Güncelleme Tarihi:
“Bunu büyük harfle söyler, altını iki defa çizerim!” deyip, gözlerimin içine bakıyor. Bir-iki saniye öylece kalakalıyoruz. Anlatıyor: “Koşulsuz sevginin doruk noktası, yüreklerimize tohum olarak ekildi, tomurcuk tomurcuk açıyor. Her birimiz, ruh eşi diyebileceğimiz, ruhumuzun ihtiyacı olan ve bizi tamlayacak kişiyi yani aşkı bulacağız. Şu anda diyalogların başladığı dönemdeyiz. Buna bir 6, 7 ya da 8 ay koymak lazım. Hayata geçirilişi, bütüne yayılması da, maksimum 1-1.5 seneyi bulabilir. Aşkta hüsran, hayal kırıklığı, boynu bükük kenara çekilmeler bitmiştir.”
Nasıl yani? Herkesin aynı anda aşkı bulabilmesi gibi bir şey mümkün mü? “Evet” diyor, “her yaştan kadın ve erkek, sevginin ‘özgürleştirici’ dalgasında sörf yapmanın coşkusunu yaşayacak.”
Ünlü astrolog Zeynep Değirmencioğlu, geçmişin ezoterik bilgileriyle astrolojinin öğretilerinin harmanladı ve yıldızların diliyle geleceğin şifrelerinin çözdü. Öngörülerini ‘Kainat Sensin’ adlı kitapta toplayan astrolog, 2000 yıllık bir yeniçağa geçiş yaptığımızı ve bu geçiş süresinin 15 yıllık çalkantılar sonrasında tam anlamıyla dünyaya hâkim olacağını söylüyor: “15 yıl sürecek bir güzelleşme, iyileşme sürecine girdik fakat tabii ki birtakım felaketler de olacak. Bu durum, ‘sular bulanmadan durulmaz’ deyimiyle açıklanabilir.”
Bu kitabın ilk satırlarının 90’larda atıldığını söylüyorsunuz. Sizi bunları yazmaya iten ne oldu?
- Çizmiş olduğum haritalardaki olayları öngörürken baktım ki sarkmalar yaşanıyor. Bazıları geriye çekiliyor, bazıları ileriye gidiyor. Yani olay ya olup bitmişti ya da bambaşka bir hale dönmüştü. Bir değil, iki değil, üç değil. Bu tuhaflık dikkatimi çekince, hesapları daha ayrıntılı yapmaya başladım.
Yakın zaman için neler öngörüyorsunuz mesela?
- Zodyak dediğimiz burçlar kuşağı, artık 21 Mart bahar ekinoksuyla değil 19/20 Şubat tarihinde Balık burcunun son derecesinde başlıyor ve Kova çağına doğru hızla ilerliyor. Biz artık o skalanın içindeyiz. Yeni bir çağ olan Kova/Altın çağ başlıyor. Bu, geçiş 15 senelik bir süreç.
Bizim anlayacağımız dilde, neler yaşayacağız bu 15 sene içinde?
- Yepyeni bir günlük yaşam alışkanlığı yerleşecek. Bu alışkanlıkta dil, din, ırk, sosyo-ekonomik koşullar ve cinsiyet ayırmaksızın herkese daha hoşgörüyle bakacağız ve bu, içten gelen bir şey olacak. Yardımlaşma, bölüşme, paylaşma olacak, daha sosyal ve daha ev dışında bir hayatımız olacak. Ve bu, tüm dünya için geçerli.
Türkiye’ye baktığımızda böyle bir ışık görmüyoruz şu an.
- Şu anda görmüyor olabilirsiniz. Bu, bir ev taşımaya veya oturduğunuz evde tamirat, tadilat yapmaya benzer. Eşyalar bir yere yığılmıştır, ustaların biri giriyordur, biri çıkıyordur ve istenen şeyler bir türlü olmuyordur. Bozup tekrar tekrar yaparsınız. Yeni yaşamımızı kucaklayışımız da buna benziyor. Üstelik bu yeni yaşamın önü Türkiye’de başladı, geçen yıl, küçük gruplar halinde… Büyük şehirler insanların hapishanesine döndü. Evet, yaşam koşulları, iş imkânları burada belki, şehrin güzelliği, estetiği, tarihi bir yana kimse artık bunları görür halde değil.
Bunların farkına varmaya mı başladık?
- Evet, bu enerjinin küçük esintiler halinde bize vurmaya başlaması 2009 yılıdır. O zamandan beri küçük küçük, sızıntı sızıntı, milim milim halinde gruplar halinde bir şeyler fark edilmeye başlandı. Ve bu fark edilen şey, onarılmaya çalışıldı. Mesela biyolojik tarım yapmak, daha doğal ortamlara çekilmek istedi insanlar. Bunlar, bahsetmeye çalıştığım yeni günlük yaşam oluşumunun göstergeleri.
Gezi'yi de bu harekete ediyor musunuz?
- Tabii. Gençliğin “Canımıza yetti, biz de varız!” şeklinde başkaldırması, yeni yaşama geçişin pırıltılarını insanın içinde uyardı. Türkiye çok önemli bir yerde duruyor. Bugün bunu anlamıyor olabiliriz. “Etimiz ne budumuz ne, daha kendi içimizde halledemiyoruz meseleleri, dünyaya nasıl örnek olacağız?” gibi düşünebiliriz. İşte ben buna hazırlık olsun diye bu kitabı yazmak istedim.
