Güncelleme Tarihi:
Zafer Dilek, 70’li yıllarda “Yaşadım mı, öldüm mü” bestesiyle tanınıp Zafer-Banu-Hülya üçlüsü olarak da hafızalara kazındı.
Dilek’in “Oyun Havaları” adlı plağındaki müzikler Kemal Sunal’ın “Üçkağıtçı”, “Sakar Şakir” gibi birçok filminde yer aldıktan sonra başka bir kitlenin de radarına girdi.
Sezen Aksu, Bülent Ersoy, Muazzez Ersoy, Gülden ve Neşe Karaböcek gibi ünlü sanatçıların prodüktörlüğünü üstlenen, Ajda Pekkan’ın eski albümlerindeki gitarları çalan Zafer Dilek, müzikle tanışmasını şöyle anlatıyor:
“1958’de Adana’da yaşarken rahmetli babam mandolin hediye aldı ve her şey öyle başladı. O yıllarda arkadaşımın babası yurt dışından hediye gitar getirmişti, ardından o enstrümanla tanıştım. 50’li yıllarda gitar alabilmek herkesin harcı değildi, emanet gitarla müzik yapıyordum. 60’lı yıllarda liseye giderken müziğe meraklı arkadaşlarla Mavi Gölgeler adında grup kurduk. 62-65 yıllarında Adana’da ünlendik ve yarı profesyonel olduk. Sonra üniversite için İstanbul’a geldik.”
Dilek, İstanbul’a geldikten sonra orkestra müziği ile ilerlemeye başlıyor:
“İstanbul’daki müzisyenlerin bizden üstün olduğunu düşünürdüm, yanılmışım. Bu cesaret verdi. Gece hayatının hızlı ismi Mete Has’ın yardımıyla bir gece kulübünde başladık. Okan Dinçer&Kontrastlar adında grup kurduk. 68’in sonuna kadar çalıştık. Ye-Ye Kralı Erkut Taçkın’a eşlik ederdik. Kartal Tibet ve Fatma Girik’in rol aldığı ‘Ömre Bedel Kız’ filminde 3 şarkı icra ettik. 68’in sonunda dağıldık. 70 yılında Önder Bali ile Hilton Otel’inde çalıştım. O sırada ünlü isimlerin albümlerinde gitar çalarak ünlenmeye başladım. Ardından aranjörlüğe başladım. 35’den fazla sanatçının albümünde çalıştım.”
Müzik yozlaştı
“Türk hafif müziği artık yok. En son 80’li yıllarda piyanist şarkıcılar vardı. Ondan sonra arabesk başladı. Devre göre müzik anlayışının değişmesi şehirlere göçle oldu. Göç edenlerin kültürleri, yaşam biçimleri, müzik beğenileri İstanbul’daki müziğe hakim oldu. Talep o yönde oluşmaya başladı. Böyle yozlaşmaya başladı müzik.”
“Yaşadım mı , öldüm mü” eserim çok meşhur oldu. Emel Sayın’dan tut bir sürü şarkıcı okudu. Onun bestesi benim, sözleri Ülkü Aker’e aittir. Banu-Zafer-Hülya olarak da ‘Çukulata Sevgilim’ şarkımız çok tanındı.
Bülent Ersoy ve Muazzez Abacı kibirli sanatçılardı
Zafer Dilek, “Bülent Ersoy, Muazzez Abacı, Ersan Erdura, Edip Akbayram, Selami Şahin, Müşerref Akay gibi isimlerle çalıştım. Bana besteler işlenmemiş halde gelir. Bunu müzik kurallarına uygun hale getirip süslemelerini yaparım” diyor.
Dilek, Bülent Ersoy ile çalışmayı ise şöyle anlatıyor:
“80’lerin sonunda Bülent Ersoy’un albümünün düzenlemesini yaptım. Kendisi kibirlidir. Ama bana sökmez, düzenlemeci olarak bana ihtiyacı olduğundan... 86-87 yıllarında Selami Şahin’in eserlerini okudu. Türk müziğinin deforme edilmiş hali olan fantezi müzik o dönem çok ön plandaydı. Bülent Ersoy da o akıma kapıldı. Şarkıları olması gereken değil de ritminin gerisine düşerek söylüyordu. Bu tamamen ara melodiyi deforme edip amacından çıkarıyordu. Söylerken ana melodi kayboluyordu. Bunu kendisine söyledim ve vazgeçmesi gerektiğini belirttim. Bülent Ersoy, ‘Zafer Bey bu benim tarzım, ben böyle tanınıyorum’ dedi. O ara öyle okumak moda olmuştu. Muazzez Abacı da kibirliydi. Bir daha da çalışmadım.”
