Güncelleme Tarihi:
“Zenginleri çok yanlış tanıyoruz. Size hemen bir-iki tane doğru olmayan ön yargıyı aktarayım: “Zenginler istedikleri gibi para harcar. Zenginler toplumu sömürür. Zenginler görgüsüz ve şımarık olur.” Bunların doğru olduğu durumlar yok mu? Elbette var. Ama bu o kişiler, zengin oldukları için değil, karaktersiz oldukları için ortaya çıkıyor. Para sizin karakterinizi asla bozamaz veya bozuk karakterinizi düzeltemez. Yani olayın para dediğimiz kağıt parçasıyla birebir bağlantısı yok. Zenginlik bir bilinçtir ve siz bu bilinci, zihniyeti anladığınız zaman, paranın bunun sadece bir uzantısı olduğunu anlıyorsunuz. Benim kitapta vermeye çalıştığım, para kazanmanın 20 yolu gibi bir şey değil. Bu kitap zenginlik bilincini vermek üzere yazıldı.”
PARA SİZİ DEĞİŞTİREMEZ
“Türk filmlerine, dizilere bir bakın: Bütün kötü adamlar zengin, bütün şımarık kadınların zengin babası var, muhteşem karakterli bütün kahramanlarse fakir. Ve her filmin sonunda zengin olan rezil olur, büyük bir ders öğrenir, fakir olanın elini öper.
Evet, görgüsüz yüszüz, şımarık, parasıyla hava atan, ne kendine ne de topluma faydası olan birçok insan var. Paraları olduğu için değil, sadece parası olup da böyle olanlar bize hep örnek olarak gösterildiği için parayı suçlayıp durduk.
Parası olmak o kadar kötü bir şey halini aldı ki parası olan söylemeye korktu, parası olmayan, olmadığı için utandı. Geçenlerde zenginleri kötü insanlar olarak gören bir öğrencime “Bana bir iki örnek versene” dedim. Verdiği bütün örnek kişiler, neye uğradığını şaşırmış, kendini kaybetmiş meşhurlardı. Şöhretle zenginliği lütfen ama lütfen bir birine karıştırmayın. Her meşhur zengin değildir. Gerçek bir zengin onların yaptıkları abuk sabuk davranışları asla yapmaz.
Değer vermediğiniz hiç bir şey sizin olamaz. Bu istisnasız bir kuraldır. Paranın hayata nasıl güzellikler katabildiğine odaklanın. Meşhurların değil, beğendiğiniz zengin insanların listesini yapın. Sakın unutmayın; para sizi değiştiremez. Siz istediğiniz tarz bir zengin olma hakkına sahipsiniz.”
İLK KURAL: VAR OLANLA KEYİF AL
“2005 yılında garson olarak yaşarken, para benim için bir amaçtı, hedefti. Bana hayatım ancak o elimde olursa daha güzel olabilecek gibi geliyordu. Elimde olanların muhteşemliğine odaklanmak yerine, elimde olmayanların yokluğuna üzülüp bozulup duruyordum. Sonra paranın sadece bir araç olduğunu, esas amacın hayattan keyif alabilmek olduğunu öğrendim. Elimde var olanla hayattan keyif almayı deneyimlemeye başladım. Daha çoğunu elbette istedim ama önce var olanla keyif almayı öğrendim. Meğer bunu yapmam yeterliymiş. Sonrasında binbir değişik kaynak, para, iş fırsatları gelmeye başladı. Para elbette hâlâ çok değerli ama amaç değil. Sadece bir araç. Bir arkadaşınızın evine yemeğe gittiğinizi düşünün. Harika bir yemek hazırlamış, parmaklarınızı yemek üzeresiniz. ‘Ohh çok güzeldi ya, çok teşekkür ederim. Bir tabak daha alabilir miyim’ dediğinizde, arkadaşınız büyük bir zevkle size bir tabak daha verecektir. Ama siz yemeği yerken, ‘Ayy bunun tuzu az olmuş, ay annemin yemekleri daha güzel oluyor, ay sen bunun dibini de yakmışsın, kız bu nasıl çirkin tabak böyle’ diyerek yerseniz, o akşam belki saygısından sizi evden kovmaz ama bir daha size yemeğe davet etmeyeceğine emin olabilirsiniz. Evrenle ilişkimiz de aynı şekilde. Siz parayı ve kazananları b*klarsanız, niye size para gelsin ki?”
“OHH YAŞASIN" DİYENLER YAŞADI
“Hepimiz kendi çapımızda zenginiz. Eğer bu yazıyı okurken çok sevdiğiniz bir arkadaşınız varsa, bir aileniz varsa, başınızı sokabileceğiniz bir çatı varsa, biraz sonra ne yiyeceğiniz sizin için ölüm kalım meselesi değilse, soğukta giyecek bir tane bile kazağınız varsa ve siz bunları görüp ‘Ohh yaşasınnnn’ diyebiliyorsanız, ben size garanti ediyorum devamı gelecek ve bir gün benden daha zengin olacaksınız. Ama siz bunlara bakıp ‘Ne var be, alt tarafı üç beş parça bir şey işte’ diyorsanız, nankörsünüz demektir. Onlar da elinizden gidecek hiç merak etmeyin.
