Hayat öyle zor bir oyun oynuyor ki bana

Güncelleme Tarihi:

Hayat öyle zor bir oyun oynuyor ki bana
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 11, 2008 00:00

Sadece 22 yaşında genç biri olduğunuzu düşünün. Eski erkek arkadaşınız öldürülüyor. Aşık olup evlendiğiniz adam olmadık işkenceler yapıp hayatı size zindan ediyor. Üstelik sevgilileri olduğunu öğreniyorsunuz. Hatta bu sevgililerden biri, bir gün geliyor ve 9 aylık bebeğinizin olduğu karnınızı bıçaklıyor. Ve 9 aylık bebeğiniz öldürülüyor.

Yetmiyor, siz kocanızdan boşandıktan sadece bir ay sonra, kocanız bebeğinizi öldüren kadınla evleniyor. Bu da yetmiyor, şimdi sizin karnınızdaki bebeği öldüren kadının iki aylık hamile olduğunu öğreniyorsunuz. Üstüne üstlük erkek kardeşiniz de 22 aydır kayıp ve akıbeti muamma. "Bu kadarı Türk filmlerinde bile olmaz" deyip dudak bükmeyin. Fatma Yılmaz (22) bütün bu hikayelerin tam ortasında genç bir kadın. Hikayesinin neresinden tutsanız apayrı trajedi geliyor elinize. Ama ben en çok, doğumuna 15 gün kala bebeği karnında bıçaklanarak öldürülen bir annenin hissettiklerini, böyle korkunç bir olayın travmasını nasıl atlatabildiğini merak ediyordum. Fatma Yılmaz, yaşadıklarını anlatmaya hevesli biri değil. Hikayesini bizimle paylaşmasının tek sebebi, şu anda 19 yaşında olan ve 22 aydır kendisinden hiç haber alamadığı kardeşinin bulunma ümidi.

17 yaşında, İzmit’te telefon alım satımı yapan benden 10 yaş büyük C.P ile tanıştım ve birbirimize aşık olup 2005’te evlendik. Evlendikten üç ay sonra aşık olduğum adam bambaşka birine dönüştü. Sürekli yalanlar söylüyordu ve "Çayımın şekerini niye karıştırmadın" bahanesinden bile bana şiddet uyguluyordu. Gasp, hırsızlık, dolandırıcılık suçlarından uzun bir süre cezaevinde yattığını da evlendikten sonra öğrendim.

Sehpayı ters çevirip duvara dayar, ellerimi ayaklarımı bağlar, ağzımı bantladıktan sonra, müziğin sesini sonuna kadar açıp, kabloyla ayaklarımın altına vururdu. Ayaklarıma batırdığı çatalın izleri, sırtımdaki diş izleri hálá geçmiş değil. 3,5 yıl kilitli kapılar ardında yaşadım. Perdeyi bile oynatamazdım. Yaşadıklarımı kimseye anlatmayayım diye beni kimseyle yalnız bırakmazdı. İşe gidince üzerime kapıyı kilitliyordu. Giderken de telefonu şifrelerdi, kimseyi arayamazdım. Dışardan gelen telefonlara da korkudan bakamazdım. Telefonu açtığımı duyarsa beni yine döverdi çünkü. Evimize misafir geldiğinde hep yanımızda olurdu. Bu durum eşim cezaevine girene kadar devam etti.
/images/100/0x0/55eae4aaf018fbb8f89d74c0

