Güncelleme Tarihi:
İstiridye toplamak için buz gibi suda 30 metreye kadar tüpsüz dalmak ‘Ama’ların hayatlarının sıradan bir parçası. Dalgıçlığı yüzyıllardır üstlenmiş olmalarının sebebiyse kadınların soğuk suya erkeklerden daha dayanıklı olduğu inancı: ‘Ama’ kültüründe kadın vücudunun dalmaya daha elverişli olduğu düşünülüyor.
Pasifiğe kıyı küçük köylerde ve Hegura Adası’nda süregelen gelenek, Japonya’nın tarihi kadar eski. En eski Japon şiiri antolojisi Man’yoshu’da bile ‘Ama’lardan bahsediliyor. Denizin kadını olmak en büyük gurur kaynağı. Geleneği devam ettirdiği için Hegura Adası’nda doğan her kız çocuğu şenliklerle kutlanıyor.
ANAERKİL DALGIÇLAR
Okyanusu okumayı anneden kızına geçen teknikle öğreniyor. Fırtınadan korunmak, nereye dalacağını bilmek, ciğerin kapasitesini artırmak, nefesi elverişli kullanmak ve hız işin püf noktası. Daha hızlı yüzebilmek için tamamen çıplak dalma geleneği, adanın geçmiş kültürünün bir parçası olsa da uzun zaman önce terk edilmiş ve yerini fundoshi’ye (bele sarılan bir peştamal) bırakmış. Dalgıçlığın simgesi haline gelen fundoshi 1960’lara kadar gelse de bugün sık rastlayabileceğiniz bir kıyafet değil. 60’larda adaya gelen turistlerin yarı çıplak denizkızlarına verdiği tepkiler yüzünden, rutin bir kıyafet olmaktan çıkmış.
‘Ama’ların minimum ekipmanla dalmalarının bir diğer sebebi de kendilerini denizle bir bütün olarak görmeleri. Kötü ruhlardan korunmak için saça takılan ‘tenugui’ (bandana) ve istiridyeyi kayadan koparmak için kullanılan ‘kaigane’ (sıpatula biçiminde özel bir bıçak) geleneksel ‘Ama’ların yegâne yoldaşı. Günümüzün Ama dalgıçları da bu portreden çok uzak değil.
Avlanmanın binlerce yıldır Hegura’da devam edebilmesi, halkın sürdürülebilir avlanmayı benimsemesinde gizli. Dalgıç kıyafeti ancak 1990’ların sonunda ve bir koşulla benimsendi: avlanma süresinin kısıtlanması. Dalış süresi 4’ten 1 saate indirilerek teknolojinin avlanmada getireceği artış dengelendi. Şnorkel ve dalış tüpüyse bugün bile kullanılmıyor. ‘Okyanusu Temizleme Günü’ düzenlemeleri ‘Ama’ların ekosisteme gösterdiği önemin nişanesi. Adada sadece 2 tane araba var: Biri çöp toplamak için diğeriyse acil durumlar için kullanılıyor.
‘Ama’lar bugün inci dalgıçları olarak da tanınmakta. İstiridye, ıstakoz ve ahtapot geleneksel avlanmanın bir parçası. İnciyse Mikimoto Adası’nda inci bulmak için onların kullanılmasıyla resme dahil oldu. Bugün inci dalgıçlarıyla özdeşleştirilen bir diğer dalgıç kıyafeti ‘beyaz tunik’ nev’i şahsına münhasır ‘Ama’ların tarihiyle bu noktada kesişti. Çıplak dalan ‘Ama’lar adaya gelen turistleri şok edince Mikimoto İnci Şirketi dalgıçları için bu kıyafeti tasarladı.
İNCİ PEŞİNDE
‘Ama’lar, okyanusun ıslık çaldığı kadınlar olarak da anılır; güzellikleri bir yana bunun diğer bir sebebi dalış metotları. İnci üreten istiridyelere ulaşmak için ‘Ama’lar deniz tabanına kadar dalmak zorunda. Bu noktaya ulaşmak içinse dondurucu suda nefeslerini iki dakika tutmaları. İşin zor kısmı, yukarı çıktıktan sonra nefes düzenleyip vücut ısısını korumakta. Soğuk suya tekrar dalmadan kullandıkları nefes tekniği ıslık sesine benzer, işte okyanusun sanki ‘Ama’ için yankıladığı sesde bu soluk seslerinden gelir.
‘Ama’ kültüründe her dalgıcın uymak zorunda olduğu yıllardır süregelen kurallar var: av mevsiminin dışında dalmamak, ortak karar verilen dalış süresine uymak ve koruma altındaki bölgelere girmemek. Okyanusla ahenk içerisinde olmak kültürün belkemiği. Sudan çıkartılan istiridye olgunluk ebadından küçükse (10 cm) ‘ömrü sonlanmaktan çok uzakta’ düşüncesiyle denize geri atmaları bu kültürün bir göstergesi.