Toplumsal olarak ayrışmış olmamız peki?
- Evet, ayrışmamıza yönelik entrikalar çok ama henüz ayrışmadık. Türkiye’de yaşayanlar olarak bizim beraber olma sorumluluğumuz var. Ama bunları kesinlikle aşacağız.
Liderler bunu göz ardı ederse peki?
- Kozmik plan öyle şeyleri tetikleyecek ki bunun önüne geçilecek.
Suriye sınırına bakınca neler görüyorsunuz?
- Avrupa’nın yaşadığı Ortaçağ şu an Suriye sınırında yaşanıyor. Oradaki konum, bir daha geri dönülemeyecek kadar yenilenmeye doğru gidiyor. Bir şey değişirken, eskiyi bırakmakla yeniyi kabullenmek büyük sancı yaratır. Bireyde de yaratır, yönetimde de… Oysaki o talebe uyum gösterildiğinde her şey sütlimandır, el ele sevinçle aşılır bu kaos. Orada yakın zamanda fosil yakıtların sonu geliyor. “Şimdi bölgeden ne kadar nemalanabilirsek kârdır” diye düşünenler, içeriyi birbirlerine düşürüyor, büyük bir entrika çeviriyor. Güzellik şu ki insanlar bu oyunlara düşmeyecek. Ortadoğu ve Suriye sınırı 1.5-2 sene içinde yatışacak. Özellikle önümüzdeki eylül ayından sonra farklı bir yapılanmaya geçilecek.
IŞİD’e kaç yıl ömür biçiyorsunuz?
- Çok değil. Parladıkları kadar hızlı bir şekilde sönecekler. Elbette tamamen ortadan kalkmasından bahsetmiyorum fakat etkisizleşecek. Ve bu, çabuk olacak.
TÜRKİYE’DE GELECEK 20 YIL NELER YAŞANACAK?
2014-2015: Türkiye’nin maddi durumu ve iç borç konuları hükümeti zorlayacak.
Mart 2015: Su baskınları ve seller... Denizlerde bazı farklı hareketler, kazalar olacak.
Nisan 2015: Yerel yönetimlerde bazı uygulamalarda yasa değişiklikleriyle dengeler değişirken halk bundan hoşnutsuz olacak.
2015: İş olanağı gelişmiş bölgelere göçe zorlananların büyük çoğunluğu memleketine geri dönmeye başlayacak; nüfus büyük şehirlerden kırsala doğru kayacak.
Eylül 2016: Eğitimde, medyada ve hukuk sisteminde değişimler yaşanacak. Ayrıca bu alanlarda, sıkı bir denetim ve sansür uygulanacak.
Ekim 2017 – Kasım 2018: Türkiye’de bazı yeni virüs türleri ortaya çıkacak. Cinsel yolla bulaşan hastalıklarda da artış olasılığı görünüyor.
2017-2018: Hükümet ve ordunun yapıları değişecek, yenilenecek.
Aralık 2019 – Mart 2020: İstanbul’da beklenen yer sarsıntısı gerçekleşecek fakat etkisi şehrin dışına, daha kuzeybatısına doğru bir kayma göstereceğinden büyük bir yıkıma yol açmayacak.
2033: Türkiye, neredeyse tüm dünyanın merkezi olmaya aday konuma gelecek. Bu tırmanıştaki en önemli etken, Anadolu’nun kadim yapısının, gençliğin kıvrak ve buluşçu zekâsının ortaya koyacağı yenilikler olacak.
DÜNYADA 20 YILDA NELER YAŞANACAK?
Mart 2016: Dini otoriteler ve yasalar üzerine hararetli tartışmalar yaşanacak. Bu yüzden öncelikle ABD ve Avrupa’da terör olayları artacak.
Eylül 2016: Tüm dünyada dini inancın reddedilmesi kitlesel bir başkaldırışa işaret olacak. Bu başkaldırının gerilimi iç çatışmalara neden olabilir.
Ağustos 2017: Dünyanın çeşitli ülkelerinde yeni siyasi liderler ortaya çıkacak. Kadınlar, çocuklar ve engelliler için ülkeler arası ortak kararlar alınacak. Küçük çaplı itirazlar olsa bile sükûnet çok çabuk sağlanacak.
2018: Ülkelerin arazi dağılımında yeni bir düzenlemeyle yeni bir yapı kazanılacak. Aileden elde edilen arazilerin miras yoluyla gelecek kuşağa devredilmesi hükmünü yitirecek. Bu araziler, bulundukları bölgede yaşayanların ortak malı olacak.
2019: Yedi yıl içinde para kullanımdan kalkacak. Paranın yerini bir süreliğine takas sistemi alabilir, kişinin gelir düzeyine göre puan yüklü kredi kartı yürürlüğe girebilir. Dünya düzeni öyle köklü bir değişime uğrayacak ki bu öngörüler hafif bile kalacak. Ordulara, silahlara, polis gücüne, hapishanelere gerek kalmayacak. Hatta hastanelere de...
Nisan 2026: Türkiye, Amerika ve Orta Avrupa ülkelerinde ciddi terör eylemleri yaşanacak ve dünya dışı varlıklarla temas kurulacak. Avrupa Birliği ve NATO gibi kuruluşların da işlevleri bitecek; yeniden yapılanacaklar.