DÜGÜN GÜNÜ CİNAYET

O gün yakın bir arkadaşı evleniyordu. Düğünde havaya sıkarım diye yanına iki ruhsatsız silah aldı. Erkek kardeşim de yanımızdaydı. Kızın evinin önüne geldik, kalabalık vardı. Ben arabanın içinde bekliyordum. Eşim o sırada eski erkek arkadaşım Kadir Kamış’ı görmüş ve tartışmaya başlamışlar. Erkek arkadaşım dokuz kurşunla öldürülmüş. Eşim arabaya bindiğinde, Kadir’in ona alaycı şeyler söylediğini onun da buna dayanamadığını söyledi. Kardeşim de o gün sırra kadem bastı, ondan bir daha haber alamadık. Polis bütün ailemizi ve eşimin telefonlarına takılan kişileri sorguya aldı. Sorgulama sonunda eşim, kasten adam öldürmekten 2006 yılının kasım ayında tutuklandı, 13 ay yattıktan sonra delil yetersizliğinden geçtiğimiz aralıkta tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

BİR BAKTIM HAMİLEYİM

Eşim cezaevine girmeden bir ay önce meğer hamile kalmışım. Bir bebeğimiz olmasını çok istemiştim. Aramızdaki bağ kuvvetlenir sanmıştım. Hem çok sevdiğim hem de nefret duyguları yaşadığım bir ilişkiydi. Haberi ona verdiğimde karşılıklı ağladık. Evliliğim süresince sadece fiziksel değil manevi şiddet de görüyordum, sürekli beni aldatıyordu. Beraber olduğu kadınların fotoğraflarını gösterip, senden daha güzeller diyordu. Tepki verdiğim bir gün beni boğmaya kalkınca bir daha sesimi çıkaramadım. Kendi istediği şekle sokmuştu beni. İnsanlıktan çıkmış, robot gibi olmuştum. Hamile kaldığımda bu kadınlardan E.B.K ile ilişkisinin devam ettiğini öğrendim. Cezaevinde de görüştüklerini öğrenince, eşime ne yapmaya çalıştığını sordum. Bana, "Sen hamilesin dışarıda dava ile ilgili işlerime koşturamazsın, o yüzden onunla görüşüyorum" dedi. İstesem de istemesem de kabullenmek zorundaydım.

CEZAEVİNDE O KADINI GÖRDÜM

7 Haziran 2006 günü, hamileliğimin son iki haftasına girmiştim. Eşimi bir daha göremem diye cezaevinde ziyarete gittim. O kadını gördüm. Elinde telefon eşimle görüşüyordu. Kadının elinden telefonu alıp eşime, "Sen ne yapıyorsun" dedim. O sırada kadın uzaklaştı. Eşimle bir saate yakın tartıştık. İlk defa ona çok sert bağırdım. O da bana "Sana öyle bir şey yaparım ki, kendini duvardan duvara vurursun" diye beni tehdit etti. Sonra da ağlamaya başladı, özür diledi. Görüşün bitmesine son beş dakika kala kadını arkamda gördüm, ne kadar zamandır oradaydı, konuşmalarımızın ne kadarını dinledi bilmiyorum. Eşim, mahkemede lehine ifade vermesi için o kadına ihtiyacı olduğunu, son 5 dakikada onunla konuşması gerektiğini söyledi. Ben de izin verdim. Uzaklaşırken kadının "Küfür etme hayatım" dediğini duydum. Bunun üzerine tekrar geri dönüp, telefonu elinden aldım ve "Arkamdan küfür mü ediyorsun" dedim, "Yok öyle bir şey, problem çıkarma" dedi. Doğumuma bu kadar kısa bir süre kala, o kadınla orada karşılaşmam moralimi çok bozmuştu. Kendimi çok aşağılanmış hissettim, hıçkırıklara boğularak bekleme salonunda beni bekleyen annemi de alarak oradan çıktım.

