Güncelleme Tarihi:
“Bizi yaşatan şey bizi öldürüyor da” diyor Aubrey de Grey... “Vücudumuz bir makine gibi; çalışırken parçaları aşınıyor, o aşınma da makineyi imha ediyor. Ama biz buna yaşlılık diyoruz.”
Aubrey de Grey’in kendine biçtiği misyon da yaşlılığı imha etmek. Yıllardır bu alanda çalışıyor; araştırmalar yürütüyor, kitaplar yazıyor, vakıflar açıyor.
Upuzun sakallı, eksantrik görünümlü bu adamın kurup yönettiği SENS Foundation, yaşlılığa karşı savaşan en önemli kurum kabul ediliyor. Milyonerler vakfa cömert bağışlar yapıyor; Time, Newsweek gibi dergiler de Grey’in görüşlerini kapağa çıkarıyor.
Görüşlerini kabul etmeyenler dahi bu konunun araştırılmaya muhtaç olduğunu söylüyor.
“İnsan 1000 yılına kadar yaşayacak” diyor de Grey. “Ama ilk hedef 150’ye ulaşmak.” Peki kim ulaşacak? Araştırmacıya göre bu gazeteyi elinde tutan hemen herkes için bu mümkün.
Bin yaşını görecek ilk bebek ise, 150’ye ulaşan insanlardan sonra doğacak.
Biraz teknik bir konu; Aubrey de Grey’le meseleyi basitleştirmeye çalışarak konuştum. Sanırım biraz da kızdırdım...
150 yıl yaşayabilmekten bahsediyorsunuz? Yakın mıyız bu hedefe?
- Bu birçok şeye bağlı. Gelecek yıllarda ilgili araştırmalara ne kadar harcanacağına mesela.…Ya da yaşlılığı kontrol etme meselesinde yeni engellerle karşılaşıp karşılaşmayacağımıza. Her şeyden öte sizin “Yakın mıyız?” diyerek neyi kastettiğinize bağlı. Bu bence yanlış bir soru.
Nedir peki doğru soru?
- Bence şöyle: İleri yaşlarla bağlantılı hastalıkları ve engelleri dramatik bir şekilde nasıl engelleriz; bu çabayı nasıl hızlandırabiliriz? Bu hedefin erişim mesafesi içinde kalırsak, bu engelleri hızlıca aşmak daha kolay olur.
Yaşlanmayla gelen hastalıkları yediye ayırıyorsunuz. Bu hastalıkların vücuda verdiği zararın tek tek tamir edilebileceğini de söylüyorsunuz. Yalnız bunlar biraz teknik konular. Çok basit bir şekilde yaşlanmanın nasıl geriye döndürüleceğini anlatabilir misiniz bana?
- Vücudumuz, hareketli parçalara sahip her makinede olduğu gibi, normal operasyonunu sürdürürken bir taraftan da kendine zarar verir. Bu operasyonun yan etkisi. Ama vintage arabalara bir bakın. Bir makine henüz fonksiyonunu kaybetmeden, yani bir parçanın gördüğü zarar makineyi daha mahvetmeden müdahalede bulunup o zararı tamir etmek mümkün. İnsan vücudunda bu biraz kök hücre terapisine benzer. Ölen ve hasar görmüş dokudaki diğer hücrelerin bölünmesiyle otomatik biçimde de yenilenmeyen hücrelerin yerine yenilerini koymak gibi yani. Ya da başka canlıların enzimlerini kullanarak, bizim kendi kendimize doğal biçimde sindiremediğimiz atıkları sindirmek gibi…
Bu yaşlanmayı sizin dediğiniz gibi geriye döndürdük diyelim, on yıllarca yaşlı insanlar olarak mı yaşayacağız?
- Kesinlikle hayır! Kırılgan ve hastalıklı olursanız zaten ölürsünüz ve en nihayetinde de böyle olacak. Bizim bu çabalarımız gerçek gençliğe ulaşmak için. Çıkacak sonuç da genç yetişkinlerin fiziksel ve mental fonksiyonlarıyla eşdeğer olacak.
Çok basit bir soru daha. Neden yaşlanıyoruz biz? Geriye döndürülebilir diyorsunuz; nasıl geriye çevrilebilir ki bu süreç?
- Yaşlanıyoruz çünkü vücudumuzu sağlıklı tutan süreçlerin yan etkileri var ve o yan etkiler de birike birike bizi öldürüyor. Yan etkileri ortadan kaldıran ilaçları üretince yaşlanmayacağız.
Peki daha uzun yaşamak için kısa vadede biz ne yapabiliriz? Kendi kendimize yapabileceğimiz bir şeyler var mı yoksa her şey özel tedavilere ve tıptaki ilerlemeye mi bağlı?
