Oluşturulma Tarihi: Kasım 08, 2004 00:00
...içini renklendirmeye çalışıyoruz. Ama bunu çocukça ve fazla basit bulup, oyun sepetine fırlatmayınız. Bir şeyleri başka bir şeylere benzetmeden anlayamayan bu kızın, yeni cümlesine bakınız: Hayat bir boyama kitabına benziyor.Herkesin boyası birbirininkinden farklı: Bu genetik kısmı. Mesela atıyorum benim boyam pasteldir, şu şu şu renklerdedir, seninki kurukalemdir, onunki guaj. Aynı tavşanı bile boyasak çok farklı durmaz mı? İşte bu yüzden aynı şeyi yaşar gibi görünenler, aslında bambaşka şeyler yaşıyor olmazlar mı? Kimse kimseye kızmasın, kimse kendi manzarasını başkasınınkiyle aynı sanmasın. Dediğim gibi malzeme farklı, verilen renkler farklı, seçilen renkler farklı. Of, nasıl anlaşıcaz?...Herkesin resimleri birbirininkinden farklı: Çok çok kaderci, çok çok az tercihci olacak ama bence resimler de belli!!! Başına gelen kareler kitabının biricik sayfaları, çevirdikçe görürsün. Yani birgün sayfayı bir çeviriyorsun aaaaa! ne çıkıyor. Tavşansa tavşan. Bazen koşa koşa gidip bak tavşan çizdim falan der, gösterirsin. Peki öyle olsun. (Bari sayıları birleştirdim öyle tavşan çıktı de...)Herkesin kitabının kalınlığı birbirininkinden farklı: Bazı insanlar (ben ben ben) çok kalın kitapları okuyamaz. Hayat onu okuyana kadar geçip gidermiş gibi gelir. Aman işte altı üstü ne olup bittiği bellidir. Bu kadar anlatılacak şey yoktur. Bazılarının başından çok şey geçer. Bazıları kafasından çok şey geçirir. Bazıları bir boyar, yıllarca sayfayı çevirmez. Bazıları tavşandan sonra kurt çıkmasın sakın deyip, bir sonraki sayfaya geçemez. 800’lük nice boyama kitaplarının çoğu sayfası boş kalır. (Reenkarnasyon varsa devam eder desem mi, demesem.)Herkesin boyama stili farklı: Mesela benimki kesinlikle taşırarak. Alalacele bir sonraki sayfayı kaçırmayayım edasıyla, panikten pasaklı. İlkokulda bir kız vardı, onunki kesin yavaş yavaş, düzgün. Aceleci taşırganlar ortadan başlar boyamaya, sakin muntazamcılar kenardan. Bu da genetik bence. O yüzden meditasyonla muntazamcı olmaya çalışma, taşırganın tütsüsü yatsıya kadar yanar. Hızlı boyayan birşeyi kazanmış olmaz ama, insanoğlu farklı boyama kitaplarından bir yarışma çıkartmaya çalışır. Hahaha. Aaaa, bak geçen hafta boyama kitabımdan ne çıktı: Ben Paris’teki Alexander III köprüsünde, bir gece elbisesiyle, havaya zıplarken. Elbiseyi pembeye boyadım, parlaklar attım. Gökyüzünü güneş batarken renkleri yaptım. Zeynel fotoğraf çekiyordu, saçını siyaha boyadım. Güneş battı, Zeynel orucunu açtı...Sandviçini salamlı yaptım. (Alexander III köprüsünü boyamak istersen: www.freefoto.com/ benim resmi görmek istersen: Alem Dergisi 24 Kasım sayısı)
button