Yukarıdaki örnekleri de özellikle verdim. Çünkü bende hiçbiri yoktu. Çok ciddiyim.
Ailemi uzun zaman önce kaybettim, bir dönem bir tek arkadaşım bile yoktu ve o zamanlar e-posta, Skype, Facebook henüz icat edilmemişti. Yani istediğim zaman var olan arkadaşlarımla bile haberleşemiyordum. Ev kiramı ödeyemediğim için sokakta kalmıştım, evde kalan eşyalarıma da el konmuştu. Parkta buz gibi bir havada oturdum. Gökyüzüne doğru baktım, korku, sıkıntı ama garip bir huzurla ve aynen şunları söylediğimi hatırlıyorum: ‘Bu da bir gün değişecek. En azından parkta kalmama karışan yok. Şehrin metro sisteminden gelen sıcak havayla da ısınabiliyorum. Şükürler olsun acil bir sağlık sorunum da yok. Olsun, bu da ayrı bir deneyim. Hem bak bir gün çocuklarına anlatacak manyak bir maceran oluyor fena mı?’
İşte size zengin olacak adam. O zamandan belliymiş...”
O TELEFONU ALMAYACAKTIN AMA BİR SOR NİYE?
“Okuyucularımızın şunu hep akıllarında tutmasını isterim: ‘Taksit’ kavramı, alma gücü olmayan insanların alabilmesini sağlamak amacıyla ortaya çıkmış bir kavramdır. Adı üstünde işte… Alma gücünüz yok. Taksitle alışveriş size olmayan paranızı harcatır. Ayda 2 bin lira kazanan insanların, taksitle 3 bin liralık telefonlar aldığını görüyorum. Çılgınlık bu. Deli misiniz siz? Hayatta bolluk berekete, zenginliğe bu şekilde ulaşamazsınız. Eğer birikimizde aldığınız malı - eğer isterseniz - bir defada alabilecek gücünüz varsa, tamam. O zaman taksitle alın çünkü bir şey olsa bile anında borcunuzu kapatacak durumdasınız demektir. Yıllar sonra gittim hayallerimin arabasını aldım. Taksitle aldım ama bir defada arabanın tamamını ödeyebilecek para zaten birikimlerimin içinde vardı. ‘Param cebimde dursun, başka yere kullanır işletirim’ dediğim için taksitle aldım.”
VAR, VAR, VAR!
“Zenginlik bir bolluk, bereket bilincidir. Hayatı ‘Var var var var’ bilinciyle yaşamaktır. Özellikle Türkiye’de insanlar ‘Yok yok yok yok’ bilinciyle yaşamaya çok alışmış. Evet, belki istedikleri birçok şey şu an yok ama bir o kadar da olan şey var ve kimsenin buna değer verdiği yok. Değer vermediğiniz bir şey elinizden giderse hiç şaşırmayın.
Ben hayatımda büyük oranda var olan şeylere odaklanmayı öğrendim. Ben var olanlara odaklandıkça, onlar hayatımda gelişerek artmaya başladı. Evde su borusu patladı “Ne mutlu bana gidip usta bulabilecek sağlığım var” dedim. Eşimle çıkmaya başladığımız ilk aylarda, bir yere yemeğe gittiğimizde sadece bir omlet alacak paramız oluyordu. Gelen omleti ikiye bölerdik. ‘Şükürler olsun bir omlet alabilecek paramız var’ dedik. İşte bu, bolluk bereket bilinci yani zenginliktir. Bunu lütfen ‘Aman elinizdekiyle yetinin fazla istemeyin, ayıp günah’ gibi bir yere çekmeyin. Elinizdekiyle mutlu olmayı bilin ve mutlaka daha fazlasını isteyin. Ama fazlasını açlıktan, yokluktan istemeyin; toklukla, teşekkürle isteyin. Evrende her şey sınırsız.
Var olana odaklanmak bir yetenek değil, bir alışkanlıktır. Oturun elinizde olan her şeyin listesini yapın. ‘Ayakkabılarım var’dan başlayın, ‘Tuvaletimde mis kokulu sabunlarım var’dan ilerleyin, ‘Sağlığım var’a kadar gidin. Listenize baktığınızda ‘Ohh yahu neler nelerim varmış’ diyorsanız, işte zenginlik bilincinin tadını aldınız demektir. Listeye homurdanıyorsanız, hiçbir şekilde memnun olmuyorsanız... Benim yapabileceğim bir şey kalmıyor.”