Güncelleme Tarihi:
14 dakikalık “Babamın Öldüğü Gün” kısa filminde sizi ne etkiledi?
Nur Fettahoğlu : Öncelikle Emre çok yetenekli bir arkadaşımız. Ben, onunla 2 sene boyunca aynı sette bulundum. Daha önce çektiği kısa filmleri izledik. Daha sonra senaryo ortada yokken böyle bir şey söylediği zaman kabul ettim. Okuduktan sonra da gerçekten çok etkilendik.
Daha önce Alina ile bir arada olduğunuz bir senaryo var mı?
Alina Boz : Birlikte yok. Nur, hep geliyordu bizim setimize. Aslında orada tanıştık. Hiç yabancılık çekmedim ben. Çok da sevdim. Emre, bana Nur’un da olduğunu söyledi. Ben açıkçası birlikte olacağımız için çok heyecanlandım. Tabii ki ben de Emre’ye destek olmak istedim. İlk kısa filmim. Böyle bir tecrübede kalemine ve bakış açılarına güvendiğim biriyle de olmak bana güvende hissettirdi.
Nur Fettahoğlu : Müzik dışındaki o kirli sesler, beni her zaman çok etkilemiştir. Çünkü müzik olduğu zaman algı mutlaka dağılıyor. Müziği dinliyorsun, görüntüleri izliyorsun, oyunculuğa bakıyorsun. Bütün duygu karışıyor. Ama burada o kadar naif, sade ve güçlü bir anlatım vardı ki müzik olmaması çok güzel bir tercihti. Duyguyu karıştırmama açısından. Bunu bize söylediği zaman ben çok mutlu oldum.
Alina, sen ne hissettin?
Alina Boz : Açıkçası müzik olmaması, benim de çok hoşuma gitti. Evet, duyguların dağılmaması açısından müziğin olmaması güzel oldu.
Vermek istenen mesajı, oyunculuğunuz ile çok net verebiliyorsunuz. Burada oyunculuğunuz dışında sizi besleyen güçlü cast’lar neler?
Alina Boz : Duruma göre değişiyor bu. Bazen kağıt üstünde yazılı olan şey seni etkilemeye yetiyorken bazen yetemiyor. Başka şeyler düşünmek durumunda kalıyorsun. Daha önce yaşadığın ve sana bunu hatırlatan bir tecrübeye dayanarak geçmişe gitmeye çalışıyorsun.
Etkili oluyor mu?
Alina Boz : Setteki atmosfere göre de değişiyor. Rahat etmem ve o gün ki modumla da alakalı.
Nur Fettahoğlu : Ben de mesela duygunun gerçekliği önemli. Orada anlatılan duygu, gerçek mi yoksa zoraki bir şeye entegre mi edilmiş? Zoraki bir senaryo varsa gerçekten çeşitli teknikler uyguluyorsun. Müzik dinliyorsunuz, kendi başınıza kalıyorsunuz. Ben çok yürürüm o duyguyu bulabilmek için. Setin tam ortasına giderim, nerede çekeceksek orada ararım o duyguyu. Gerçekten ben de bir açık kapısı varsa. Burada çok netti duygu. Belli bir cast o anda bir şekilde geliyor.
Filmin girişinde senin ciddi derecede ağladığın ve koluna girdikleri kısım vardı. O anda kendi ebeveynini kaybettiğini düşünmek mi vurucu yaptırır?
Alina Boz : Oralar çok tehlikeli. Açıkçası ben bugüne kadar çok ölüm tecrübesi yaşamadım. Bir tek köpeğimi kaybetmiştim. O, beni çok sarstı çünkü çok zaman geçirdik hastalık sürecinde.
Alina Boz : Ben çok seviyorum. Onların yanında olmak, yardımcı olmak bana iyi geliyor. Belki de hayatta edindiğim bir görev gibi de olabilir. Açıkçası bu projede şöyle oldu; Emre’yi kırmamak için, senaryoyu beğendiğim için, bir arada olmaktan çok heyecan duyduğum için tabii ki bu işe geldim ama çok yorgundum. “Maraşlı” projesi yeni bitmişti ve ben 1 günlük tatile kaçıp sonra çekim için geri dönmüştüm. Ben izlediğim zaman ağlamaktan ziyade yorgunluğumu gördüm. Özellikle o sahneyi çektiğimizde ilk set günümüzdü. Açıkçası orada yorgunluğumu gördüm. İyi mi kötü mü olmuş bilmiyorum ama yansımış.
İkinizin de kariyerinde kült olan sahneler var. Oyuncu, bu duruma bazen hangi sahneydi o diyerek yaklaşabiliyor. Tabii ki devamlılık önemli sizin için. Projeler gelip geçiyor ve onları en iyi şekilde aktarmak sizin işiniz. İzleyici, o sahneleri izlerken çok duygulanıyor ve siz o sahnenin figürüsünüz. Oyuncuların biraz daha duyarlı olması gerekmiyor mu? Siz, kendinizle alakalı kült olan sahneleri biliyor musunuz?
Nur Fettahoğlu : Tabii ki tüm sahneleri hatırlıyoruz ve bizim için çok önemli. Ama o kadar çok projede o kadar çok sahne oynuyoruz ki şu sahne vardı dendiği zaman ilk etapta gerçekten gelmiyor insanın aklına. Sonra bir detay verilince onun en ince detayına kadar hatırlıyorsun. Çünkü o sette çok büyük bir emek ve özveri var. Bir tek biz değil arka taraftaki bütün arkadaşlarımızın da çok ciddi emeği var. Onları bile hatırlıyoruz. Bize gösterdikleri nezaketi, yalnız bırakması, kibar davranması… Ama ilk etapta sorulduğunda hangisiydi diyorsun.
