Güncelleme Tarihi:
Yukarı Bak’ın senaryo yazarı Pete Docter, filmin senaryosunun nasıl ortaya çıktığı sorusunu şöyle yanıtlamış: “Fikir dünyadan kaçma düşüncesiyle çıktı… Böylece uçan bir ev içindeki bir adamın nasıl olacağını konuştuk. Huysuz, mızmız Carl’ı bu fikre yerleştirdik.”
Evet, milyon dolarlar harcanan Yukarı Bak’ın başrolünde gerçekten de huysuz bir ihtiyar var.
Alımlı, yakışıklı, esprili, karizmatik de değil üstelik.
Yani gişe filmi klişelerine son derece ters. Pixar’ın bu anlamda bir risk aldığını düşünebiliriz.
Ama film bu riski öyle bir kendi lehine çeviriyor ki, o huysuz ihtiyara sarılası geliyor insanın.
Aynı şeyi geveze, tombul çocuk kahraman için de söylemek mümkün tabii.
SESSİZ AMA MASALSI BİR BAŞLANGIÇBu yıl Cannes Film Festivali’nin açılışında gösterilerek büyük alkış alan, sükse yapan (festivali ilk kez bir animasyon açmış oldu) Yukarı Bak, hem küçüklere hem de büyüklere hitap eden bir duygu seli ve kahkaha tufanı. Ağlatırken güldüren, güldürürken kahkaha attıran film, hayatı boyunca yaşamak istediği macera hayalini gerçekleştirmek için evine binlerce balon bağlayıp Güney Amerika’nın vahşi doğasına doğru yolculuğa çıkan 78 yaşındaki baloncu Carl Fredricksen’ın hikayesini konu alıyor. Carl, bu yolculuğunda fazlasıyla iyimser, doğa kaşifi 8 yaşındaki Russell’ı da yanında götürüyor. Pixar’ın ilk 3 boyutlu animasyonu olan Yukarı Bak, yaşınız kaç olursa olsun hayallerinizin peşinden gitmeniz gerektiğini söylerken ‘haftanın en iyisi’ sıfatını da hak ediyor.
Filmin ilk 15-20 dakikasında huysuz ihtiyarın çocukluğundan yaşlılığına kadar geçen zamana tanık oluyoruz. Sadece müzik eşliğinde Carl ve Ellia hakkında öğrenmemiz gereken ne varsa perdeye yansıyor. Hayatını balon satıcısı olarak geçiren Carl, yaşlanıp, huzur evi seçeneğiyle karşılaşınca çareyi evini uçurmakta buluyor. Göğe yükseldiğinde karşısına çıkan doğal hayatı koruma sevdalısı Russell ile birlikte maceraya atılmış oluyorlar.
Filmin en önemli başarısı son derece gerçek karakterlerle karşımıza çıkmış olması. Sessiz geçen ilk dakikalarda karakterleri konuşturmadan dramatik yapının oluşması sağlanıyor. Ve bu sahneler sayesinde somurtkan ihtiyarla daha filmin başlarında empati kurabiliyor hale geliyoruz.
KARAKTERLER OLABİLDİĞİNCE GERÇEK
Karakterin en mutsuz ve umutsuz anında ortaya attığı evle birlikte uçma fikri filmin bir anda daha da havalanmasına ve fantastik bir maceraya kanat açmasına yol açıyor.
Yukarı Bak yer yer hüzünlendiren ama bolca da güldüren bir film. Animasyonun teknik başarısının yanında hikaye anlatımının karakterleri ete kemiğe büründürmesi de artı hanesine yazılmalı.
Bir başka artı da Yukarı Bak’ın “yaşınız kaç olursa olsun hayallerinizin peşinden gidin” mesajına.
Karşımızda bir başka Pixar harikası daha var. Üstelik bu kez 3 boyutlu.
Ayaklarımızın yerden kesilmesi için daha ne isteyebiliriz ki?