Hayat boyu sanat yapma lüksümü garantiye alıyorum

Güncelleme Tarihi:

Hayat boyu sanat yapma lüksümü garantiye alıyorum
Oluşturulma Tarihi: Nisan 24, 2011 00:00

7 Nisan’da Londra’da uluslararası müzayedevi Sothebys tarafından düzenlenen Çağdaş Türk Sanatı Müzayedesi’nde bir işi 40 bin pound’a satıldı. Beşinci kişisel sergisi ‘Malevolence’ (Kötü Niyet) kapsamındaki tüm eserler açılıştan önce tükendi. Onu Contemporary İstanbul’da derin devleti hicveden ve Veli Küçük’ten esinlenen ‘Little Man’s Wardrobe’ adlı eseriyle hatırlayabilirsiniz. Ansen daha sonra Hayrünissa Gül’ü hicveden ‘Köşkte Temizlik’ adlı eseriyle de gündeme geldi. Islak mendillerle abdest alan Obama işi çok konuşuldu. Bu sergisindeyse WikiLeaks’in patronu Julian Assange ve Mahmud Ahmedinejad’ı konu alan iki yeni yapıtı dikkat çekiyor

Haberin Devamı

Perşembe günü beşinci serginizin açılışı vardı. Ama daha açılmadan bütün eserleriniz satıldı. Bu bir sanatçı için nasıl bir his? 
- Sevindim, memnun oldum. Ama bu biraz da galerim X-ist’in koleksiyonerler listesinde eserlerime sahip olmak isteyenlere her zaman uyguladığı ön gösterimin sonucu.
En son bir işiniz Sothebys’de 40 bin pounda satıldı. Siz artık zengin bir adam mısınız?
- Maddi anlamda bir zenginlikten bahsetmek için henüz erken. Ama eserlerimin bu tutarlara alıcı bulması beni başka yönden zenginleştiriyor. Harcamayan, biriktiren bir yapım da olduğu için hayat boyu sanat yapma lüksümü garanti altına almaya çalışıyorum.
İlk kişisel serginizi 2004’te açtınız. Yedi yılda geldiğiniz bu noktanın ne kadarı şans, ne kadarı emek?
- Akademik eğitimimin bitişinden profesyonel çizgiye yaklaşmam Kerimcan Güleryüz ile tanışmam sayesinde başladı, burada şans yaver gitti çünkü Kerimcan vasıtasıyla Daryo Beskinazi ile de tanışıp ikisinin beraber kurduğu X-ist yapısına dahil oldum. Ama izleyici ve koleksiyoner anlamında beni ilk fark eden Saruhan Doğan’dır.
Resim mezunusunuz ancak yaptığınız resim değil. Fotoğrafa benziyor ama o da değil. Özel bir adı var mı disiplininizin?
- New Media teknikleri denilebilir. 2002’de deneysel bir çalışma ürünü olarak ilgi duymaya başladım. Kendime ait sonuçlar çıkardım, çeşitli teknolojik araçları devreye sokarak çalışmalarımın ilk halini oluşturmaya başladım.
Müthiş politik bir sergi olmuş bu seferki... İşlerin tümünde hem yerel hem dünyevi politikayla ilgili sayısız metafor gizli. Derinlik tutkusu mu bu?  - Çünkü hayat hiç de öyle cicili bicili değil. Kendi yaşadığım coğrafyadan başka coğrafyalara bakmamak, yanımdakinin beni etkilemesine aldırmamak bir sanatçı için çok da becerilebilesi bir şey değil kanımca. Dikkat alanıma girecek olan şeyler, bir tabak dolusu meyve yada bir dere kenarındaki ağaç topluluğu ya da dam üzerindeki kedi topluluğu gibi enstantaneler değil. Benim gördüklerim çok başka. O yüzden bu sergide Julian Assange ve Mahmud Ahmedinejad’ı konu alan iki yeni yapıt var. Politik gelişmeler propaganda yönünde gelişmediği sürece sanatçı için muazzam bir malzeme... Çalışmalarımdaki ironik üslup bu arada ki geçişi sağlamada etken bir tavır.
Sergideki eserlerin ikisi İran’la ilgili. Sebebi?
- İran’ın militan gücünü nükleer ile ölçeklendirerek coğrafyasına ve ötesine meydan okuması, ‘güç’ ve ‘gücün kullanımı’ gibi konularla beslenen benim gibi birinin gözümden kaçmazdı.
Eserlerinizin kimin tarafından satın alındığı ne kadar umrunuzda? Peşine düştüğünüz, kimin koleksiyonuna eklendiğini takip ettiğiniz oluyor mu?
- İster istemez önemsediğim bir konu. “Kim aldı” sorusunu doğal olarak soruyorsunuz bir şekilde... Koleksiyonuna dahil olmak istediğim kişiler var. Eserlerimi severek ve onu koruyarak sahiplenen her kişiye saygım var, aksi takdirde sadece işin al, sat, kazan tarafıyla ilgilenen kişiler beni üzer.

