Zeynep BİLGEHAN
Oluşturulma Tarihi: Aralık 18, 2011 00:00
Aynur Tartan, geçen yıl Doğan Kitap’tan yayınlanan ‘Bak Mutfak Kim Var!’ kitabıyla büyük beğeni toplamıştı. Kitapta Tartan’ın sevilen yemekleriyle birlikte ünlü isimlerden de yemek tarifleri ve mutfak anekdotları yer alıyordu. Tartan ve dostları bu kez ‘Bak Mutfakta Hayat Var!’ kitabı için bir araya geldi; lezzetli yemeklerle beraber hayat tarifleri de verdi. Kitapta Süleyman Demirel’den Huysuz Virjin’e, Ahmet Ümit’ten Ajda Pekkan’a 63 isim yer alıyor
Aynur Tartan öğretmen bir babanın beş çocuğundan biri olarak Tunceli’de doğdu. Babasının görevi nedeniyle uzun yıllar Türkiye’nin değişik yerlerinde yaşadı. Babası emekliye ayrıldıktan sonra Aynur Hanım da ızmir’e taşındı ve gazeteciliğe başladı. Bir başka gazeteci Hakan Tartan’la evlendi.
Eşi milletvekili seçildiğinde de kendi iş hayatına ara vererek onunla birlikte Ankara’ya taşındı. Böylece mutfağa ilgi duymaya başladı: “Yemeğe evlenince merak saldım. Annelikten sonra daha iyi ve yaratıcı bir aşçı oldum. Arada kendi tariflerimi de yaratmaya başladım. Ankara’da milletvekili lojmanlarında komşularla diyalog kurmanın en kolay yolu yemek ve bir şeyler paylaşmak. Orada iyi dostluklar kurdum. Herkes benim gibi memleketinden ayrıydı. Hepsinden kendi yöresine ait tarifler öğrendim: Antepli’den yuvalamayı, Hakkarili’den peyniri... Bu yöresel yemeklere bir şeyler katıp eksilterek kendime uyarladım. Lojmanda yaşamak mutfağımı zenginleştirdi.”
ANSİKLOPEDİ GİBİ OLMASIN İSTEDİM
Tartan 12 yıl Ankara’da yaşadıktan sonra eşiyle beraber İzmir’e döndü. ış hayatına yeniden girdi. Ancak bu arada evine konuk olmuş dostlarından baskı görmeye başladı: “Herkes yemeklerimi çok beğeniyor ve tariflerimi bir kitapta toplamamı istiyordu. Ama yemek kitaplarıyla ilgili bir önyargım vardı. Genelde ansiklopedi gibi yazılıyorlar, siz de kendinizi laboratuvarda gibi hissediyorsunuz. ınternette istediğiniz tüm tarifleri bulabildiğiniz bir dönemde daha farklı bir şey yapmaya karar verdim. Dostlarımın da katkısıyla hiç yemekten anlamayanları bile heveslendirecek bir kitap olsun istedim. Bunun üstüne geçen yıl ortaya ‘Bak Mutfakta Kim Var!’ çıktı. ıki bölümden oluşuyordu; kendi tariflerim ve ünlü arkadaşlarımın hem
yemek tarifleri hem de küçük hikâyeleri.”
SOĞAN DA İNSAN DA GÖZYAŞI DÖKTÜRÜR
İkinci kitabın fikri, büyük ilgi gören ilk kitaptan hemen sonra oluşmuş Tartan’ın kafasında: “ılk kitap için Ayşe Arman’a röportaj verirken bana, ‘Niye hayat tarifi sormadın?’ dedi. Fark ettim ki, hayat da aynı mutfak gibi! İçinde hem acı var, hem de çikolata veya dondurma gibi tatlı keyifler... Soğan da size gözyaşı döktürüyor, insanlar da... Üstelik hayattaki en önemli anlar hep masalarda gerçekleşiyor: Evlilik teklifleri, kutlamalar, mevlitler... Yemek, hayatımızın her yerinde. Böylece ikinci bir kitap yapmaya karar verdim. Bu kez dostlarımdan hayat tarifleri aldım.”
Kitabın hazırlanması bir yıl sürdü. ılk kitap gibi bu da iki bölümden oluşuyor: ılk bölümde Ahmet Ümit’ten Ajda Pekkan’a, Latife Tekin’den Huysuz Virjin’e kadar iş, sanat, siyaset dünyasının tanınmış 63 isminin yemek ve hayat tarifleri var. ıkinci bölümdeyse Tartan’ın özel tarifleri.
