Güncelleme Tarihi:
Ankara, bu günlerde ‘Selçuklu mimarisi’ tartışmasıyla bir bakıma tarihini yeniden yazıyor. Son dönemde şehrin girişine yapılan kapılar, AK Parti Genel Merkezi, Yeni Başbakanlık Hizmet Binası, Meclis Başkanlık Resmi Konutu, ‘Selçuklu’ tarzında inşa edildiği söylenen binalardan bazısı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atatürk Orman Çiftliği’nde yapılan Yeni Başbakanlık binası için “Ankara, bir Selçuklu başkenti mesajı vermemiz lazımdı” sözü de Selçuklu tartışmasını alevlendirdi.
Cumhuriyetin başkenti Ankara’nın kimliği ve değerlerini ortadan kaldıran bir yapılaşma süreci yaşanıyor. Atatürk Orman Çiftliği’ne (AOÇ) Başkanlık Sarayı ve kompleksi inşaatı yapıldı. Cumhuriyetin simgeleri ile hesaplaşma anlayışı, kentin simgelerinin üzerinden sürdürülmek isteniyor. Dayatılan bu yapıların kimliği ve mimari karakterleri yoktur. Selçuklu, Osmanlı taklidi yapılar kentlere dayatılmaktadır. Bu anlayış hem Selçuklu hem de Osmanlı’nın özgün niteliği olan mimariye saygısızlıktır. Aynı zamanda kentlerin, kimlik değerlerini ortadan kaldıran birtakım yapılaşmalardır. Bu yapıların çevreyle, günümüzün mimarlık anlayışı ile kentin geleceğe taşınmasıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Tamamen dogmatik, ideolojik anlayışla kentlere dayatılmaktadır.
NE SELÇUKLU NE OSMANLI
PROF.DR. KIYMET GİRAY (ANKARA ÜNİV. DİL, TARİH VE COĞRAFYA FAKÜLTESİ SANAT TARİHÇİSİ)
Ankara’da yapılan bu mimari eserler Selçuklu mimarisinin özelliklerini hiçbir anlamda taşımamaktadır. Birkaç geometrik Selçuklu süslemesi, bu yapıların Selçuklu özelliklerini taşıyor olarak değerlendirilmesini mümkün kılmaz.
Kullanılan kubbeler ve kemerler ise ne Selçuklu ne de Osmanlı mimarisinde yer almakta. En önemlisi de bu yapılar, özellikle de kapılar estetik özelliklerden uzak, acele yapılmış acemi işçilikli üstünkörü yapılar. Bu tür Selçuklu ya da Osmanlı taklidi yapılar inşa edilirken ciddi bir akademik donanımlı profesörlerden oluşan bir kurul oluşturulmalıdır.
BİR SİMGEYİ TERCİH ETMEK SİYASİ BİR TAVIR
ANADOLU SANAT TARİHÇİLERİ DERNEĞİ (ASTAD) BAŞKANI KERİME SENYÜCEL
O DÖNEMİN MİMARİSİNDE BİR FELSEFE VAR
HEYKELTIRAŞ MEHMET AKSOY
Aslında bu, tam bir post-modern eklektik görüşün uygulaması. Montaj sanayi gibi yapıştırma. Ankara’yı bir çorbaya çeviriyorlar. Bunun hası, cumhuriyetin ilk yıllarında, Atatürk’ün zamanında zaten yapıldı. Ziraat Bankası gibi örnekleri var. Ankara taşından ve hakikaten incelenmiş yapılardı. Şimdi Ankara Büyükşehir Belediyesi şehir girişlerine kapılar yaptı. O kadar zevksiz ki, Selçuklu mimarisine, sanatına hakaret gibi duruyor. Konya’da, Erzurum’da o kadar güzel Selçuklu eseri varken, bütün bu mimari eserler yokmuş gibi davranılıyor. Oradan buradan alıp, birbirine uygun Selçuklu mimarisi olmuyor. O Selçuklu mimarisine hakaret oluyor. Selçuklu mimarisinin o motiflerinin bir felsefesi var.
GELENEĞİMİZDE SARAY YOK
TARİHÇİ PROF.DR. İLBER ORTAYLI
‘SELÇUKLU’ DEMEK BİR YERE MESAJ
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI BAŞKANI NEVZAT ERSAN
Beş tane kapı, bana göre çok doğru olmayan, kente yapılan en kötü yatırımdır. Sayın Başkan o tarihte, “turistler gelecek, bu kapıları tek tek gezecek, görecek” diye söylemişti. Garip haritalar olarak, her kente girişimizde karşımızda duruyor. AKP’nin anlayışı Selçuklu mimarisiyle örtüştüğü için bu yapılara ağırlık verilmek isteniyor. Sayın Gökçek’in de yaptığı bu anlayışla alakalı. Selçuklu mimarisinin dışında başka birtakım mimariler kullanılabilir ama
Selçuklu mimarisi denilip dört beş tane önemli projeleri yapmak bir yere mesaj vermektir.
YAPILAN GELENEKSEL TÜRK MİMARİSİDİR
MİMAR CAN GÖKOĞUZ (AK PARTİ GENEL MERKEZİ VE YENİ BAŞBAKANLIK HİZMET BİNASI MİMARLARINDAN)
BATININ KALIPLARIYLA DOĞUYU YORUMLUYORUZ
İBRAHİM DIVARCI (SELÇUKLU ARAŞTIRMACISI VE BÜYÜK SELÇUKLU MİRASI PROJESİ KOORDİNATÖRÜ)
Biz ne Selçuklu ne Osmanlı yapılarını hakkıyla koruyabilmişiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1930’larda şehirleşmeyi yanlış yapmış. Bunun bir ideolojik kökeni var mıdır tartışıyoruz ama sadece ideolojik söylemle izah etmek zor. Çünkü 1950’lerde çok güzel yapılar gitti. Cumhuriyetin milli mimari akımından sonra kendine has mimari stil oluşturamama var. Son 10 yılda, belki devletin değişen politikasıyla ilgili, Selçuklulara atıflar
başladı. Selçuklulara ilişkin mirası yenilemeyi tartışmamız lazım. Başbakanlık’ın Yeni Hizmet Binası’nın cephelerindeki figürleri de çok beğendim. AVM’ler bu konuda çok başarısız. Tüketim toplumu ile tevazu toplumu olan Selçuklu’nun yan yana getirilmesi son derece yanlış. Rezidansların Selçuklu öğesi kullanması tam bir rezillik.
Ankara'NIN TARİHİ
M.Ö. 2000
Ankara’daki ilk yerleşim Hititler dönemine rastlıyor.
En parlak dönemlerinden biri M.Ö. 25’te Roma İmparatorluğu’na bağlanan Galatya eyaletinin başkenti olmasıyla başlar. Metropolis unvanı alır.
395
Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Ankara Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kaldı.
11.yüz yılın ilk yarısındaki veba salgını, deprem ve kıtlık büyük bir göçe neden oldu.
1073
Ankara Büyük Selçuklulara geçti.
Ankara’nın merkezi, önce Ahiler’e, ardından 1304’te göreli özerklik verilerek Osmanlı İmparatorluğu’na bağlandı.
1841
1841’de vilayet ilan edildi.
1917’deki büyük yangında Ankara büyük bir yıkıma uğradı.
1923
Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti oldu.