Güncelleme Tarihi:
Yine bir çok şarkınızın dillere düştüğü şarkıların yer aldığı ‘Zamanın Eli’ son albümünüzün adı. Zamana el verdiniz. Neden ‘Zamanın Eli?’
Zamanla ilgili söylenen o kadar çok söz var ki. ‘Zaman geçti, zaman olsaydı, zamanla her şey iyi olur, zaman geçseydi’ gibi… Zaman gerçekten insanı değiştiren, geliştiren bir kavram. Bir sene önceki düşündüğünüz bir şeyin aksini düşünebiliyoruz bugün. Bu da zamanla…
Peki şöyle bir dönüp baktığınızda zamanın size verdikleri…
Güzel albümler yapma fırsatı verdi. Bunun paralelinde şöhreti verdi. En önemlisi de geniş bir dinleyici kitlesi ve onların sevgisini verdi. En güzeli de buydu.
ZAMAN DURSUN Ä°STÄ°YORUM!
Peki ya gelecekte zamandan bekledikleriniz…
Zaman dursun istiyorum! Böyle kalsın. Tabii ki daha güzel albümler, daha güzel şarkılar, daha fazla konserler…
Ya zamanın, hayatınıza katmasını istediğiniz…
Bir evlat sahibi olmak diyebilirim. Allah sağlık verirse inşallah… Hayatımdan memnunum ben.
Melike Birgölge - Funda Arar |
Burada yeri geldiği için sorayım. Hamile olduğunuza dair haberler yazıldı.
Öyle bir şey yok. Evliyseniz arada bir yazıyorlar böyle şeyler. Evli değilseniz de; ne zaman evleniyorsunuz, evlenirsiniz, çocuk ne zaman? Çocuk doğar, ikinci çocuk ne zaman? Bunlar bitmez.
Zamandan beklentilerinize dönecek olursak…
Kariyerimle ilgili daha iyi daha kalıcı işler yapmak istiyorum. O da olsun, bu da olsun, şan, şöhret şeklinde hırslarım yok benim. Şükretmeyi bilen biriyim. Hep iyiyi görüp, iyiyi düşünen biriyim. Etrafımdaki herkesin de iyi olmasını isterim. Gıpta etmek güzel bir şeydir, imrenmek güzel bir şeydir. Ama dediğim gibi kendi yaptıklarımın daha da iyisini yapmak için çalışıyorum.
HÃœZÃœNLE PARALEL GÄ°DÄ°YOR HAYAT! Â
Sanat insanlara coşkuyu, güzellikleri, hayatı sunuyor. Ama sanat yapmak için yola çıkanlar ıstıraptan geçiyor. Bu tezat neden?
Öyle bir tezat var, doğru… Ama öyledir gerçekten. Çektiğin acı ya da yaşadığın hüzün sana ürettirir. Kendi adıma ben böyle üretiyorum. İnsanlar hep lay lay lom mu oluyor? Hayır. Hepimizin sıkıntısı oluyor. Bazen bunalımda olduğumuz bazen bazı şeylerin ve işlerin yolunda gitmediği zamanlar oluyor. Hüzünle paralel gidiyor aslında hayat. Yaşanan sıkıntılar ve de hüzün ürettiriyor.
İlk albümünüz 'Alagül'de beş şarkınız vardı, ‘Zamanın Eli’ albümünüzde iki şarkı sözünüz... Kendi yaptığınız besteleri kolay beğenmiyormuşsunuz. Bunun nedeni mükemmeliyetçiliğinizden mi…
Evet, hep o mükemmeli arama durumu var bende. İşimle ilgili konularda, ‘En iyisi olsun, bu şarkı uyar mı acaba?’ düşüncelerini yaşıyorum. Ya da yaptığım besteler, şarkılar o dönem yaptığım albümün konseptine uymayabiliyor, ayrı durabiliyor. O yüzden albümlerde yer almayabiliyor. Bazen ben içime sindiremiyorum. Albüm aşamasında kendi şarkılarımı daha zor beğeniyorum. Bir de kolay değil kalıcı besteler yapmak. Ülkemizde müzik çok kolay yapılan bir sanat haline geldi.
Siz, reklam yapmadan, kimseyle polemiğe girmeden de başarıya imza atılabileceğini kanıtlayanlardansınız. Peki sizce neden şöhret bu kadar cezbediyor birçok insanı?
