Ağla oğul ağla, utanma... İkizdere’nin en güzel kızı öldü

Güncelleme Tarihi:

Ağla oğul ağla, utanma... İkizdere’nin en güzel kızı öldü
Oluşturulma Tarihi: Haziran 03, 2017 12:26

Bu fotoğraf doğum gününden. “Benim hiç doğum günüm olmadı. Bana bir tane yapın” demişti. Herhangi bir gün yaptık... Zaten günü de belli değildi. Ağla oğul, ağla. İkizdere’nin en güzel kızı öldü. Kimse, annem bile öyle muhlama yapamaz; öyle güzel öpemezdi. Ağla oğul, ağla; İkizdere’nin en güzel kızı öldü. Öyle güzel olmasa, dedem kaçırmazdı onu zaten. Ağla oğul, ağla; Ensar’ıyla kavuştu...

Haberin Devamı

Karadeniz’den Anadolu’nun içine mi geçeceksin? Trabzon’dan Erzurum’a, yolun önce Rize İspir’den, sonra yeşil İkizdere’den geçecek. Az sağa çek, bekle oğul. Anlatacaklarım var.

Durdun mu? Arazinin dikliğine bak. Rakımın 2640. Yılın altı ayı kar, sis, pusu. Tam da kurtların cirit attığı bir Anadolu kuytusu... Dünyanın başka hiçbir yerinde yetişmeyen üç bin küsur bitki...

Burası ‘Ekşioğlu-land’... Hoş geldin. Barış Manço ‘Ekşioğlu’ soyadını alsa ‘300 bin + 1’ tabelası asacak girişine... Soyadlarının ‘Eşkiyaoğullarından’ geldiğine bakma, emin ellerdesin.

Dünyada erkek kalmasa...

Bak, ağzı biraz bozuk olabilir ama bir Karadeniz kadınına denk gelirsen, yırttın demektir. Öyle bir coğrafya ki bu; ineği sağan da, ormandan odun taşıyan da, karalahanayı toplayan da, dolmayı saranlar da onlardır. Ve dünyada hiç erkek kalmasa, dertsiz-tasasız, çoluğu/çocuğu, hayatı/aileyi idare edecek olanlardır.

Haberin Devamı

Ama gönül işte. Hiç ihtiyaçları olmadığı halde... Kopar, kopar kaçarlar Karadeniz erkeklerine. Dik yamaç kızı oğlum bunlar. Öyle tarla dönüşü, aşiretçe basıp, zorla kaçıramazsın. Haber edersin, gönlü varsa; kuşluk vaktine, çeşme başına kopup gelir. Dere boyunda bir bakışın, teravihte bir görüşün aşkına...

O cesaretin hatırası

Kapitalizm Ensar’a baksa; olsa olsa Karadenizli sperm bankası, bilemedin tabanca kılıfı muamelesi yapardı. Ama sen gel de onu Nazmiye’ye sor.
Masmavi gözleri delip geçiyordu insanı... Yaşı gelmişti; kaçırmak için aynı gece tam üç kıza haber salmıştı. İşin içinden çıkamayınca anacığına danıştı.
Birincinin ayakları nasırlıydı. Büyükanne kafadan eledi. Boyu kısaydı ama ama kalan diğer rakibeden çok daha güzeldi Nazmiye’nin yüzü. Kıyaslanmayacak kadar güzel...

Okuma-yazma bilmeyen; daha önce hiç selamlaşmadığı bir delikanlı için; tek yetim güvencesini, üvey anasını, babasını, evini terk eden o Karadeniz kızını düşünün... O gece, o uzaktan bakışlar için cesaretini topladı. Hâlâ okulaya devam ediyorsanız, işte bu satırlar o geceki, o cesaretin hatırası.

Renkli gözlü, üstelik erkek!

Haberin Devamı

Bizim hikâyemiz 1975 senesinin, 9 Ocak’ında öğle namazına 10 kala başladı. Onun beni seveceği kesindi: İlk torun, Ensar gibi renkli gözlü, üstelik de erkek... Peki ben?

O kadar çok dayak yemişti ki çocuklarına vurmadığı gibi, torunlarına da bir fiske bile vurmadı, vurdurtmadı. Annem beni, ben olduğum için dayaktan öldürürken, yine o aldı; evine kaçırdı; kanadının altına sakladı; öptü; kokladı. Kendimi, kendime rağmen sevebiliyorsam; onun okumamış, görmemiş; tamemen analığından, içgüdüsünden gelen doğruluğu sayesindedir. O kanatları hâlâ üstümde hissediyorum.

“Oğul” derdi hızlıca; “Çesileyum sağa, ye bi lama”... Bizim ağzımızda, “Kurban olurum senin için, bir lokma ye” demek.

Haberin Devamı

Bir de çok özlerdi, daha sık gelmemi isterdi. Bilsem böyle özleyeceğimi, daha sık gitmez; hasretini, yalnızlığını dindirmez miydim...

Nenene iyi bak oğul... Beş gündür mezar taşını öpüp kokluyorum ama anlıyor mu, işitiyor mu, bilmiyorum...

 Eksikliğini
hissettirmeyeceğim

 Müslüman olmak, insanın dini ritüeli olması muhteşem bir şey... Kapının önüne ayakkabı, falanca amcanın çayı, sela-helva-dua derken oyalanıyorsunuz, ölüm asıl evinize dönüp yalnız kalınca sarıyor sizi.

Kalabalık aile çocuğu olmak muhteşem bir şey... Gösteriyorlar bana: Yanındaki ablası. Çaprazdaki dedem; Ensar, yakışıklı olan. “Bak bu öz kardeşi, öbürü ‘ğoy’ (üvey) kardeşi. Az ileride, hayal meyal hatırladığım Safiye Halamız. Osman Dayı, Ali Dayı...Tanıdığı kimsenin olmadığı bir yere gömsek daha zor olurdu. Şimdi sanki öncekilere teslim etmiş gibi.

Haberin Devamı

Bütün aile kavuştuk.... “ Dolceğun hep toplandi” der, bizimkiler. Yani “Senin soyundan türeyenlerin hepsi bir arada”...
Ne siyasi görüş ayrılığı kaldı; ne kişisel husumet Nazo sayesinde.
Daha iyi insan oldum... Sanki ananem gittiğinden beri hepiniz bir şey kaybettiniz. Dünyayı aynı iyilikte tutmak için ekstra çaba sarf etmem lazım gibi. Nerede muhtaç görsem yardım ediyorum, aç görsem doyuruyorum. Onun eksikliğini hissettirmeyeceğim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!