Güncelleme Tarihi:
Janis Joplin, Jim Morrison, Jimi Hendrix, Kurt Cobain, Amy Winehouse... Bu dünyadan öteki taraftaki 27’likler kulübünü gözetleme şansımız olsa gözümüz ilk ona ve kabarık saçlarına takılırdı muhtemelen: İçlerinde en sırıtan, ‘kazara’ düşmüş gibi duran, kalbi kırık ölen, sürekli tırnağını yiyen...Kurt Cobain’in intihardan başka şansı yoktu belki. Ya da kendisine başka seçenek bırakmadı. Bu dünyada yaşamak istemediğini söylediğinde henüz okul yıllarındaydı.
Amy’nin, yüzünden hiç eksik olmamış o ifadesi, belki şu an orada da baki: “Benim burada ne işim var?” Haklıymış meğer. Son belgesel ‘Amy’ sayesinde daha çıplak bakabiliyoruz: İntihar ya da ölüm aklında olmayan; şapşal, komik, matrak, biraz patavatsız, hayatın dalgasında, Yahudi bir kız çocuğu. Canı ‘idollerim’ dediği Dinah Washington ve Sarah Vaughan gibi siyahi müzisyenlerin ışığında, caz söylemek isteyen bir hayalperest. Fakat hesaba katmadığı iki erkek var: Biri sevgili (Blake Civil-Fielder), diğeri baba (Mitch Winehouse)...
BELGESELDEN...
Amy’ye göre yaşanan her kötü durum, bir blues şarkısına dönüşmeyi bekleyen bir vakadır.
Amy’ye göre herkesin kalbi en az bir kere kırılmıştır. Bu, çok olağandır. Önemli olan kalp kırıklığını yaşama, hissetme cesaretidir.
GERÇEK AMY’Yİ GÖSTEREN O İKİ SAHNE
Grammy gecesinden:
Beş ödülle kapadığı Grammy gecesinde Tony Bennett, ‘Yılın Kaydı’ ödülünü açıklamadan evvel, salonda diğer adayların isimleri okunuyor. Sıra Justin Timberlake ve ‘What Goes Around Comes Around’a gelince Amy yanındakilere dönüp soruyor: “Şarkısının adı gerçekten bu muymuş? Böyle bir şarkısı mı var?” Bahsettiği single, o yıl dört milyon satmış, klibinde Scarlett Johansson oynamış, Justin’i bir üst mertebeye taşımış olabilir. Fakat onun dünyasında değil. Aşkı, besteleri, babası ve birkaç eski müzisyenden ibaret bir dünyası var. Geri kalan her şey kapının dışında.
‘Back to Black’i seslendirdiği gün:
İkincisiyse 2006’nın mart ayında. Prodüktörü Mark Ronson ile stüdyoda. Blake yine terk etmiş; acısından başka bir şey düşünemiyor. Hiç öyle ses tekniklerine, vokal oyunlarına bulaşmadan, gözünü bir noktaya dikmiş ‘Back to Black’ diyor. Sonunda sayıklıyor koyu ve kesik: “Black... Black... Black...” Mikrofonu kulağından çıkarmış, gülümseyerek Ronson’a şöyle diyor: “Oh, sonu biraz üzücü olmuş sanırım.” Üzerinde oynayacağından değil, aksine belki de acısını melodileştirebildiği için mutlu; ıslık çalarak çıkıyor stüdyodan. Bir anlık, müzik tarihini değiştirecek bir ıslık, bir rahatlama; sonrasıysa sonsuz, dipsiz bir karanlık.
GERÇEK AMY'Yİ ÖLDÜREN O İKİ KİŞİ
SEVGİLİSİ Blake Civil-Fielder
BABASI MITCH WİNEHOUSE