Millet olarak bizde bir şöhret düşkünlüğü var; şöhret olmak… Onu bilemiyorum, benim içimde öyle bir duygu olmadığı için. Evet şöhret güzel bir şey. İnsanların sizi tanıyor olması yanınıza gelip konuşuyor olması, fotoğraf çektirmek istemeleri, sevgilerini iletmeleri güzel bir duygu. Ama çıkış noktasıyla alakalı bir şey bu. Ben müzik yapayım, müziğimi insanlara duyurayım diye çıktım. İşinizi iyi yapıyorsanız devamı, arkası geliyor.
SESÄ°NÄ°Z YOKSA Ä°NSANLAR HEMEN SÄ°LÄ°VERÄ°RLER!
Hem devamı hem de işin başarısı kendiliğinden geliyor.
Aynen… Ama bunun için sizin kabiliyetinizin olması gerekiyor. Sırf ses güzelliği de yetmiyor bu iş için. Bu işe emek vermeniz gerekiyor; sahnede kendinizi geliştirmeniz lazım, dış görünüşünüze dikkat etmeniz lazım, sesinize iyi bakmanız lazım. Yani her şey var ama en başta, eğer şarkı söylüyorsanız sesinizin olması lazım. Eğer sesiniz yoksa, vasatsa e o zaman ne yapacaksınız şöhret olmak için? İşte bu durumda magazin polemikleri filan… Sonra hep buna endeksli olmak zor aslında. Çünkü o zaman çok az krediniz oluyor insanların gözünde. Ama hep iyi işler yaptıysanız gerçekten sesinizle var olmuşsanız eğer baştan beri çıktığınız günden beri, o zaman krediniz daha fazla insanların gözünde. Öbür türlü, bir şey olmadı mı insanlar hemen siliverirler sizi.
‘Sınırlarımı zorlayan işleri seviyorum’ diyorsunuz. Nedir sınırınızı zorlayan…
Ya şarkılarda öyle… Benim yorumculuk adına potansiyelimi zorlayıcı şarkılar, ses sınırımı kullanabileceğim geniş şarkılar… Ha bazen de çok basit, çok samimi de olabilir ama genel anlamda ben böyle çalışmayı seviyorum.
Peki ya, hayatınızdaki sınırlar…
Hayatta da tabii… Ama daha çok, yaptığım işle sınırları zorlamak… Her konserimde bir basamak daha iyisini, daha güzelini yapmak istiyorum. Tabii bunlar bizim ülkemizde bütçelerle doğru orantılı, biletli konser verebilmek artık Türkiye’de çok zorlaştı. Bizim yani sanatçıların çok dertleri var.
Neler mesela?
Mesela biletli konser vermek isteyen, gerçekten o salonlarda güzel işler, güzel şarkılar söylemek, güzel konserler vermek isteyen sanatçıların derdi var. Dediğim gibi şöhret meraklılarının böyle dertleri yoktur. Onların amacı, bir şekilde maddi kazanç sağlayıp, şöhretlerini devam ettirmektir. Ama bizler ben kendi adıma konser yapmak istiyorum, istiyoruz. Anadolu’nun birçok şehrinde konser salonları istiyoruz
Konsersiz ve cover’siz bir Funda Arar albümü düşünülemez. Çünkü albümlerinizde yer verdiğiniz her cover ses getiriyor. Son albümünüzde de var. 'Ateş Düştüğü Yeri Yakar' adlı şarkıda karar kılmanız nasıl oldu?
O şarkı da yani tesadüf oldu. Ben bakınırken böyle bu şarkıyı buldum. Genelde böyle oluyor. Ya biri ‘bir şarkı var, sen söylesen güzel olur’ der. Çok araştırmıyorum. Bu şarkı da şöyle; ‘Bir bakayım eski şarkılarda neler var, neler yok dedim. ‘Ateş Düştüğü Yeri Yakar’ şarkısı hoşuma gitti. Zaten Zerrin Özer benim sevdiğim bir sanatçı, ilk ondan dinledik. İnsanlar da çok sevdi. Konserlerimde herkes hep bir ağızdan söylüyor.
‘Yak gel bildiğin ne varsa… Sat gel, gözüm yok para pulda…’ ‘Yak Gel’ şarkınızın sözleri… Aşk için neler yakılmalı?
Her şey… Aşk için her şey…
‘Bir vuruşluk sevda gibi zamanın eli’ diyorsunuz şarkınızda. Bir vuruşluk mudur sevda?
E tabii, bir vuruÅŸluktur sevda.
