Güncelleme Tarihi:
DEFNE KAYALAR REYHAN GİBİ TOPALLAMAK İÇİN ÇOK ÇALIŞTIM
◊ “Aniden” filminiz festival gösterimlerinin ardından beyazperdede de yerini aldı. Siz koku alma duyusunu yitirince kendini bulabilmek için ortadan kaybolan Reyhan’ı canlandırıyorsunuz. Çok değişik bir deneyim olsa gerek bu duyuyu yitiren birini oynamak...
- Esas mesele koku duyusunu kaybetmesi değil aslında, o bir araç. Kayıp hissiyle kişisel yolculuğa çıkması üzerine kurulu bir hikâye. Benim için ilgi çekici olan ise konunun anlatılmasındaki en gerçek dışı, “bu acaba Reyhan’ın hayal ürünü mü yoksa gerçekten oluyor mu” dediğiniz şeyin bile duygu olarak çok doğru yazılmış olmasıydı.
◊ Reyhan’a bürünebilmek için neler yaptınız?
- Onu yönetmenim söylesin. Ben sadece şunu söyleyebilirim, bir oyuncunun gerçekten hayallerini süsleyen bir hazırlık planı sundular bana.
- Melisa Önel: Reyhan’ın bir topallama durumu da var. O bütün bedenine nasıl yansıyordu, en ince detayına kadar birlikte çalıştık. Defne topallama durumu için bir fizyoterapistle çalıştı, buz pateni öğrendi, Almanca için bir aksan koçuyla çalıştı, tangoyu Reyhan kadar öğrendi.
◊ Film sayesinde bambaşka şeyler de katmışsınız kendinize.
- Tabii. Fizyoterapist nasıl topallamam gerektiğini gösterdi. Çünkü topallamanın da türleri var. Reyhan gibi topallayabilmek için çok çalıştım. Çekimler başlamadan önceki gün Melisa ile hâlâ Emirgan sahilinde topallama çalışıyorduk.
GEÇMİŞİMİ DEĞİŞTİRMEK İSTEMEM
◊ Bayağı bir aşamadan geçmişsiniz. Hazırlık süreci ne kadar sürdü?
- Yönetmen gel beni anla diye bir kapı açıyorsa, o kapıdan girmek gerekiyor, bu çok kıymetli. Ben Defne olarak hayatım boyunca yaşadığım şeylerin farkında olup olmadıklarımı biliyorum ve buna göre bir insanım. Karşımda oynayacağım karakterle ilgili tüm bu malzemeleri sunan bir yönetmen var.
◊ Filmde geçmişin izini sürüyor Reyhan. Siz geçmişe baktığınızda neyi değiştirmek isterdiniz?
- Hiçbir şeyi. Öyle olmasaydı daha iyi olur muydu diye düşündüğüm şeyler olsa da yine de değiştirmek istemem. Çünkü yaşadığımız her şey bizi bugüne hazırlıyor.
◊ Eşiniz Ali Bilgin’le birbirinizi iş anlamında eleştirir misiniz?
- Çok eleştiririz. Fikirlerimize saygımız var. Birbirinize sevginizden, saygınızdan emin olduktan sonra tartışmanın sakıncası yok.
◊ Ali Bey’in bu filme yorumu ne oldu?
- Ali önceki işlerimle de kıyaslayarak bakar hep. İzledikten sonra “Defne’ye bakmadım, Reyhan’a bakmaya başladım” dedi. İnsanın yıllardır her gününü beraber geçirdiği birinden bunu duymak bana yeter. Kandıramadığım biri çünkü Ali. Biz aynı işte çalıştığımız dönem mesela Çin Seddi kuruyorduk aramıza. Yani eve geldiğimizde ona işten bahsetmiyorum, o da bana bahsetmiyor. Yoksa bu durum birlikte çalıştığımız insanlara da haksızlık haline geliyor. O yüzden sosyal hayatımızla iş hayatımızı ayırmaya çalışıyoruz.
MELİSA ÖNEL FİLM GÖRÜNMEZ OLMA HİSSİNDEN ORTAYA ÇIKTI
◊ Filmin hem yönetmeni, hem de ortak senaristisiniz. Projenin oluşum süreci nasıldı?
- İlk başlangıç hikâye ile oluyor. Feride Çiçekoğlu ile 3’üncü çalışmamız. Dolayısıyla ben genelde bir fikirle gidiyorum, onun üzerinden heyecanlanıp bir yazma sürecine giriyoruz. O yazma süreci de 1.5-2 yıl sürebiliyor.
◊ Hikâyeye nereden esinlendiniz?
- Bir kadın görünmez olsa nelere bakmaya başlardı, nasıl bir özgürlük verirdi ona diye düşündük. Kadınlar olarak genelde hep bakılan tarafız ve görünmez olmak zor ya, dolayısıyla kimlikten sıyrılabilirsek bu sefer bakan kişi kadın olduğunda şehri nasıl görürdü düşüncesiyle ilerledik.
◊ İlk gösterimi Tokyo Film Festivali’nde yaptınız. Festival ile beyazperde heyecanı farklı değil mi?
- Çok büyük bir fark var. Çünkü 40 yıllık, 60 yıllık genellikle halihazırda var olan bazı festivaller var. Bu bir bellek, seyirci kitlesi ve sinemaya dair bir okuryazarlık oluşturuyor.
◊ Katıldığınız festivallerde ne yorumlar geldi?
- “Aniden” Türkiye’den çok beklenen bir film değil.
◊ Türkiye’den beklenen filmler nasıl...
- Türkiye’den beklenen daha taşra, erkek romantizmi... Daha kurban olarak var olduğumuz senaryolar. Bu hikâyeler de kıymetli ama bunun dışında bir şey yaptığınız zaman “neden şehirli bir kadın, bizde şehirli kadın zaten var” gibi bir yorumları olabiliyor. Dolayısıyla oryantalist bir bakış açısı içerisinde film seçebiliyorlar.