CİNAYETİ GÖREN ERKEK KARDEŞ 22 AYDIR KAYIP
/images/100/0x0/55eae4aaf018fbb8f89d74c2

Tanju Yılmaz, Kadir Kamış’ın öldürüldüğü günden beri kayıp. Fatma Yılmaz o zamanlar 17 yaşında olan kardeşinin ortadan kaybolması için hiçbir sebep olmadığını ve bu konuda eski eşi C.P’den şüphelendiğini söylüyor. Fatma Yılmaz, cinayet işlendiğinde kardeşinin orada olduğunu ve muhtemelen cinayeti gördüğünü, eski eşinin de cinayetin işlendiği gün, "Kardeşin 18 yaşından küçük. Suçu üzerine alırsa çok fazla yatmadan çıkar. Ama benim yaptığım ortaya çıkarsa çok ceza alırım" dediğini ve bu konuda ifade vermesi için baskı yaptığını iddia ediyor. Tanju Yılmaz’ın cep telefonu yoktu ve polis hiçbir ipucu bulamadı. Hiç İzmit dışına çıkmamış ve kaybolduğunda cebinde sadece 5 lira olan 17 yaşındaki bir gencin, tek başına yaşayamayacağını, cinayete tanık olduğu için ortadan kaldırılmış olabileceğini iddia ediyorlar.

İçimde ölmüş kızım, onunla bir gece daha geçireceğim için mutluydum...

Cezaevinden ana yola çıkmak için annemin kolunda ağlayarak yürüyordum. Neden ağladığımı anneme söylemedim, o sırada arkamızdan o kadın yürüyormuş. Annem onun kim olduğunu bilmiyordu, ama benimle aynı görüş alanında olduğu için kadına, "Bu kız niye ağlıyor biliyor musun" diye sordu. Kadın da "Ben C.’nin karısıyım. Ona iftira attınız, zorla nikah yaptırdınız" diye bağırınca annem şok oldu. "Onun karısı burada, karnı burnunda görmüyormusun" diye cevap verdi. Tartışırlarken annemi kadından uzaklaştırmak istedim, o sırada karnıma bir yumruk yedim. Ben sadece yumruk yediğimi sanırken, vücudumda sıcak bir şeyler hissettim. Elinde tırtıklı bir bıçak gördüm. İkinci kez bana saplayacakken, annemin hamlesiyle kurtuldum. Bıçağı göstererek uzaklaştı, bir yandan bir şeyler söylüyordu ama ben bebeğime bir şey mi oldu endişesiyle onun duymuyordum bile. Kendimden geçmeye ve sendelemeye başladığımda, annemin çığlıklarıyla yoldan geçen iki kişi beni arabalarına aldı, hastaneye götürdüler.

DOKTORLAR EX BEBEK DEDİLER, ÇIĞLIK ATTIM

İç kanama geçirdiğim için hemen ameliyata aldılar. Bebeğime hiç dokunmadan yaptılar operasyonu. İki gün yoğun bakımda kaldım, yoğun bakımdan çıkar çıkmaz tekrar komalık oldum.O sırada içimden bir şeyin koptuğunu hissettim, bebeğimi kaybettiğimi hissetmiştim. Durumum ağırlaşınca beni başka bir hastaneye sevk ettiler. Hálá bebeğim kurtulur umudu taşıyordum. Ama öteki hastanede doktorlar benim bebeğin öldüğünü bildiğimi sanıyorlarmış, kendi aralarında, "ex bebek" diye konuşurlarken, şoka girdim. Bebeğim mi öldü benim, bebeğim mi öldü, diye bağırmaya başladım.

FOTOĞRAFINA DÖRT AY SONRA BAKABİLDİM

Suni sancıyla normal doğum yaptıracaklarını söylediler ama ben ameliyatlı olduğum için sezaryan istedim. Sezeryan için bir gün beklemeleri gerektiklerini söylediler, çaresizdim ama bir gece daha içimde kalacağı, onunla bir gece daha geçireceğim için mutluydum.