Alina Boz : Belki de hep daha üstünü aradığımız için mi böyle yapıyoruz. Evet, oldu öyle sahnelerim ama ben daha yolun başındayım. Hep daha ileriye mi bakıyorum acaba? Ama hatırlıyorum oynadığım sahneleri. Biz izlediğimiz zaman sizin gibi değil de bunu da yapsaymışım, daha iyisi olurmuş diyoruz.
Hiç tatmin olmayacak gibisin.
Nur Fettahoğlu : Bu arada gerçekten oyunculuk, hiç tatmin olunacak bir durum değil. Çünkü hep bir üstü var.
Alina Boz : Kendini izlemek o kadar sevimli değil. Ben sevmem mesela kendimi izlemeyi. Dizilerini severek izleyen arkadaşlarım var. Ben, onlardan biri olamadım hiçbir zaman.
Nur, sen izler misin?
Nur Fettahoğlu : Benim surat ifademden kendimi izlediğimi anlıyorlar. Burada neden bunu yaptın ki diye çok sorguladığım oldu mesela.
Bunun sonu olmayacaktır.
Nur Fettahoğlu : Olmaz, olmasın da zaten. Düşünsenize bu meslekte doyum noktasına geldiğinizi işini yapamazsın. Hep aynı şeyde kalırsın.
İzleyicinin çok etkilendiği bir sahneye siz hiç oynayamamış diyebiliyorsunuz. Sıradan bir sahnede ise inanılmaz oynamış diyebiliyorsunuz. Projeyi izlerken izleyici çok mu avam bakıyor? Bunun bir matematiği mi var? Orada neye bakıyorsunuz?
Nur Fettahoğlu : Arkadaşlarımızı eleştirmek, benim haddim değil. En fazla neden bu duyguyu kaçırmış diyebilirim özel sahnelerde. Eleştirmek haddim değil. O da o şekilde yorumlamış çünkü.
Alina Boz : Öyle yorumlarda çok kriter var. Yönetmen, senaryo, diyalog… O mu söylemek istemiş yoksa senarist mi yazmış? O kadar çok şey var ki bütün doneler yan yana gelince çok güzel bir şey çıkıyor. Senin bakış açın başkadır. Sen siyah-beyaz fotoğraf seversin, ben renkli fotoğraf severim. Birisi bitter çikolata sever, birisi sütlü çikolata. Sinema bir nevi öyle bir şey değil mi? Herkesin bakış açısına göre çok değişen bir şey.
Alina setteyken pozitif anlamda agresif, zıpır, yerinde durmayan ve öğrenmeye aç biri gibi geliyor. Nur, Alina nasıl biri sette? Nasıl geçti?
Nur Fettahoğlu : Biz, “içinde hayvan var bunun” deriz. Gerçekten böyle ve böyle gitsin. Onu hiç öldürmeden dört nala koşsun.
Alina Boz : Ama ben genelde daha sakin ve sessiz kalıyorum.
Nur Fettahoğlu : Her şeyi sorgular Alina. Çünkü karakterini destekleyecek bir şey bulmaya çalışıyor ki daha güzel bir karakter ortaya çıksın. Bence çok yetenekli ve çok daha güzel yerlere gelecek.
Alina Boz : Evet, ben hep öğrenmeye aç bir kişilik olmuşumdur. Ama saygısızlık edip kimsenin işine de karışmamaya çalışırım.
Alina, kendini başarılı bulmuyor musun?
Alina Boz : Başarılı olmayı hedefliyorum. Her projemde ilk projem gibi hissediyorum.
Kendini yetenekli buluyor musun?
Alina Boz : Bilmiyorum, hiç bugüne kadar kendimle ilgili böyle bir eleştiride bulunmamayı tercih ettim. Evet, hoşuma giden şeyler oluyor kendi hakkımda. Evet yetenekliyim ve iyi ki bu sektöre girdim gibi bir bakış açım istesemde olamıyor. Menajerim de söylüyor bunu. Ben hep yeni bir şey de keşfedeyim, sadece bununla olmaz derdindeyim. Hep yeni yollar keşfetmeye çalışıyorum.
Nur Fettahoğlu : Biz, öğrenmeye aç insanlarız. Başarı, başarı, başarı…
Nur, sen kendinin yetenekli olduğunu düşünmüyor musun?
Nur Fettahoğlu : Yetenek değil; hep başarılı olma arzusu. Hep ileriye götürme, bir şey daha ekleme… Hiçbir zaman tatmin olmayacağım kendimden. Ben, öğrenmeye aç küçük bir kız çocuğuyum. Ben, kendimi böyle değerlendiriyorum.
Dilediğin kişiye, dilediğin bir soruyu 83 milyonun izlediği bir programda sorma imkanı verildi sana. Bu kim olurdu ve ona ne sorardın?
Nur Fettahoğlu : Napolyon gerçekten “Para, para, para.” demiş midir?
Alina Boz : Ben, sorudan ziyade biriyle sohbet etmek isterdim. Dünya nereye gidiyor? Ne yapalım biz? Birine sormak istediğim çok spesifik bir soru yok.