Güncelleme Tarihi:
GÜLE GÜLE, uzun zamandır beklediğim bir Zeki Ökten filmi.
Sansasyondan medet ummaz, medyanın kanatlarıyla uçmaz, gazete ve televizyonlarda önce kendi, sonra filmi görünmez.
Zeki Ökten, benim Türk sinemasında sevdiğim, adını iyi filmlerle birlikte anımsadığım bir yönetmen.
Güle Güle için bir gazeteciyle yaptığı röportajda şu soruyu sormuş:
‘‘Seyeredenler ağlıyor, acaba çok mu melodram yaptım.’’
Neden melodramı küçümseriz, neden olumsuz eleştirilerde yer alan bir kavramdır.
Oysa hayatımızın çoğu anları melodramdır. Duygusallık öylesine ağır basar ki, bir melodramın farkında olmadan kahramanı oluruz.
Yumuşak, sıcak, insani bir film Güle Güle.
Konuya oyuncular öylesine oturmuş ki, seyrederken bunlar böyle yaşayabilir ve böyle davranırlardı diyorusunuz.
Fantaziler, hayaller bile, tutkunun, dostluğun, arkadaşlığın gücü içinde bana o kadar doğal göründü ki.
Metin Akpınar, Zeki Alasya, Şükran Güngör, Yıldız Kenter, Eşref Kolçak gerçekten de unutulmuş bir duyguyu, dostluğu, dayanışmayı bize hatırlatıyorlar.
Suçu bile bir mutluluk uğruna işlemeye kim katılmaz.
Yoksulluk içindeki insanların başkasının mutluluğu için banka soymaları bile, bana öylesine inandırıcı geldi ki.
Yaparlar ve yapmaları gerekirdi dedim.
Yazıma başlarken Zeki Ökten'i uzun süre beklediğimi söylemiştim. Filmden çıkınca bu tür Türk filmlerini de aslında çok özlediğimi düşündüm.
Yapılan iş nitelikli olduktan sonra, fazla söze gerek kalmıyor.
Parodilerden, uçuk kaçık komedi filmlerinden ne kadar çok sıkılmış olduğumu hissettim.
Yönetmen, izleyiciyi çok duygulandırdığı kaygısını her ne kadar gütse de ben filmin her karesindeki yaşama sevincine tanık oldum.
Tek kelimeyle sıcacık bir film.