Güncelleme Tarihi:
“Dolmabahçe’nin önünde orkinos avlardık. Beş metre kürekli teknenin yanına bağlardık. Bir keresinde köpekbalığı, avladığımız orkinosu ısırdı. Tekne devriliyordu. 15 kiloluk bir kofana tuttuğumu hatırlıyorum. Kılıçlar ağlara takılıyordu...”
Böyle bir İstanbul Boğazı düşünün. Neredeyse bir hayal gibi... Ama bundan 40-50 yıl önce Boğaz’ın hali tam da buydu. Lüferin büyüğü kofanalar ağlara takılır, orkinoslar Ortaköy açıklarında yüzer, kılıçlar Boğaz’dan gelir geçerdi. Şimdi aynı sularda kılıç ya da orkinos görmek imkânsız. Lüferin büyüğü kofanayı görebilense kendini şanslı sayıyor. O dönemlerin balıkçıları olmasa, bu anılar da yitip gidecek. Lüfer Bayramı’nın başladığı bugün anılara kulak verdik.
ORKİNOSLARI ‘KÖPEK’LER KAPARDI
İrfan Yürür (87)
Doğma büyüme Samatyalıyım. 13 yaşında başladım balıkçılığa. Kürek çekerek Adalar’a kadar giderdik. Tutmadığım balık kalmadı. Eskiden balık çoktu, ancak bu kadar çok talep yoktu. İnsanlar çoğaldı; balıklar aşırı avlanır oldu. Gırgırlar, trol tekneleri balığı bitirdi.
Dolmabahçe’ye, Ortaköy’e giderdik. Çelik teller kullanırdık. Bunları da araba lastiğinden sökerdik. Kancaları demircide yaptırırdık ve onlara torik bağlardık. 300-400 kiloluk orkinoslar yakalardık. Teknenin yanına bağlardık. Kilosunu 25 kuruşa satardık. Fazla para etmezdi o zaman. Orkinos tutarken, köpekler (köpekbalığı) saldırırdı. Teknenin yanındaki orkinosu yemeye çalışırdı. Biri tekneyi batırıyordu bir defasında. Orkinosu çekmek için çelik teli vücudumuza sarardık. Bir keresinde orkinos çekti teli. Kurtulamadım. Denize düşüyordum, düşsem ölürdüm. Bir arkadaşım bu şekilde öldü.
Bugüne dek yedi köpekbalığı yakaladım. Biri çok büyüktü. Bir balıkçıya sattım. O da 25 kuruştan insanlara gösterdi. O zaman iyi para kazanmıştı. Sinarit, mercan, çipura, kolyos, torik tutardık; ıstakoz yakalardık. Artık bunlar kalmadı.
Eski günleri çok özlüyorum. Her şeyimizi denize verdik biz. Bir çocuğum vardı. 1958’de 3 yaşındayken öldü. Yine balık uğruna... Mahalledekiler sabaha karşı denizden gelir, yardım ister, teknesini çekerdik. Bir keresinde Sadık da (ölen oğlu) benimle geldi. Gece karanlıkta, soğuk denize düştü. Kurtardık. Ancak hastalandı. ‘Kadın hastalığı’ denilen bir hastalığa yakalandı. Sonra öldü.
DENİZİN ADALETİ YOK
Agop Kiremitçioğlu (83)
17 yaşından bu yana balık tutuyorum. Yenikapı’da gümüş tutardım. Lüfer, palamut, torik, orkinos.... Ne ararsan vardı Boğaz’da. “Bitti” diyemem, bitirildi... Denizin adaleti yok. Durum düzelmez. Gırgırlar, troller olduğu sürece bu deniz düzelmez...
40 yıldır yalnızım. Tek ailem teknem. Tekrar dünyaya gelsem balıkçı olmazdım. “Olurum” diyen yalan söylüyordur. Her gelen yıl, geçmişi aratıyor. Emekli değilim. Mecburum çalışmaya. Gelip balık tutuyorum. Şimdi lüfer var. Sabah çıktım ancak tutamadım. Tutanlar oluyor. Ancak canlı yem yapamıyorum. Zargana tutmam gerekir ancak yoruluyorum.
10-20 kiloluk kofanalar vardı. Çok tuttum. Her gün en az 15 kofana tutardım. Şimdi görmek bile mümkün değil. Lüfer özel bir balık. ‘Paşa balığı’dır. Eskiden bir laf vardı. “Ağzında altın dişi olmayan yiyemez lüferi” derlerdi. Kılıçların sırtını görürdük bir vakitler. Eskiden Boğaz’dan bu kadar gemi geçmezdi. Bir, bilemedin iki...
LÜFERİ KURTARAN KADIN
Fikir Sahibi Damaklar isimli organizasyon son beş yıldır ‘İstanbul Lüfere Hasret Kalmasın’ adında bir kampanya yürütüyor. Bu kampanyanın bir etkinliği de lüfer mevsimi başladığında, yani ekimin üçüncü haftası düzenlenen ‘Lüfer Bayramı’. Kampanya sayesinde beş yıl içinde, İstanbul Boğazı’nın simgelerinden lüferin korunmasına yönelik önemli adımlar atıldı. Avlanma boyu 14 santimden, 20’ye çıkarıldı. Gırgır ve çevirme ağ atan teknelerin avlanma sınırıysa 11 metre derinlikten 24 metreye yükseltildi. Lüferin korunması için yoğun bir çaba sarf eden Defne Koryürek’le lüferin geleceğini ve bayramını konuştuk.
Kampanyanın adı neden erguvan ya da palamut değil de lüfer?
- Lüfer bir sembol. Balıkçılığın hatta İstanbul’un sembolü. İstanbul’un megapole dönüşmesi sırasında kaybettiklerimizin sembolü. ‘İstanbul Lüfere Hasret Kalmasın’ bizim sloganımız, kampanyamızın da amacı. Lüfer, boyuyla, avcısıyla, yiyeniyle, anılarımızdaki, kültürümüzdeki haliyle sembolümüz. Biz kimsenin düşmanı değiliz. Elbirliğiyle daha adil bir usule dönmeye çalışıyoruz. Çok avladığımız için artık lüfer neredeyse yok. Bu balık 27 santimde ürüyor. Halen yavru tutuluyor. Tabiat ana da direniyor haliyle. Yine de mesafe aldık. 24 metre derinlik yasağı kampanyadan sonra başladı. Keşke 30 olsaydı.
Lüferin korunması için neler yaptınız?
- Kampanyaya başladığımız zaman lüferin avlanma boyu 14 santimdi. Şimdi 20 santime çıktı. Ancak bu da yetmez, hedef 27 santim. Çünkü lüfer bu boydan önce yumurta bırakamıyor. Üreyemeyen bir balık yok olmaya mahkûmdur. Biz balıkçılarla zaman zaman yüksek enerjide tartışmalar yaşıyoruz. Tarım Bakanlığı’yla konuşuyoruz. Yani biz sadece “İstemeyiz” demiyoruz. Çözüm sunuyoruz. Lüfer Bayramı’nı yerel bir şenliğe çevirme gayretindeyiz. Bu yıl İstanbul’un Boğaziçi köylerinden birinde, Kuzguncuk’ta kutlayacağız. STK’lar, yerel yönetim, mahalleli, hep beraber kutluyoruz. Herkesi de davet ediyoruz.