- Şu andaki imkânlarınızla sizin bu konuda yapabileceğiniz çok çok az şey var. Lifestyle, diyet, ilaçlar bir yere kadar. Tabii ki sigara içmemelisiniz, çok kilo almamalısınız ve çok kötü beslenmemelisiniz. Ama bunu bilmeyen var mı ki? Dürüstçe söylemek gerekirse, bunların ötesinde çok da bir şey yapılamaz. Ben de zaten bu yüzden insanları dürtüp duruyorum. Gelecek tıbbının hızla geliştirilmesi lazım.
Bahsettiğiniz tedaviler henüz geliştiriliyor. Hangi tarihi beklemek lazım? 2040 falan mı?
- Evet, o tarihte ihtiyaç duyduğumuz her şeye sahip olmak için en az yüzde elli şansımız var. Terapiler belki yine mükemmel olmayacak ama bize zaman kazandıracak yeterlilikte olacak… Ve bu böyle gidecek. Kısacası, o günlerde makul derecede sağlıklı bir vücudunuz varsa, yaşlılıktan ve yaşlılığa bağlı hastalıklardan ölmezsiniz.
Yani “150-200 yıl yaşayacak çocuk doğdu” diyebilir miyiz?
- Hayır. O kişiler çoktan doğdu zaten ve şu an orta yaşlarını sürüyorlar.
Peki bu tedaviler neye benzeyecek? Hap falan mı alacağız?
- Birçok safhası var. Haplar, evet, bulunuyor bu aşamaların içinde. Enjeksiyonlar, belki biraz cerrahi müdahale... Gerçi cerrahi kısmı çok da talep edilmeyecek; ilaçlar geliştikçe de gözden düşüp kaybolacak.
Yıllardır bu konular hakkında çalışıyorsunuz. Uzun yaşam konusunda hep umutlu oldunuz. İzin verirseniz sorayım; nasıl bu denli umutlu kalıyorsunuz?
- Sorunuza birkaç soruyla cevap vereyim o halde. Neden bu soruyu soruyorsunuz? Yani iyimser dediğinizde ‘aşırı iyimser’i mi kastediyorsunuz? Eğer öyleyse kimin ‘aşırı iyimser’ kimin ‘aşırı kötümser’ olduğuna nasıl karar veriyorsunuz?
‘Aşırı’ bir şeyi kastetmiyorum. Sadece bu alanda başı çektiğiniz için sormuştum.
- Düşündüğüm her şeyi doğrudan söylerim, gizlemem. Gelecek onyıllarda, yaşlılığı geniş ölçüde tıbbi kontrol altına almak konusunda hatırı sayılır bir şansımız olduğunu düşünüyorum. Bu uğurda da daha çok çalışmalıyız ki, bilimi bu noktaya getirelim. Yıllarca emek verdim bu konuda; bir uzmanlığım var ve mümkün olduğunu düşünüyorum. Hepsi bu.
ŞEMPANZE TESTİSİ, LAMA SİDİĞİ VE
ANTİK MISIR’DAN KELLİK İLACI ÖMRÜ UZATTI MI?
Çin İmparatorluğu’nun onlarca hükümdarı, onlara ölümsüzlüğü getireceğine inandıkları bakır tabanlı ilaçlardan zehirlenerek hayatını kaybetti.
Cengiz Han, bilge adamlarına uzun süre ölümsüzlüğü arattı ama başarılı olamadı.
Antik Mısır’dan kalan 4 bin yıllık bir papirüs (Edwin Smith Papyrus) ilk sergilendiğinde daha ilk cümlesiyle ses getirmişti: ‘Yaşlı bir erkeği genç kılmak hakkında kitabın başlangıcı…” Daha sonra papirüsün tümü deşifre edildiğinde bunun bir
kellik ilacı olduğu anlaşıldı.
Papa 8. Innocentius, 1492’de ölüm döşeğinde yatarken 10 yaşında üç çocuğun kanları para ödenerek satın alındı. Çocuklar da öldü.
Birinci Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda yüzlerce zengin adam dönemin moda ölümsüzlük pınarına, Fransız Riviera’sında Sergey Voronoff’un kliniğine yollandılar. Ölümsüzlük arayanların erbezi torbalarına, şempanze testisleri o klinikte eklendi.
Mısır’dan kalan mumyaları yiyenlere rastlandığı gibi, İkinci Dünya Savaşı’na kadar Avrupalı doktorlar, ölmüş insan bedenlerinden öğütülmüş parçaları hazırladıkları ilaçlara katabiliyordu.
Tibet’te lama sidiği, Amazonlarda saf yağmur suyu, Kafkaslarda kefirin ömrü uzattığına inanıldı.
