Güncelleme Tarihi:
Vampirler, yüzyıllardır popüler kültürde çok önemli bir yere sahip. Gündüzleri tabutlarında uyuyup geceleri yaşayan bu ölümsüz yaratıklarla ilgili pek çok kitap, film ve dizi var.
'Interview with the Vampire'dan 'Buffy the Vampire Slayer'a, 'True Blood'dan 'Twilight'a vampirlerle ilgili nice yapım, dünyada da ülkemizde de büyük ilgi gördü görmeye de devam ediyor.
Ancak "vampir külliyatı" denince akla ilk gelen eser Bram Stoker'ın ünlü romanı 'Dracula'.
1992 yılında yönetmen Francis Ford Coppola tarafından sinemaya da uyarlanan bu eserde, Kont Dracula (Gary Oldman), avukatı Jonathan Harker'ın (Keanu Reeves) nişanlısı Mina Murray'i (Winona Ryder) baştan çıkarmak için İngiltere'ye gidiyordu.
Kont Dracula'yı taşıyan Demeter isimli geminin İngiltere'de limana yanaşması dehşet verici olayların da başlangıcı niteliğindeydi.
Peki Stoker'ın bu romanı kaleme alırken kendi yaşadıklarından yola çıktığını biliyor muydunuz? Hazırsanız başlıyoruz anlatmaya...
SIK SIK KÜTÜPHANEYE GİDİYOR, NOTLAR ALIYORDU
İrlandalı roman yazarı Bram Stoker, 1890'da yaz tatili için İngiltere'nin kuzeydoğusunda bulunan bir sahil kasabası olan Whitby'i tercih etmişti.
Burada sadece bir ay kalmasına karşın Stoker, kasabanın ortamından çok etkilenmişti. Kasabanın Batı Uçurumu olarak bilinen kısmı şık oteller ve malikanelerle doluydu. Doğu Uçurumu olarak bilinen kısımda ise Whitby Manastırı'nın kalıntıları yer alıyordu. Yakınlardaki Parish Kilisesi'nin içinde bulunan mezarlık da Kont Dracula'nın hikâyesine ilham olan bir diğer unsurdu.
Stoker'ın dikkatini en fazla çeken şey ise kasabanın limanına demirleyen gemilerdi. Sık sık Whitby Müzesi'ni ve kasabanın kütüphanesini ziyaret eden yazar, bu gemilerin tarihiyle ilgili her şeyi öğrenmeye çalışıyordu.
Stoker, kütüphanedeki araştırmaları sırasında William Wilkinson'ın 'The Accounts of Principalities of Wallachia and Moldova' (Eflak ve Moldova Eyaletlerinin İzahatleri) isimli kitabına denk gelmişti. Wilkinson bu kitaptan aldığı notlarda şu ifadeleri kullanıyordu:
"DRACULA, Eflak dilinde ŞEYTAN anlamına gelir. Eflaklılar bugün olduğu gibi o zamanlarda da bu soyadını cesaretiyle, gaddarlığıyla ya da kurnazlığıyla dikkat çeken kişilere vermişlerdir."
DMİTRY'NİN SON YOLCULUĞU
Çeşitli kaynaklara göre, Stoker'ın araştırmasının ayaklarından birini de Whitby'deki gemi batıkları oluşturuyordu. Stoker özellikle beş yıl önce batmış olan Dmitry isimli gemiyle ilgileniyordu.
Bir kargo gemisi olan Dmitry, 1885 yılında Rusya'nın bugün Estonya sınırları içinde bulunan Narva şehrinden hareket etmişti. Dönemin gazetelerinde yer alan haberlerde, 24 Ekim'de yaşanan "büyük şiddetteki bir fırtına" nedeniyle iki geminin karaya oturduğu belirtiliyordu. O gemilerden biri Dmitry, öbürü Mary and Agnes'tı.
Mary and Agnes'ın mürettebatını kurtarmak için gemiye bir cankurtaran filikası gönderilmişti. Leeds Mercury gazetesinin aktardığı üzere, Mary and Agnes'ın mürettebatı kıyıya sağ salim ayak bastığında limanda kendilerini bekleyen binlerce kişinin tezahüratlarıyla karşılanmıştı.
Bu kalabalık kitle Dmitry'nin akıbetini de merak ediyordu. North-Eastern Daily Gazette isimli gazetenin haberinde mürettebatın limana yanaşabilme umuduyla gemide kaldığı ama "denizin gemiyi acımasızca dövdüğü" belirtiliyor ve şöyle devam ediliyordu: "Geminin direkleri dayanamadı ve büyük bir çatırtıyla yana devrildi. Ardından gemi de parçalanmaya başladı."