Bebeğimi içimden alıp kopardıklarında, görmek için çok ısrar ettim ama göstermediler. 3 kilo, 50 cm boyunda bir kızmış. Ben de daha sonra bakmak için fotoğraflarını çektirttim. Adli vaka olduğu için kızım 1,5 ay hastane kaldı. Görmeden bu kadar canım yanıyorsa gördükten sonra ne duruma gelirim diye ona bakamadım. Fotoğrafları elimdeydi ama dört ay bakamadım. İki fotoğrafı vardı, ters çevirip albümüme koydum. Tam dört ay sonra bakabildim. Ne kadar güzelmiş Adını Deniz koyacaktım. Deniz kadar sonsuz bir kız olsun istiyordum ama onun yaşam hakkını elinden alanlar onu sonsuzluğa gönderdiler. Mahkeme günleri yaklaştıkça onu daha sık rüyamda görüyorum. Birlikte parka gidiyoruz, eğleniyoruz. Şimdi fotoğraflarına bakıp, onun yaşamasına izin vermeyenlerden hesap soracağıma ona söz veriyorum. Ama sığındığım devletim de beni yarı yolda bıraktı. O kadın altı ay tutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Serbest bırakıldığını duyduğum an yıkıldım.

O KADIN ŞİMDİ EKSİ KOCAMDAN HAMİLE

Hastaneden çıkar çıkmaz boşanma davası açmıştım. Boşanma davasının duruşmasına bebeğimizi ölümüne yol açan kadınla karşıma dikilince, dünya başıma yıkıldı. İnsan olamaz bunlar dedim. Bir kadın, başka bir kadına nasıl böyle bir kötülük yapabilir? Dört yıl aynı yastığa baş koyduğum adam o kadının yanında nasıl olabilir? Nasıl bir yürek taşıyor bunlar? Biz 8 Ocak’ta boşandık ve onlar Şubat ayında evlendiler. Şimdi de iki aylık hamileymiş. Hayat altından kalkamayacağım kadar zor bir oyun oynuyor bana. Oyun olduğunu bilsem katlanacağım ama hepsi gerçek!

Anne karnındaki 9 aylık bebeği öldürmek cinayet sayılmalı mı?

Fatma Yılmaz’ı, yaralayan E.B.K, ceza kanununa göre şu anda sadece kasten adam yaralamaktan yargılanıyor. Fakat doğumuna sadece 10 gün kalan bir bebeğin yaşam hakkı savunuluyor mu, ona verilen zararın hukuki yaptırımı var mı bu ayrı bir soru.

Adli tıp raporuna göre, Fatma Yılmaz’ın bebeğinin ölümünün, annenin bıçaklanmasıyla illiyet bağı var. Avukat Hülya
/images/100/0x0/55eae4aaf018fbb8f89d74c4
Gülbahar, davanın kasten adam yaralamaktan değil, kasten adam öldürmekten açılması gerektiğini düşünenlerden. Zaten davayı yürüten savcının da, kasten adam yaralamayı, kasten adam öldürmeye teşebbüs olarak değiştirmek için mütalaa çalışmaları var.

Avukat Habibe Yılmaz Kayar, TCK’ya göre olayı şöyle yorumluyor: "Ceza Kanunu’na göre, kasten yaralamada öngörülen ceza bir yıldan üç yıla kadar hapistir. Ancak gebe bir kadına karşı işleniyorsa ceza bir kat arttırılır. Kasten insan öldürme suçunun cezası ise müebbet hapistir. Kasten insan öldürme eylemi, gebe bir kadına karşı işlenirse nitelikli öldürme suçu oluşur. Bu durumda öngörülen ceza ağırlaştırılmış müebbettir. Bir bebeğin hukukta hak ehliyetine sahip kişi olarak kabul edilebilmesi için sağ ve doğumunun tam olarak tamamlanması gerekiyor. Tam doğması koşulunda hukuksal olarak varlık olarak kabul ediliyor. Anne karnındaki doğmamış bebeğin ölümüne sebebiyet vermek, TCK’da ayrı bir suç olarak düzenlenmemiş, insan öldürme veya yaralamanın ağırlaştırıcı bir faktörü olarak değerlendirilmiştir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!