1998’de 121 yaşındaki bir Azerbaycan vatandaşı gazetecilere açıkladı: “Çünkü hiç yoğurt yemedim…”
Ünlü sihirbaz David Copperfield, bir Bahama adasında gençlik pınarını bulduğunu iddia ediyor.
Global Industry Analysts isimli pazar araştırma kuruluşu, bugünlerde, anti-aging ilaçlarına ve ölümsüzlüğü vaat eden ürünlere her yıl 80 ila 115 milyar dolar arası para harcadığımızı açıkladı.
ÖLÜMSÜZLÜĞÜN PEŞİNDE KOŞAN MİLYARDERLER
Dünyanın parasını yaptılar ama dünyadan ayrılmak istemiyorlar. Silikon Vadisi’nin sihirbazları da Rus oligarklar da yaşam iksirinin peşine düştü. Önce yaşlanmayı durdurmak, sonra sonsuza dek yaşamak istiyorlar.
Bir insan nasıl yok olur?
Larry Ellison (Oracle’ın CEO’su)
69 yaşında. Sıfırdan yaptığı 49.7 milyar dolarlık servetiyle, Forbes listesine göre dünyanın en zengin beşinci adamı. Şimdi bu serveti ölümsüzlük uğruna harcıyor. “Ölüm beni sinirlendiriyor” demesiyle biliniyor. “Anlamı yok. Bir insan nasıl bir anda yok olabilir?” Bu soruyla baş etmek için kurduğu Ellison Medical Foundation, her yıl bilimsel araştırmalara 40 milyon dolar dağıtıyor. Yakın çevresine göre, ölümü, alt edebileceği bir başka rakip olarak görüyor.
Uçan araba yok, 140 karaktere kaldık
Peter Thiel (Paypal’ın kurucusu)
Çocukken izlediği bilimkurgu filmlerinde vaat edilenleri görememekten rahatsız. “Güya uçan arabalar görecektik; 140 karakterle yetiniyoruz” diyor. Şimdi gidişatı değiştirmek uğruna para saçıyor. Aubrey de Grey’in uzun yaşam araştırmaları için kurduğu SENS Foundation’a önemli miktarda para bağışladı. Yine milyonlarca dolar verdiği Silikon Vadisi nanoteknoloji şirketi Halcyon Molecular isimli şirket gen dizilimini araştırıyor ve sahibi William Andregg “Milyonlarca yıl yaşamak istiyorum” diyordu.
Avatar olarak yaşayacağız
Dmitry Itskov (2045 Vakfı’nın kurucusu Rus milyoner)
33 yaşında. Varını yoğunu, vakfının adında geçtiği gibi, 2045 yılında ölümsüzlüğe ulaşmaya harcıyor. Peki bu nasıl olacak? Itskov’a göre o tarihte kişiliklerimiz, zihinlerimiz, biyolojik olmayan, gelişkin taşıyıcılara transfer edilebilecek. Dahası, sadece bilinç yoluyla kontrol edilebilen hologramlar insanlığı yeni bir boyuta taşıyacak. Yani 2045 Vakfı, bu yeni teknolojiyle, ‘doğduğumuz vücutlarda olmasa da’ sonsuza kadar yaşayabileceğimizi iddia ediyor.
Bütün araştırmaların arkasında
Paul F. Glenn (Amerikan yatırımcı)
Harvard, Princeton, MIT… Bu alanda çalışan hangi laboratuvar varsa, finansı sağlayanlardan biri o. Kendi kurduğu Glenn Foundation Medical Research de ayrıca biliminsanlarına büyük paralar dağıtıyor. Kurumun amacı ‘yaşlanmanın mekanizmasını inceleyerek, sağlıklı ve üretken yılları uzatmak’. Her şeyin mümkün olduğuna inanan Glenn’in yolu da Aubrey de Grey’le kesişmiş; de Grey’in kurduğu Methuselah Foundation’a yüklü miktarlarda bağışta bulunmuş.
Google da işin içinde
Sergey Brin (Google’ın kurucularından)
Brin’in önderliğindeki Google, ünlü fütürolog Ray Kurzweil’i baş mühendisliğe getirdi (Kurzweil, gelecekte insanların makinelerle birleşerek ölümsüzlüğe ulaşacağını savunuyor). Brin’in karısı Anne Wojcicki’nin kurduğu 23andMe isimli şirket, gelecekteki hastalıklarla şimdiden savaşma önerisiyle müşterilerinden tükürük örneği toplayarak genetik profil çıkarıyor. Yine Google’ın kurduğu Calico’nun amacı hastalıklarla boğuşarak ölümü yenmek. Apple’ın tepe isimlerinden Arthur D. Levinson da Calico’nun içinde.