bestesi. Arabeskin ordinaryüs profesörü. Müslüm Gürses’in çocukluk arkadaşı, İbrahim Tatlıses’in altın yıllarının mimarı, Orhan Gencebay’dan Ferdi Tayfur’a, Sezen Aksu’dan Mazhar Alanson’a sayısız sanatçının arkasındaki aranjör, çalgıcı, orkestra şefi... Yorumu şu: “Arabesk halkın ta kendisidir. Türkülerimiz, sanat müziğimiz, ilahilerimiz, tüm etnik ve komşu ülkelerimizin genlerinin karmasıdır. Yok olması mümkün değil. Bilgisayarla yapılan pop müzik yerini almaya çalıştı ama sonuçta savaşı arabesk kazandı.”
SÖYLEMEYE ÇALIŞIYORLAR AMA OLMUYOR
ŞARKICI GÜLLÜ
ÖZÜNDE SINIF ÇATIŞMASINA DAYANIYOR
İSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ’NDEN MÜZİK SOSYOLOĞU UĞUR ZEYNEP GÜVEN
Arabesk kültürünün altında en temel haliyle açık ve örtük sınıf çatışması yatıyor. Örneğin çıkış noktanız ‘Günah Benim’ şarkısına baktığımızda, ‘fakir yâr olmuyor zengine’ ya da ‘davul bile dengi dengine’ gibi sözler kimileri için basmakalıp sözler gibi görünebilir ilk bakışta. Fakat, temelinde sınıfsal bir sorun söz konusu. Sound’u arabeskin erken dönem örneklerinden farklılaşsa da kaderle olan hesaplaşma da ortak tema.
Arabeskin, rap, caz, rock gibi türlerle iç içe geçtiğini görüyoruz. Oysa, bunların tarihsel bağlamları, coğrafi arkaplanları ve birer altkültür olarak nitelenmekten çıkıp popülerlik kazanmaya başlama serüvenleri birbirinden farklı. O halde bu türleri ülkemizde arabeskle buluşturan ne olabilir? Bunlardan biri, ait olduğu toplumsal ortamdaki ‘sıkıntı hali’. Bir diğer ortak özellik, ötekiyle kurulan ilişkinin ve bireyin kendisiyle hesaplaşmasının açığa çıkarılmasıdır. Yeni iletişim teknolojilerinin bireylerarası etkileşim modellerini değiştirmesiyle, artık ‘öteki’nin heryerdeliği ve uzakta aranmıyor oluşuyla da yakından ilgili. Arabeskle bu farklı türlerin birleşimi, arabeskin postmodern tavırdan da nasiplendiğinin göstergesi. Yani eklektisizm, farklı müzik kültürlerine ait öğelerle beslenme, zıtlıkları barındırma gibi postmodern özellikler...