Peki Aynur Tartan’ın mutfak sırları neler? “Yaptığım yemekler hep bana ait. Hepsi yaşadığım yerler ve biriktirdiklerimin eseri. Ortaya kendim gibi bir mutfak çıktı. Biraz Egeli, biraz Anadolulu, biraz Türk, biraz Kürt, biraz eşim nedeniyle göçmenim... Alışverişimi semt pazarlarından yapıyorum. Malzemeleri dokunarak, koklayarak satın alıyorum. Her şeyi mevsiminde yapıyorum. Yazın patlıcan, fasulye, barbunya, kışın lahana ve pırasayı hayatıma sokuyorum.”
HAYAT MÖNÜSÜ
* İÇECEKLER: Deli dolu gençlik. ıç ferahlatıcı, tazeleyici, kıpır kıpır. Buzlu, naneli, güneş sarısı bir limonata.
* ANA YEMEK: Evlilik. Uzun sohbetler eşliğinde yenen huzurlu, tadı tuzu çok yerinde bir akşam yemeği.
* TATLI: İlk aşk. Kalbinizi heyecanla titreten kocaman çilekli bir pasta. Meyvenin tazeliğiyle tutku dolu çikolatanın muhteşem uyumu.
* ÇOCUK MÖNÜSÜ: Çocuklar. Evin neşesi, içinden ne çıkacağını hiçbir zaman bilemeyeceğiniz dilek kurabiyeleri.
* ZEYTİNYAĞLILAR: Yaşlılık. Lezzetli bir Ege zeytinyağlısı. Enginar mesela hem engin hem dingin.
KİTAPTAN...
* Ajda Pekkan’ın hayat tarifi
Hayat, müzik gibidir. ılk bakışta herkesinki birbirine benzer; doğum ve ölüm. Aynı bütün bestelerin sekiz tane notayla yazılması gibi... Notalar aynı notalardır ama dizilişleri, birbiriyle uyumları, inişleri çıkışları her bestede farklı farklıdır. Hayat da öyle... Herkesin hayatı farklı bir beste. Doğum ve ölüm arasında başlayan biten, herkesin kendi kendine yazdığı bir beste... Bazen uyum, bazen uyumsuzluk, bazen hüzün, bazen neşe, bazen kavga, bazen vuslat... Farklı tınılar, melodiler... Bazı hayatlar görkemli bir senfoniye benzer, bazısı yazanı dahi belli olmayan bir halk ezgisine, ama bütün besteler kıymetlidir. Bütün hayatlar gibi. Ben ‘hayat’ı böyle yorumluyorum.
Hayatımda mutfağın yerine gelince; ‘hayati’dir diyebilirim. Çünkü bana göre restoranlarda insanlar sadece karın doyurur; kendi mutfaklarında ise doyar. Gözü de, ruhu da, karnı da evinde doyar... Hijyene ve şıklığa çok önem veririm. Yemek masasındaki düzen ve uyum, yemek kadar önemlidir. Tabii bir de yemeğin kokusu... Bence gurmelik kokuyla başlar, damakla devam eder. Unutulan tatları hatırlamak gibi. Kendimi iyi bir gurme olarak görürüm. Yemek konusunda iyiyimdir ama şarabı Ertuğrul Özkök’ten ya da Güneri Civaoğlu’ndan, rakıyı da Aydın Boysan’dan öğrenmek isterdim.
* Cem Davran’ın hayat tarifi
Malzemeler: Bir çorba kaşığı mutlu çocukluk, birer adet sevgi dolu anne-baba, damak tadına göre acı, tatlı, büyük bir salkım sağlık, yeterli miktarda eğitim, olumlu bakacak kadar iyimserlik, bir tutam şans, bir tutam zeka, 250 gram yetenek, omurgayı bozmayacak kadar para ve yağsız, taze bir yürek.
Yapılışı: ımkanları kısıtlı ama yüreği sevgi dolu bir ailede yetişilir. Etrafa olan biteni önemseme, insanları sevme sayma sosları pişerken eklenir. Öğrenme dürtüsü eksik edilmez, günlük hayatın karmaşasına kaptırmadan yaşanmaya çalışılır. Hayata sunulmuş bir armağan muamelesi yapılır, çırak olmak ve öyle kalmak konusunda hassas davranabilir. “Ben oldum, tamamım” cümleleri yoğrulurken ayıklanır ve acı tatlı ne varsa harlı olmayan bir ateşte pişirilir. Yanaklar pembeleşmeye başlayınca hatalardan ders almaya çalışılır, sevdiğin işi yapmak mı yaptığın işi sevmek mi sorusuna açık ve net olarak, “ıkisi de” cevabı verilir. Ustaların, lezzetli olsun istiyorsan pişirdiğin yemekle pişeceksin sözü hiç unutulmaz. Son demde bir salkım sağlık eşit oranda serpiştirilir. Korkmaktan korkulmaz, ayrı bir kapta hazırlanan cesaret zekayla harmanlayıp yaşananların üzerine dökülür. Ortaya çıkan hikaye, el
terazi göz kantar yöntemiyle bir tabağa yerleştirilir ve hayat sofrasına sıcak servis olarak sunulur...