Sezen Aksu’nun ilk plağı hiç ilgi görmedi
Zafer Dilek, Sezen Aksu’nun ilk iki plağının prodüktörlüğünü yaptığını söylüyor:
“Sezen Aksu’nun ilk plağı hiç ilgi görmedi. İzmir’den İstanbul’a gelmiş şansını arayan yeni bir gençti. Melodi Plak’ın sahibi Yeşil Giresunlu aradı, ‘Sezen Aksu diye bir kız var, onu getireyim ilgilenir misiniz’ diye sordu. Ben de dinledim güzel ve taze bir sesti. İlk plağındaki iki şarkının aslı Bulgarcaydı ve üzerine Türkçe söz yazmıştı. Bunun prodüktörlüğünü yaptık ve plak çıktı. 1970’e girerken Sezen Aksu, yılbaşı programına çıktı. Hiç ilgi görmedi. Aradan 4 ay geçti, Unkapanı’ndayken Sezen Aksu ile karşılaştım. Umutsuzluğa kapılmış ama inatçı bir kişiliği olduğundan vazgeçmediğini söyledi. Sonra buluşup yeni şarkısını kaydettik. Plaktaki Bulgaristan’daki ünlü bir şarkıcının söylediği ‘Yaşanmamış Yıllar’ çok ilgi gördü. Kendi bestesi ‘Kusura Bakma’ da beğenildi. Plak adeta satış patlaması yaşadı. Sonra bir daha onunla çalışmadık. Ondan sonra da aldı başını gitti. Sezen Aksu ile bir daha karşı karşıya gelmedik, bir kere olsun da beni aramadı.”
Kemal Sunal filmlerinde “Oyun Havaları” yer aldı
Zafer Dilek’in 1970’lerde yayınladığı “Oyun Havaları” plağı günümüzde Altın Gün, Hey! Douglas gibi müzisyenlerin yaptığı müziğin çıkış noktalarından biri olarak gösterilebilir.
Dilek’in bu albümü de Yeşilçam’ın fon müziği haline geliyor:
“Arif Sağ ve Selda Bağcan ile halk müziği çalışmalarım oldu. ‘Oyun Havaları’ albümünü yaptık. O yıllarda hem Batı da hem de Türkiye’de enstrümantal müzik furyası vardı. Ünlü türküleri, enstrümantal olarak yorumladık. Herkesin dinleyebileceği tarzda bir albüm yaptım.
Ünlü türkülerden seçmeler yaptık. O sırada ‘Bergama Zeybeği’ plağım çıktı ve büyük ilgi gördü. Herkesin bildiği halk müziği şarkılarını Batı müziği formasyonunda aranje ettim.
En çok satan albümüm de ‘Oyun Havaları’ oldu. Plağın kapağında da Yeşilçam’dan bir oyuncunun fotoğrafını koyduk. Kemal Sunal’ın filmlerinin başlangıcı, yaptığım plaklardan çok sonradır. Kemal Sunal filmlerinin arka planında köy yaşantısı hikayeleri anlatıldığı için türkü formunda eserlere ihtiyaçları vardı.
Buna en yakın benim albümlerimi bulmuşlar. ‘Dilo Dilo Yaylalar’, ‘Tokat Sarması’ şarkılarımı filmler için özel olarak hazırlamamıştım. Onları filmlerde kullandılar. Film çok ilgi görünce müzikler de ünlendi. İnsanlar beni sadece oyun havaları yapan bir müzisyen sandı. Arif Sağ şarkılarımda bağlama çaldı.”
Artık yolun sonuna gelmiş gibi hissediyorum
78 yaşındaki Zafer Dilek, müzikten uzaklaştığını söylüyor:
“Yakacık Sanatçı Yaşam Evi’nde kalıyorum. Hakan Eren ve POPSAV yardımlarıyla oraya yerleştim. Sağlık sorunlarım yüzünden müzikten uzaklaştım. 4 yıl önce annemi kaybettim. O milat oldu. Yüksek tansiyonum ve böbrek yetmezliğim var. Haftanın 3 günü diyalize gidiyorum. Artık yolun sonuna gelmişim gibi hissediyorum. Güçlükle yürüyorum. Müzik faaliyetim aktif olarak bitti. Emekli oldum. Bir klavyem vardı. Erkan Koray’ın kardeşi davulcu Korkut Koray, klavyemi tamir ettirdi. Bir şey olursa bana onun olsun. Gitarlarımın birçoğunu da dağıttım. Sadece birini sakladım. Ama çalabilecek durumda değilim.”
Dilek, kariyerine dair ise pişmanlıkları olmadığını belirtiyor:
“Ben müziğin değerli olduğu dönemde bu işi yaptım. Dolu dolu yaşadım. Mesela Ajda Pekkan’ın eski albümlerini dinliyorsanız arkadaki gitarı kesin ben çalmışımdır, ne güzel.”