Nasıl kurtarıldıkları net olmamakla birlikte, nihayetinde gemideki yedi kişilik mürettebatın tamamı kıyıya ulaşmayı başardı.
BENZERLİKLER DİKKAT ÇEKMEYECEK GİBİ DEĞİLDİ
Dmitry'nin son yolculuğu Stoker'ı çok etkilemişti. Örneğin romandaki gemi Demeter, Varna şehrinden yola çıkıyordu. Varna, Narva'nın bir anagramı yani harflerinin yer değiştirmiş haliydi. Üstelik tıpkı Dmitry gibi Demeter de gümüş kumu balastı taşıyordu. "Kargo miktarı çok az olduğundan, büyük ahşap sandıkların çoğu küfle doluydu."
Whitby'deki balıkçılarla saatler süren sohbetler yapan Stoker, denizde çok sayıda ölüm yaşandığını öğrendi. Stoker, hikayesinde kullanmak üzere Whitby mezarlığındaki taşlarda yazılı 90 ismi notlarına eklemişti. Onlardan biri de "Swales" soyadıydı. Nitekim Dracula romanında da Demeter'in kıyıya yanaşmasından kısa süre sonra, "Bay Swales ölü bulundu, boynu kırılmıştı" ifadesi yer alıyordu.
KÖPEK DETAYI NEREDEN ÇIKTI?
Stoker'ın romanında, Dracula, Demeter'den kıyıya çıkmak için köpek şekline giriyordu. Ancak gemi kayıtlarına göre, Dmitry'de köpek yoktu. Mel Ni Mhaolanfaidh ile Marlon McGarry, 2021'de bilim dergisi Archeology Ireland'da yayımlanan makalelerinde, Dracula'daki köpeğin 1770 yılında batan Greyhound gemisine bir atıf olabileceğini öne sürdü.
Whitby'den demir alan Greyhound, 12 Aralık 1770'te yani Stoker'ın kasabaya gelişinden 120 yıl önce İrlanda açıklarında batmıştı.
Stoker'ın annesi Charlotte, batığın yaşandığı noktanın yakınlarındaki Sligo kasabasında doğup büyümüştü. Fırtınanın güçlenmesiyle, genç bir miço gemide mahsur kalmıştı. Onu kurtarmak için gemiye gönderilen 20 kadar kişi de trajik bir biçimde hayatını kaybetmiş, sadece biri kıyıya sağ salim dönebilmişti.
Stoker'ın notlarında bir köpekten ilk bahsedilen kısım Whitby'den ayrıldıktan iki ay sonrasına denk geliyordu. 15 Ekim 1890'da Stoker, gemi karaya vurduğunda büyük bir köpeğin pruvadan iskeleye atlayıp kiliseye koştuğunu belirttikten sonra, "Kasabanın köpeklerinden biri parçalanmış halde, mezarlar ise altüst olmuş halde bulundu" diyordu.
(Stoker'ın bu detayları Dmitry batığından ya da Whitby'deki başka bir batıktan mı öğrendiği yoksa kendisinin mi uydurduğu ise bilinmiyor.)
MİTOLOJİDEKİ BARGHEST'E BENZİYORDU
Romanda da Demeter'in gelişi, aynı derece önemli bir başka olayla birlikte anlatılıyordu: "Gemi kıyıya vardığı anda, dev gibi bir köpek, sarsıntı etkisiyle fırlamışçasına alt güverteden çıktı ve ileri doğru koşarak pruvadan kumlara atladı."
O köpek kendini gizlemiş olan Dracula'ydı ve o andan itibaren kasabada dökülen kanın ve ölümlerin ardı arkası kesilmemişti. Bu köpek İngiliz folklorunda Yorkshire'la ilişkilendirilen mitolojik bir canavar olan 'barghest'a benziyordu.
Barghest kelimesinin yazılışı ve görünüşüne dair ayrıntılar kaynaktan kaynağa değişkenlik göstermekle birlikte, köpeğe benzeyen bu varlığın kendisini gören herkese acı, felaket ve hatta ölüm getireceği söylemi, tüm kaynaklarda ortaktı.
Barghest'le ilgili bir diğer ayrıntı da yakın çevresindeki köpeklerin ulumasına yol açmasıydı. Nitekim Dracula'nın kadın kahramanı Mina Murray de romanda Demeter'in kıyıya yanaşmasının ardından köpeklerin ulumaya başladığını ifade ediyordu.
National Geographic'in "The little-known shipwreck that inspired Bram Stoker’s ‘Dracula’" başlıklı haberinden derlenmiştir.