Güncelleme Tarihi:
Alexander Mathias Görlach, Almanya’nın başarılı köşe yazarlarından biri. The European adındaki derginin sahibi. Katolik teoloji ve siyaset doktorası var. Önemli gazetelere Avrupa, kimlik ve siyaset üzerine yazılar yazıyor.
Die Zeit gazetesinde tam sayfa yayımlanan yazısı ise bugüne kadar kaleme aldıklarından farklıydı. Kendi hikayesini anlatıyordu çünkü. Başlığı ise şöyle atmıştı: Ben, Fırat Kaya...
“SEN ONLARIN ÇOCUĞU DEĞİLSİN”
Bu başlığı anlamak için filmi geriye sarmak gerekiyor. Görlach’ın hikayesi 28 Aralık 1976’da Ludwigshafen’daki bir Katolik hastanesinde başlıyor. İlk anıları Ren bölgesindeki Wiesoppenheim köyünde annesi ve babasıyla geçirdiği zamanlar. Ne var ki üç yaşındayken o küçük dünyası başına yıkılıyor. Çocuklar bazen zalimdir, anaokuluna ilk gittiği gün eve gözyaşları içerisinde dönüyor. Çünkü küçük arkadaşları “Sen onların gerçek çocuğu değilsin” diye fısıldıyorlar kulağına.
Görlach diyor ki, “bunu hiç konuşmadık. Köydeki herkes benim onların ‘gerçek’ çocuğu olmadığımı biliyordu ve yine herkes onların çocuğu olduğumu kabul ediyordu. Konu dile getirilmiş değildi, bir tabuydu. Yalnızca ben evlatlık olduğum için değil, anne ve babamın çocuğu olmadığı gerçeğini konuşmak ayıp sayıldığı için. Böylece derin bir sessizlik başladı”.
Bu sessiz gerçekle yaşayıp giderken ikinci darbeyi 9 yaşındayken alıyor. Neşeli bir Noel günü, Alexander evin her köşesinde saklanmış hediyeleri arıyor. Bir de bakıyor ki annesinin yatağının altında bir kutu. Heyecanla açtığı kutunun içinde hikayesini anlatan kağıtlara rastlıyor. Ve ‘gerçek’ annesinin bilgilerine. Ne var ki o annenin ismi hiç de Alman ismine benzemiyor: Hera Kaya. Bir de erkek ismi yanında: Veysel Kaya.
FIRAT’IN ALEXANDER OLARAK VAFTİZİ
Bulmaca ancak yıllar sonra anne babası ayrıntıları anlattığında çözülüyor.
Hera Kaya, Veysel Kaya ile sözlüyken bir Alman ile ilişkisi olduğu sanılıyor. Sonuç ise henüz birkaç günlükken hastanede terk edilen bir bebek. Dört bir yanda anne aranıyor, bebek yuvaya gönderiliyor. Aylar sonra, bebek evlat edinmek isteyen bir Alman çift gelip ilk bakışta aşık oldukları bu bebeği alıp gidiyor.
Hera daha sonra Veysel Kaya ile evleniyor. Alman sevgilisi olup olmadığı doğrulanamıyor. Ama Görlach şu soruyu soruyor: “Yoksa neden bebeğini terk etsin?”
Yatağın altında bulduğu evraklarda, doğduğunda ona verilen ismin Fırat olduğunu da öğreniyor. Bu ismi ancak birkaç hafta taşıyor. Sonrası bambaşka bir isim, bambaşka bir hayat. Fırat, Alexander Mathias Görlach olarak vaftiz ediliyor.
TÜRK HAYATIM NASIL OLACAKTI?
Görlach’ı arayıp Roma tatiline buluyorum. Bu yazıyı yazarken biyolojik ailesini bulmaktan çok, okuyanları kimlik üzerine düşündürmek istediğini anlatıyor bana Roma sokaklarında dolaşırken.
Okul hayatını hatırlayınca kimlikle ilgili sorular üşüşüyor zihnine. Çünkü lisede Osmanlı’nın Viyana kapılarından dönmesinin iyi, İstanbul’un fethinin ise kötü olduğu öğretilmiş ona. “Biyolojik ailemle kalsaydım, muhtemelen tam tersini öğrenecektim” diyor.
Konuşmamızın birkaç yerinde cümleye “Ben Almanım” diye başlayan Görlach, “Kendimi tamamen Avrupalı hissediyorum” diyor. “Hıristiyanım. Bu aslında toplumsal bir durum. Benim durumumda Katolik oldum. Anadolu’da olsam Müslüman olacaktım”.
Dokuz yaşında bir çocuğun, üstelik Almanya’da Türklere bakışın pek de olumlu olmadığı 80’lerde aslında Türk olduğunu öğrenmesi bir travma. Görlach yine de o belgeleri bulduğunda Türk olduğu için özellikle bir şey hissetmediğini anlatıyor. “İtalyan ya da Yunan da olsa aynı şeyi hissederdim. Tuhaf alan orada sana ait olan ama daha önce hiç görmediğin bir isim görmek...”
Yakın arkadaşlarından birinin Türk olduğunu söylüyor. Ailesi çalışmak için Almanya’ya gelen, üç kardeşi olan bir Türk. “Ona bakınca” diyor, “Türk hayatım nasıl olacaktı onu görüyorum”.
ACABA ONU HİÇ DÜŞÜNDÜLER Mİ?
Biyolojik ailesini merak ediyor. Onları bulmak, tanışmak istiyor. Hesap sormak için mi? Hayır. “İlgimi çekiyor” diyor, “Böylece hikayemin onlar tarafındaki versiyonunu öğrenebileceğim. Annemin adını Google’ladım ve karşıma tek çıkan kocasının aldığı trafik cezası oldu. Acaba o koca benim gerçek babam mı? Bunu bilmiyorum. Öğrenmeye çalışacağım”.
Merak ettiği bir şey daha var: “Acaba onu hiç düşündüler mi? Onu; Fırat olarak doğan, Alexander olarak büyüyen oğullarını?...
Eğer Hera ve Veysel Kaya’yı tanıyorsanız bize yazın. Alexander Görlach bazen iş bazen de gezmek için Türkiye’ye geliyor. Belki gelecekteki seyahatlerinden birinde biyolojik ailesinin üyeleriyle karşılaşma fırsatı olur.