Güncelleme Tarihi:
◊ “Cem Karaca’nın Gözyaşları” filminin çekilmemesi için İlkim Karaca dava açmıştı. İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi talebi reddetti. Karşı taraf konuyu istinaf mahkemesine taşıdı, o mahkeme de sizin lehinize karar verdi ve filmin durdurulması davası reddedildi. Süreci bir de sizden dinlemek isterim.
- Davayı açan kişiyle yaşadığımız sorunlardan ötürü ortak bir paydada buluşma ihtimalimiz hiçbir zaman olmadı, olmayacak da. Onun dışında ben herhangi bir şekilde bu tarz sansasyonlarla filme zarar verecek bir şey yapmak istemedim. Bu dava meselesi de ülkemizde çekilen biyografi filmlerinde sıkça karşılaştığımız bir durum. Bununla ilgili çok sorun yaşandı. Kimisi halloldu, kimi gösterime dahi giremedi. Ama şöyle bir durum var; bizim filmimiz babamın doğumuyla başlıyor ve 1987 yılında bitiyor. Yani babamın Almanya’dan döndüğü senenin hemen sonrasında...
Yaşamının belli bir kısmı ele alındı yani.
- Tabii. Doğumundan ölümüne kadar giderse o belgesel olur. Biz belgesel değil, film yaptık. Ama babam kısa bir ömre o kadar çok şey sığdırmış ki, filmin devamının çekilmesini konuşuyoruz şu anda.
Peki neden filmin durdurulmasını istedi İlkim Hanım?
- Kendisinden izin alınmadığı için bu kararı aldırmaya çalıştı. Ama bizim amacımız bir Cem Karaca filmi çekmek. Mesele ben değilim burada, hiç kendimle ilgili bir şey konuşmuyorum. Sadece Cem Karaca filmiyle ilgili konuşuyorum. Ama insanlar sadece kendilerini konuşuyor. Herkes benmerkezci olmuş.Filmde olmamasından dolayı böyle bir hamle yaptı belki de. Aslına bakarsanız bence böyle de bir hakkı yok. Halka mâl olmuş isimlerin filmlerini yapabilmek için o insanların mirasçılarından izin almak gibi bir zorunluluk yok. Bizde sadece şarkılarla alakalı izin alınması gerekiyordu. Ama kendisi bundan yaklaşık 5-6 sene önce ona miras kalan Cem Karaca’nın şarkı haklarının tamamını sattı.
KENDİSİYLE MUHATAP OLMUYORUM
Kime, neden sattı?
- Bir firmaya. Neden satılır? Para için... Sosyal medyadan “Çok seviyoruz” demekle olmuyor bu işler. Bir insan neden çok âşık olduğu kişinin ömür boyu sahip olduğu haklarını satar? Asıl soru bu. Dolayısıyla ondan izin almamızı gerektirecek herhangi bir şey olmadı. Ben zaten 4’te 3 miras hakkına sahibim. 4’te 1 hak onundu, sattı. Şu anda ne film ne de şarkılar üzerinde bir hakkı söz konusu. Burada sadece manevi haklarıyla ilgili söz söyleyebilir ama filmde kendisi yok. Manevi hakkına sorun teşkil edecek bir şey de yapmadık dolayısıyla.
Bu süreçte sizin kendisiyle bir diyaloğunuz oldu mu?
- Hayır, olmadı.
Daha önceden var mıydı?
- Babam hayattayken vardı. Ama sonra bozuldu ve bir daha görüşmedik. Babam vefat ettikten sonra yaşadıklarımız ortada. Beni 3’üncü sayfa haberi yaptı. Ben böyle bir insanla hayatta ortak bir paydada buluşmam. Çok iyi oldu haklarını satması. Kendisiyle muhatap olmuyorum. Cem Karaca kimdir, sanatçıdır. Bir sanatçının en büyük mirası da eserleridir. Siz bunu satarsanız bir hak iddia edemezsiniz.
Maddi zorluklardan ötürü mü sattı acaba?
- Ben de müzisyenim. Pandemi oldu, 2-3 yıl sahneye çıkamadım, şarkı mı sattım? Satsam anında alırlardı. Bir de ne rakamlar konuşuluyordu... Bu adam hayatı boyunca aşkı yaşamış, darbeyi yaşamış, vatandaşlıktan çıkarılmış, tüm bunların birikiminin ondan süzüldüğü eserlerden bahsediyoruz. Cem Karaca yaşadıklarının şarkılarını yaptı çoğu zaman. Satılmaz ya... Bunu sattıktan sonra kusura bakmasın, hiçbir söz hakkı da yok. Adalet yerini buldu.
CEM KARACA HİÇBİR ZAMAN MAGAZİN FİGÜRÜ OLMADI
26 Ocak’ta vizyona giriyor film değil mi?
- Evet, babamın ölüm yıldönümü olan 8 Şubat’a denk getirebilirdik ama gerek duymadık. Karaca hiçbir zaman magazin figürü olmadı. Biz de oralardan yürümedik. Film bittiyse vizyona çıkalım dedik.
Danışman olarak ne gibi katkılarınız oldu filme?
- Elimdeki tüm doneleri verdim. Ben uzun yıllardır Cem Karaca filmi yapmak istiyordum. Adamın hakkının teslim edilmesi gereken bir durum var ortada çünkü, yanlış bilinenler var. Hem insanlar hem genç kuşak Cem Karaca’yı bilsin diyordum. En sonunda Fikri Harika Prodüksiyon ve Aytaç Medya ile oturduk, onlar anlattılar yapmak istediklerini, ben anlattım ve işin içine dahil oldum. Aranması gereken kim varsa babamın eski dostları, ahbapları; irtibat numaralarını buldum. Arşivi de açıldı; fotoğraflar, mektuplar...
