Hayalet beyazperdeye geçti

Güncelleme Tarihi:

Hayalet beyazperdeye geçti
Oluşturulma Tarihi: Nisan 07, 2006 18:40

Andrew Lloyd Webber’in tüm dünyada milyonlarca kişi tarafından izlenen Operadaki Hayalet müzikalinin sinema versiyonu iki yıllık bir gecikmeyle vizyonda. Paris Opera Binası’nda, yüzündeki maskeyle gizli saklı yaşayan dahi müzisyen, aşık olduğu genç kız ve kızın gönlünü kaptırdığı patronu arasındaki aşk üçgeni etrafında şekillenen filmde Operadaki Hayalet’i Gerard Butler, genç solist Christine’i ise 18 yaşındaki genç oyuncu Emmy Rossum canlandırıyor. Eserin tema müziğinin Türkçe seslendirildiği CD, filmi izleyen ilk 20 bin kişiye ücretsiz olarak dağıtılacak.

Haberin Devamı

Andrew Lloyd Webber’in The Phantom of the Opera-Operadaki Hayalet müzikali yıllar boyu, Londra West End’e ya da New York Broadway’e gidenlerin liste başı eğlence duraklarından biri oldu. Bu müzikal o kadar uzun süre sahnelendi ki, operayı da, hayaletini de bilmeyen, duymayan kalmadı. Müzikalin sadece New York prodüksiyonu bugüne kadar 10 milyon fazla kişi tarafından izlendi ve 530 milyon dolar hasılat elde etti.

Hayalet beyazperdeye geçti

Yıllar boyu tiyatro sahnesinde milyonlarca izleyiciye ulaşmış olan Operadaki Hayalet, sahneye konuluşundan yaklaşık 20 yıl sonra beyazperdeye uyarlandı ve nihayet karşımıza çıktı.

Haberin Devamı

FİLMDE NAFTALİN KOKUSU VAR

Nihayet diyorum, çünkü söz konusu film biraz naftalin kokuyor. Bizde bu hafta vizyona merhaba diyen Joel Schumacher imzalı bu film, aslında 2004 yılına ait bir yapım. Burada rötarın nedenlerine girecek halimiz yok tabii, ama ne olursa olsun, 77. Oscar Sinema Ödüllerine 3 dalda aday gösterilen, günahıyla sevabıyla, zevkle izlenen, kulaklarımızın pasını silen böyle bir müzikali iki yıl sonra izlemek çok da hoş bir şey değil tabii. Hele benim gibi müzikal denince, kalbi daha hızla çarpmaya başlayanlara, bu durum daha da çok koyabiliyor.

Neyse, biraz daha yazarsam, birileri, vizyona girdiğine şükret, diyecek. Uzatmadan filme geçelim.

Operadaki Hayalet, bir aşk üçgenini, karşılıksız bir aşkı, tutkuyu, şefkati, öfkeyi, fedakarlığı anlatıyor.

Gaston Leroux'nun 1911 yılında yazdığı gerilim hikayesi yüzü bir canavarınkini andıran bir müzik dehasının Paris Opera Binası’nı mesken tutup, etrafa korku saçmasını anlatıyordu. Operada yaşayan bu adam, genç bir soliste arka çıkıyor ve ders verdiği bu kıza gizliden gizliye aşık oluyordu.

1994 yapımı sinema filmi Operadaki Hayalet, Paris Opera Binası’nın uzaktan çekilmiş siyah beyaz görüntüleriyle açılıyor. Binaya yaklaşıp, içine girdiğimizde bir müzayede izliyoruz. Açık arttırmada satın alınan eşyaların (maymunlu müzik kutusu gibi) filmin hikayesi içinde yeri olduğunu söylemeye gerek yok herhalde.

Haberin Devamı

Bu etkileyici açılışın ardından ortam renkleniyor, 1919 yılından 1870’lere dönüyor ve bu kez de bir müzikalin hazırlık telaşına tanık oluyoruz.

Operanın primadonnası’nın (Minnie Driver) kapris yaparak katılmadığı bir performansta şans korodaki genç kızlardan Christine Daae’ye (Emmy Rossum) gülüyor. Genç kızın sesinden ve müzik bilgisinden etkilenmemek elde değil.

Bir anda operanın gözdesi haline gelen Christine, operanın yeni sahibi Raoul’a (Patrick Wilson) gönlünü kaptırıyor. Raoul da ona aşık oluyor ama aralarında, yıllardır Christine’e gizli bir aşk duyan, kimsenin bilmediği, görmediği yüzü maskeli bir müzik dehası (Gerard Butler) var. Christine’e küçüklüğünden beri ders veren, kol kanat geren, müzikal yeteneğinin ortaya çıkmasını sağlayan bu gizemli adam aşık olduğu kızı kaybedeceğini anlayınca öfkeden deliye dönüyor ve ortalığa dehşet saçmaya başlıyor. Filmin kalan kısmında aşk üçgeninde yaşananları, öfkeyi ve fedakarlığı izliyoruz.

Haberin Devamı

OYUNCU KADROSU SIRADAN

Andrew Lloyd Webber'in müziklerine diyecek bir şeyimiz yok. Müzikali de filmi de izlerken pek bir şey değişmiyor; müzikler sizi alıp götürüyor. Ancak Operadaki Hayalet filminin bu müziğin hakkını tam olarak verdiğini söylemek biraz güç.