Haberin Devamı

Popon asfaltın üzerinde olmadan sanat yapılır

Haberin Devamı

Ansen Atilla marjinal sanatçı profilinin çok dışında bir hayat sürüyor. İşe ilk başladığı yıllarda ailesiyle yaşıyordu sonra da evlenip kendi ailesini kurdu. Bu durumla ilgili, “Demek ki marjinal yaşam bir ölçü değilmiş”  diyor: “7x24 poponuz asfaltın üzerinde olmadan da sanat yapılabilir. Köpek öldüren içmeden, ot sarmadan da olur. Ben özgürlüğü aramak için çıkmadım bu yola. Hep özgürdüm...”

KÜÇÜK BEYAZ ATLI ŞÖVALYE

Julian Assange işi ‘Arkadan’ serimin devamı. Sevenleri için o beyaz saçlı şövalye. Sırları ortadan kaldırıyor, herkes her şeyi bilsin istiyor. Sayesinde Amerikan ordusunun Bağdat’da sivillere nasıl davrandığını gördük mesela. Eserde Assange tuvalete bile elektronik bilekliği ile giden biri... Neredeyse çıplak, bir tek bornozu var ve banyoda, yani bizden biri. Bana göre o küçük beyaz atlı şovalye. İyi niyetli mi kötü niyetli mi onu sorguluyorum. Ve onun ışığında ‘Neden hep kovboylar kötü, Kızılderililer iyi, Kızılderililer de kötü olamaz mı’yı soruyorum.

Haberin Devamı

BİRAZ HAYDARPAŞA YANGINI BİRAZ GECE YARISI EKSPRESİ

‘Ustalara saygı’ serisinde  ‘Agatha Christie: Murder on the Orient Express’ var. Fikrin ortaya çıkış nedeni Haydarpaşa yangını ve ‘Gece Yarısı Ekspresi’ filmi. Bizim için kara leke olan bu filmle ilgili bir şey yapmayı hep istiyordum, sonra Haydarpaşa yandı. Eşimle orada çok anım var benim. Eserde 12 kişi var. Kendi haklarını aramak uğruna büyük bir gafletin ortasına düşen 12 kişi. Katilin aralarında olduğunu biliyorlar ve birbirlerine şüpheyle bakıyorlar.

İslami ve nükleer yeşil

Geçen sene Obama’nın Müslüman olup olmadığının tartışıldığı zamanlarda Obama’yı ıslak mendillerle abdest alırken resmetmiştim. Ahmedinejad’ın saç tıraşı olduğu yeni iş onun tam tersi. Aslında bu iki iş karşılıklı asılmalı. Orta masanın üstündeki makaslar İslami düsturu temsil ediyor. Ahmedinejad’ı burada rutin temizliğini yaparken görüyoruz. Sağ taraftaki bayrakla birlikte saç tellerinin de havalandığını, elektriklendiğini görüyoruz. Bu onun nükleere olan ilgisine bir gönderme. Zaten masada berberin olduğu tarafta da masaj aletine benzeyen bir nükleer ikon var. Resimdeki bütün yeşil tonlar hem İslamiyet’in yeşili hem de nükleerin yeşili.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!