Ne kadar sürdü bu süreç?
- En az 1.5 yıl sürdü.
Arşivler ortaya çıkınca, geçmişe döndükçe neler hissettiniz?
- Çocukluğumla alakalı bir yerden başladılar filmi çekmeye. Setin o ilk günü yaşadığım travmayı tarif edemem. Anılar geri geldi. Filmde o kadar güzel hikâyeler var ki. Babaannem, dedem, onların tiyatro hayatları... Çok şaşaalı bir film oldu. Danışmanlık kısmında da elimden gelen her şeyi yaptım.
BABAM GİTMESEYDİ BAŞKA HAYATIMIZ OLURDU
◊ Hayatınızla ilgili “keşke”ler de çıktı mı ortaya geçmişe bakınca?
- Benim bakış açımla filmin ana fikri; keşke bunlar olmasaydı. Küçükken de öyle düşünürdüm; babam keşke bu şarkıları söylemeseydi de bunları yaşamasaydı. Normal bir aile olsaydık, babam da burada, bizimle kalsaydı. Ama büyüdükçe ve bu şarkıları kendim de söyleyince sahnede, “Meğer Cem Karaca olmak böyle bir şeymiş” dedim. Bu şarkıları söylemeseydi Cem Karaca olmayacaktı. O kendi çizdiği yolda devam etti. Ama film çekilirken o travmalarım geri geldi... Babam hiç gitmeseydi bambaşka bir hayatımız olabilirdi gerçekten. Onlar geldi aklıma. Şu anda amacımız insanlara Cem Karaca’yı gerçekçi şekilde anlatabilmek. O dönem bu işleri yapmış, sanatla uğraşmış, hayatımıza dokunmuş bir sürü insan bizlere yavaş yavaş veda ediyor. Onların unutulmaması gerek. Olabildiği kadar biyografi filmi çekilmesi lazım.
TELİF KONUSUNDA ÇOK SIKINTI YAŞADIK
Biyografi filmleri neden hep davalık oluyor?
- Çünkü işin içinde rant var. Mesela biz şarkı telifleri konusunda çok sıkıntı yaşadık.
Ne gibi?
- Örneğin siz geldiniz bana “Cem Karaca’nın ‘Islak Islak’ şarkısını söylemek istiyorum, şarkının telifini almak istiyorum” dediniz. “Tamam, ben veriyorum” dedim. Diğer taraf mesela vermedi. Öyle olunca benim üç kat fazla hakkım olduğu için o ücretin üç katını istemem gerekecek. Bu sefer de ücret çok yükselecek ve anlaşma sağlanamayacak. Biz bu şekilde çok sorun yaşadık. Şarkıları dizilere, filmlere veremedik. Bir sanatçı şarkılarıyla yaşar. Şarkıları söylenmezse o sanatçı o zaman ölür.
İlkim Hanım’ın haklarını sattığı şirketle aranız nasıl şu anda?
- Hiçbir sorun yok. Hatta filmin soundtrack albümü o şirketten çıkacak. Bütün işleri beraber yaptık. Benim adıma çok iyi oldu. Sorunsuz ilerliyoruz.
İSMAİL HACIOĞLU BU FİLMDE ÇIĞIR AÇTI
Filmde Cem Karaca’yı canlandıran İsmail Hacıoğlu’nu nasıl buluyorsunuz?
- Oyuncu seçimlerinde çok ince eledik sık dokuduk. İsmail Hacıoğlu inanılmaz bir seçimmiş. Oyunculuğu zaten iyi ama yüzde 1500’ünü verdi bu filme. Biyografi filmlerinde bir çığır açmış olabilir. Bu kadarını beklemiyordu kimse.
Kendi mi söyledi şarkıları?
- Kendi söyledi. 300 küsur saat stüdyoda emek harcadı. Şarkıları söylemek için kendisi ısrar etti. Türkiye’deki müzik sektöründe en fazla taklit edilen seslerin başında gelir Cem Karaca. Öyle olunca acaba piyasadakiler gibi mi olacak dedik. Ama İsmail öyle bir performans çıkardı ki hepimizin ağzı açık kaldı.
BABAMIN EN BÜYÜK NASİHATİNİ HEP DİNLEDİM
Cem Karaca’nın oğlu olmak nasıl bir sorumluluk yüklüyor size?
- Zor. Bir kere insanlar hep sizden bir Cem Karaca olmanızı bekliyor. Ama babam “Benim şarkımı bile söyleyeceksen benim gibi söyleme. Kendin gibi ol” derdi. Bu bana verdiği en büyük nasihattir. 94’ten beri sahnedeyim. Hiçbir şarkıyı babam gibi söylemedim. Babamın en büyük özelliği, kendi bildiği doğrunun peşinden gitmesidir. Ben de bunu örnek alıp kendi inandığım doğrular üzerinde devam etmeye çalışıyorum.
Nasıl bir babaydı?
- Biz baba-oğul ilişkisini mektuplarda yaşadık. O Almanya’dan döndükten sonra güzel bir dönemimiz oldu. Ayrı kaldığımız 8 seneyi telafi etmek için ergenlikte yaşanacak bütün o kavgaları, sevgiyi, dostluğu kalan dönemde yaşamaya çalıştık.
“Cem Karaca’nın Gözyaşları” filmin adı. Onu en çok ne ağlatırdı?
- Onu en çok üzen vatan ve aile hasretiydi. Babam vatanını çok seven bir insandı çünkü.