Güncelleme Tarihi:
Yapımcılığını Bahadır Arlıel ve Güneş Çelikcan’ın, yönetmenliğini Burak Arlıel’in yaptığı Türk Pasaportu belgeseli, Amerika Birleşik Devletleri, İsrail, Almanya, Fransa ve Türkiye’de çalışan araştırma ekiplerinin ulaştığı belge ve tanıkların ifadelerine dayanılarak beş yıldır hazırlanıyor. 2. Dünya Savaşı sırasında Alman işgali altındaki Fransa’da yaşayan Türk asıllı Museviler’in, Türk diplomatlar tarafından Nazi soykırımından kurtarılma hikâyeleri anlatılıyor. Belgesel için, Türkiye Cumhuriyeti tarafından soykırım döneminde Fransa’dan kurtarılan ve bugün hâlâ hayatta olan 5’i Türkiye’de, 20’si Fransa’da yaşayan 25 Türk Musevi’sine ulaşıldı. O dönemi yaşamış tanıklar, 67 yıl sonra ilk kez belgesel için konuştu, tanıklar özel arşivlerini ilk kez açtı.
1943 ve 1944 yıllarında Türk diplomatların girişimleriyle organize edilen trenlerle, Paris’ten yola çıkan Türk asıllı Musevilerin umuda yolculuğu tüm Nazi Avrupasını geçerek İstanbul’a ulaşmaları öne çıkarılıyor belgeselde. Toplam 14 tren yolculuğu ile bin 500’ün üzerinde Türk asıllı Musevi’nin kurtuluş öyküleri görülüyor. Bu sahneler için o yıllarda kullanılan vagon ve kompartmanlar, aslına uygun olarak yeniden tasarlandı. Filmde yer alan buharlı lokomotif, TCDD’den alınan özel izinle kullanıldı. Belgeselde, dönemin Fransasının yer aldığı sahneler Bükreş’te bulunan MediaPro Stüdyoları’nda çekildi. Tren planları, İzmir-Adana arasında belirlenen hat ve istasyonlarda gerçekleştirildi. Aralıklarla toplam iki yıl süren film çekimleri Romanya, Fransa ve Türkiye’de yapıldı.
İlk gösterimi 64. Cannes Film Festivali’nde gerçekleştirilen Türk Pasaportu belgeseli, Colorado’da yapılan Moondance Uluslarası Film Festivali’nde “En İyi Belgesel” ödülü, California Yosemite Uluslararası Film Festivali “En İyi Belgesel” dalında John Muir ödülününe layık görüldü. “Türk Pasaportu” belgeseli ayrıca, Lucerne Uluslararası Film Festivali tarafından “Show Case”e seçildi.
Yapımcı Bahadır Arlıel
ÖNYARGILARINIZDAN UZAKLAŞIN
- Hikâyenin filme çekiliş öyküsü nasıl?
- Amacımız tarihin ışık tutmasını sağlayarak, bugünle ilgili değerlendirmeleri yaparken geçmişten yararlanmayı tekrar hatırlatmaktı. Sonuç olarak merhamet ve zalimliğin dini, dili, ırkı olmaz. Her toplum geçmişinde doğru ve yanlış kararlar almış, pişmanlık ya da gurur duyacağı dönemleri yaşamıştır. Bu hikayede insani değerlere sahip çıkmanın zamanla, mekanla ya da şartlarla ilişkili olmadığına vurgu yapmak ve yardıma ihtiyaç duyan insanlara kendi hayatlarını riske ederek destek veren Türk diplomatların yaşadıklarının bilinmesini istedik. Söz ettiğimiz evrensel değerlerin de din, dil ya da ırkla izah edilmesi mümkün değil. Bu konunun bilinmemesinin temel nedeni diplomatlarımızın bu konuyu kişisel bir başarı konusu yapmamaları ve asla aileleri de dahil olmak üzere kimseye söz etmemeleri.
- Araştırma süreci nasıldı?
- Araştırmalara 2006’da başladık. Temel hedefimiz trenlerle Türkiye’ye gelen tanıklara ulaşmaktı. Bu süreç iki buçuk yıl sürdü ve Eylül 2008’de Paris’te röportaj çekimlerine başladık. Bu arada oluşturduğumuz küçük araştırma ekipleri Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Almanya, İsrail ve Türkiye’de çalışmalarını sürdürdü. Sonrasında İstanbul’da diplomatlarımızın çocuklarına ulaşıp ropörtajları çektik. Sonunda ulaşılan belgeler ve çekilen ropörtajlarda anlatılanlardan hareketle senaryo ekibi, yönetmen Burak Arlıel’le birlikte senaryo çalışmalarına başladı. Söz ettiğimiz süre yaklaşık bir yıl. Sonrasında İstanbul’da çekilen ek röportajları takiben Bükreş’te canlandırma sahneleri çekildi. Arkasından İzmir’den Adana’ya uzanan tren hattında önceden Burak ve reji ekibi tarafından belirlenen güzergahta trende geçen canlandırma sahneleri çekildi.
- ‘Türk Pasaportu’nu izleyenlerin nasıl duygularla salondan çıkmalarını umuyorsunuz?
- Filmi izleyenlerin önyargılardan uzaklaşarak, Türk olmaktan dolayı gurur duymalarının yanı sıra evrensel değerlerin önemini hatırlayarak gündemi tekrar yorumlama imkânına sahip olacakları samimi ve insani duygularla salondan çıkacaklarını düşünüyoruz.