Yönetmenliğini Joel Schumacher’in (Batman & Robin, A Time to Kill, Batman Forever, St. Elmo’s Fire) yaptığı yapımın başrollerinde öyle çok popüler isimler yok. Film, Nicoel Kidman ve Ewan McGregor’lı Moulin Rouge ya da Catherine Zeta Jones, Renee Zellweger, Richard Gere’li Chicago gibi müzikallerle boy ölçüşemiyor bu anlamda. Hayalet’i Lara Croft: Cradle of Life ve Reign of Fire gibi filmlerde gördüğümüz Gerard Butler’ın canlandırdığı filmde, Christine rolünde 18 yaşındaki genç oyuncu Emmy Rossum’u (Day After Tomorrow, Mystic River) izliyoruz.

Haberin Devamı

Christine olarak karşımıza çıkan genç oyuncu Emmy Rossum’un sesi güzel, eğitimli olduğu belli, ama pek çok sahnede aynı acıklı yüz ifadesiyle oynuyor ve perdeye Christine’den beklenen ışığı bir türlü yansıtamıyor.

Raoul rolündeki Patrick Wilson’ın, bu rol için fazla cılız kaldığını söylemek gerek.

HAYALET DAHA YAŞLI OLMALIYDI

Hayalet beyazperdeye geçti

Ben şahsen en çok Hayalet’i, yani Gerard Butler’ı beğendim. Butler, acı, öfke ve sevgi dolu karakterin tüm özelliklerini yarım yüzle de olsa perdeye iyi yansıtıyor. Ancak oyunculuğunda sorun olmasa da müzikal anlamda Emmy Rossum’un yanında biraz sönük kaldığını kabul etmeliyiz. Filmin başında esmer görünüp, sonunda sarışın olmasına da pek anlam veremedik doğrusu.

Haberin Devamı

Filmdeki yaş sorununa gelirsek. Christine’e çocukluğundan beri kol kanat gerdiğini bildiğimiz Hayalet’in normalde Christine ve Raoul’dan daha yaşlı olması gerekir. Ancak Gerard Butler ve Patrick Wilson  neredeyse aynı yaşta görünüyorlar!

Filmin en güzel sahneleri arasında açılış ve finaldeki siyah beyaz bölümler, maskeli balo ve Christine’in babasının mezarını ziyaret ettiği sahne var. Hayalet’in Christine’i at üzerinde yeraltı tünellerinde gezdirdiği bölüm ise fazla yapmacık ve etkileyici olmaktan hayli uzak.

Oyuncu seçimine ve oyunculuklara biraz daha özen gösterilse, görkemli olsun diye zorlanarak, anlamsızlaştırılan sahnelerden kaçınılsa tabii ki ortaya daha dört başı mahmur bir film çıkabilirmiş. Ama Operadaki Hayalet, başta da dediğim gibi günahıyla sevabıyla zevkle izlenen, özellikle müzikseverlerin ağızlarını kulaklarına vardıran bir film.

Lloyd Weber’in etkileyici müzikleri, Operadaki Hayalet filmi sayesinde bu kez de sinema salonlarında pek çok sinema ve müzikseveri etkilemeyi, büyülemeyi başarıyor.

Müzikallerden hoşlanıyorsanız, yıllardır Broadway ve West End’de kapalı gişe oynamış bu dünyaca ünlü müzikalin sinema versiyonunu mutlaka görün. Hem müziklerden hem de filmin sonundaki siyah beyaz karede çok şey anlatan o kırmızı gülden çok etkilenecek, sinema salonundan içiniz dolu dolu çıkacaksınız.

 Boadway ve West End ondan sorulur

Gaston Leroux’nun romanı Operadaki Hayalet, Lloyd Webber’in müzikal dehası ile bir fenomen olarak dünya üzerindeki en büyük ve en uzun soluklu prodüksiyon olarak tarihe geçti. Dünya çapında yaptığı hasılat 3.2 milyon doları buldu.

1986 yılında ilk kez Londra’da Kraliyet Tiyatrosunda başlayan macera dünya çapında yaklaşık 80 milyon izleyici ile buluştu. Toplam 65,000 performans ile Operadaki Hayalet dünyada toplam 18 ülkede tiyatro seyircisinin karşısına çıktı. 2003 yılı Ağustos’unda eser 7000’inci kez sergilendi ve toplam 50 önemli ödüle layık görüldü. Bunların arasında 3 Olivier Ödülü, 7 Tony Ödülü, 7 Drama Desk Ödülü ve 3 Outer Critic’s Circle Ödülü sayılabilir. Müzikalin ilk Broadway prodüksiyonu New York`s Majestic Tiyatrosunda 1988 yılında gösterime çıktı. O günden bu güne Broadway tarihindeki en uzun soluklu müzikal yapımlardan ikincisi oldu. İlki ise yine Weber’in Cats müzikaliydi. 1987 yılında müzikalin orijinal ses kaydı Michael Crawford’un Hayalet’i ve Sarah Brightman’ın Christine’i canlandırdığı hali ile gelmiş geçmiş en çok satan albümler arasına tam 40 milyon gibi bir rakamla girmeyi başardı. Altın ve Platin Plak ile ödüllendirilen albüm oyuncularının seslendirdiği ilk müzikal albüm olma özelliğini de taşıyordu.

İlk 20 bin izleyiciye CD

Operadaki Hayalet’in tema müziği, filmi izleyen ilk 20 bin kişiye ücretsiz olarak dağıtılmak üzere Türkçe olarak seslendirildi. Müge Derya ve Atay Ergezen’in seslendirdiği çalışmanın müzik yönetmenliğini Engin Düzyol yaparken, Türkçe sözlerini Mehmet Soyarslan yazdı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!