Güncelleme Tarihi:
Hamdi Alkan, geçtiğimiz mayıs ayında yakın dostu Billur Kalkavan'ı Bodrum'daki evinde ziyaret etmişti. Alkan'ın sosyal medya hesabında paylaştığı fotoğrafla Billur Kalkavan'ın akciğer kanseri ile mücadele ettiği ortaya çıktı.
'İYİYİM'
Tedavisine devam eden Billur Kalkavan, sağlık durumunu takipçileri ile paylaştı. 'Tek sorunum iştah' diyen Kalkavan, eve dönüşün de müjdesini verdi.
"Herkes soruyor en iyisi buradan anlatmak. Tetkikler yapıldı sonuçlar mükemmel (maşallah). Beynim tertemiz, lezyonlar çürüyor ve yokoluyorlar. Ufak tefek bişeyler kaldığından doktorum ilaçlarımı hafifletti. Yarın eve dönüyorum, artık hastanede çok kalmama gerek yok enerjim iyi. Ağrım sızım yok.
Hala tek sıkıntım iştah onu da halledeceğim yavaş yavaş. Kilom 47 boyum 1.64 evli ve 6 çocukluyum.
Soran, ilgilenen, dua eden, iyi niyetlerini dileklerini gönderen herkese sonsuz teşekkürler. Sayenizde bu hastalığı en hızlı yenen insan olma yolunda ilerliyorum. Benden de herkese sevgiler, saygılar. Tabii ki en önemlisi bundan sonra sağlığı korumak. Birsürü konuda düşünce yapısını değiştirmek ki bir daha uğramasın. Bye bye pislikler"
KORONAVİRÜS SONRASI ANLAŞILDI
Billur Kalkavan, hastalığının gördüğü Koronavirüs tedavisi sonrası teşhis edildiğini söylemişti:
“Ocak ayında COVID olmuştum. Ayakta atlattım. Ama sonrasında nefesimde bir sıkıntı oldu. Nefes alırken içim sıkışıyordu. Oysa ben sigara bile içmem. Hatta nezle dahi olmazdım. ‘COVID hasar bırakıyor’ diyorlardı, ben de öyle sandım. Doktora gittim ve bir Film çekildi. Süreç öyle başladı. Ameliyat yerine kemoterapiyi uygun gördüler. Şimdi üçüncü kemoterapiyi alacağım. Tedavi sürecim çok iyi gidiyor. Bir anlamda koronaya müteşekkirim, hastalanmasam belki de kanseri çok daha geç fark edecektik.”
'ZENGİN ÇOCUĞU OLMAK ZOR BİR ŞEY'
Liseyi Amerika'da tamamladı. UCLA Üniversitesi'nden psikoloji dersleri aldı. Sinemadaki ilk rolünde, 1969 tarihli "Ayrı Dünyalar adlı" filmde, Erol Taş'ın canlandırdığı kötü adam tarafından fidye için kaçırılan bir çocuğu canlandırdı. Armatör bir babanın kızı olarak dünyaya gelen Billur Kalkavan, çocukluk yıllarını ve ailesini konuk olduğu programda anlatmıştı:
“Benim babam sofra kurallarına inanılmaz önem veren bir adamdı. Hayatımda bu kadar sofraya dikkat eden bir adam görmedim. Mesela ‘baba ben sınıfta kaldım’ desem ‘seneye geçersin’ derdi. Ama kolunu sofraya koyduğum zaman kızardı. Sofraya oturmadan önce traş olup gelirdi. Ev için dikilmiş özel kıyafetlerini giyerdi.”
“Bu kadar sert kuralları başka hiçbir arkadaşımın evinde görmedim. İyi ki de yapmış! Çünkü ben hayatta öğrendiğim birçok şeyi o sofrada öğrenmişim şimdi anlıyorum, muhabbet ederdik çünkü… “
“Oxford Felsefe mezunuydu. Babam konuşmasın da kim konuşsun? Ben sanattan, edebiyata birçok şeyi babamdan öğrendim. Ayaklı kütüphane gibiydi…”
SINIFTA KALDIM BABAM BİR ŞEY DEMEDİ!
“Liseye giderken kaldım, babam bir şey demedi. Amerika’ya gittim orada bitirdim. Çünkü sevmiyordum okula gitmeyi. Ben hiçbir zaman okula gitmeyi sevmedim. Evde o kadar çok şey öğretiliyordu ki bir de okula gidip bir şeyler öğrenmekten sıkılıyordum.”
“Okul hayatım boyunca çok tacize uğradım. Fiziksel, sözsel her türlü tacize uğradım. Çünkü 3 bin kişiydi Maarif Koleji (Kadıköy Anadolu Lisesi) o zaman bir tek ben sarışındım. Sınıfa doluşuyorlardı beni görebilmek için teneffüslerde dışarı çıkamıyordum, korkuyordum. “
ASIL ARMATÖR DEDEMDİR
“Bizim ailenin zenginliği dedemden gelir. Babama ‘armatör’ diyorlar ama asıl armatör dedemdir. Dedem 1990’de gelmiş İstanbul’a Fatih’e yerleşmiş sonra Beylerbeyi’ndeki o yalıyı almış. Hatta babam derdi ki ’16 bin liraya almış’ şimdi herhalde yüzlerce milyon dolar ediyor. Ailede okuyan tek adam babam… “
“Babam, dedemden kalan parayla hayatını sürdürdü. Çok para çaldırdı, kaptırdı! Bir sürü şirketi vardı hep başkalarına devretti. Vergi rekortmenleri listesinde olan bir adamdı babam. Tabii hazıra dağ dayanmıyor…”
“Kendi gibi arkadaşları vardı, hayatı seven adamlardı. Zengin çocuğu olmak zor bir şey, hırs olmuyor insanda. Bende de hırs yoktur, ‘olmuyorsa olmaz’ işim olursa yaparım olmazsa da umursamam. “
“Ben de hayatı yaşamayı seviyorum. Görüntü olarak anneme, karakter olarak babama benziyorum. Tek farkım sorumlu biriyim… “
“Babamın iflas ettiği zamanı ben bilmiyorum onu annem bilir. Büyük bir zenginin parasız kalması bir fakirin yaşamı gibi değil. ‘Ihlamurlar Altında’ dizisinde bizim aile iflas ediyordu beni Gaziosmanpaşa’da bir gecekonduya koydular. Dedim ki ‘olmaz, mantık dışı’ tamam halk seviyor öyle ajitasyonu ama zenginin iflasını ben çok iyi biliyorum büyük bir yalından küçük bir yalıya taşınırsın. Zengin adam gidip iflas edince Gaziosmanpaşa’da yaşamıyor. Küçümsediğim için söylemiyorum kimse yanlış anlamasın ama öyle değil o işler. Daha küçültürsün hayatını… O dönem sözümü geçirememiştim ama Gaziosmanpaşa’da da güzel zaman geçirmiştim. Benim hayattaki ana amacım keyif almaktır. Ben her zaman özgürlüğü seçtim, evime haciz de geldi borçlandım da…. Bir sürü hayalim var birçok şey yapak istiyorum. “
“Ev temizlemeye bayılıyorum. Ayda bir temizlik için birisi gelir onun dışında temizliğimi kendim yapıyorum. Sekiz kedimiz var onların yemekleriyle başlıyorum, evi sil, süpür, yemek yap bu şekilde geçiyor zaman…”