AŞK HER ZAMAN SÜPER MUTLULUK VEREN BİR ŞEY DEĞİLDİR!
Sevdalar neden zamana yeniliyor günümüzde?
İnsanların hayatında sevda ve aşk tek vuruşluktur. Bir tanesi vardır ki, o unutulmaz. Bence öyle. Çok yoğun yaşadığınız bir sevda, bir aşk vardır. Ondan sonra da olur ama çok sevmiş, belki çok acı çekmiş de olabilirsiniz. Ama o, sizin için başka türlüdür. Aşk her zaman da süper mutluluk veren bir şey değildir!
AÅŸk, her zaman da mutluluk vermemesinden baÅŸka nedir o zaman?
Bunalımdır yaa! Â
Aaa… Bunalım olur mu o yoÄŸun duygular? Â
Bence öyle. Aşık olduğun zaman güzel ve yoğun duygular olur ama bunalım da olursunuz yani. Aşk, çok mutlu eden bir şey değil.
Ä°NSANLAR MUTLU OLDUKLARI ZAMAN AÅžIK OLMAZ KÄ°!
Mutluluk için aşık olmak istiyor çoğu insan. Aşk mutluluk vermiyorsa niye insanlar aşık olur o zaman?
Ooo… O, insani bir dürtü. İnsanlar aşık olmak isterler. Ama bence aşk, ızdırap veren bir şey. Zaten insanlar çok mutlu oldukları zaman aşık olmaz ki! Aşık Veysel’in bir sözü vardır. ‘Bir kadınla, erkek birbirini severler, kavuşamazlarsa aşk olur.’ Kavuştuktan sonra aşkın bir önemi yok ki. Çok aşıksındır, kavuşursun. Ondan sonra yerini başka duygular alır. Aşkı yaşamak böyle bir şeydir. Aşk, acı çekmek, ayrı kalmaktır. Aşıksın, buluştun, kavuştun, her şey çok güzel… Ondan sonra da aşk bitiyor zaten.
O zaman albümünüzde yer alan ‘Aşk için iki kişi gerekmez’ şarkınızdan yola çıkarak… Aşk için iki kişi gerekmiyor savı doğrulanıyor gibi.
Oooo, çok yerinde oldu bu. (Gülüyor) Evet, öyle aşk için iki kişi gerekmez. ‘Senden ayrılınca da sevebilirim’ diyor şarkıda.
Bu cümlenizden yola çıkarak burada da ‘Atilla İlhan’nın dediği bir kez daha doğrulanıyor galiba. ‘Ayrılıklar da sevdaya dahil’ derken.
Evet öyle… Ayrılıklar da sevdaya dahil, aynen. Yani hep beraber olmamıza gerek yok. ‘Ayrılınca da sevebilirim’ diyor şarkıda. İşte bu, aşk bu. Acı çekeceksin, ısdırap çekeceksin, ağlayacaksın, bağıracaksın, çağıracaksın. Ondan sonra da şarklar çıkıyor işte.
Albümdeki favori şarkılardan biri de, sözlerini Günay Çoban’ın yazdığı ‘Geçmez Yara’ şarkısı… Geçmez yaraların en başında gelir ayrılıklar… Ayrılıklar nasıl toparlanacak peki?
Geçmez yara iyileşmiyor. Dedim ya, bir aşk vardır hayatımızda ve o hep kalır. O yara hiç geçmez aslında.
Kabuk tutar o yara. Ara sıra o yaranın kabuğunu kaldırırız, kanatırız kendi kendimize.
Aynen… Yara kabuk tutar ama geçmez. Mazoşist bir durum olur yani. Herkeste vardır o. Ama şarkıda da dediğimiz gibi o yara geçmez. Yaralandı mı gerçekten geçmiyor.
‘Sanatçılar egoları yüksek insanlardır’ diyorsunuz. Önemli olan nasıl bastırıldığı… Nasıl bastırabilir insan egosunu?
Kendini eğitmesi lazım insanın. Bu da bir eğitim. Her insanın hayvani duyguları, tutkuları vardır ve bunları zaman zaman içimizde bastırıyoruz. İnsanlarda beğenilme duygusu var, çiftleşme duygusu var. Kavga etme, zarar verme, intikam… Her türlü dürtü var.
SANATÇILARIN EGOLARI YÜKSEKTİR!
Bunları bastırmanın yolu eğitimden mi geçiyor?
Bunlar ruhani bir eğitimle bastırılabilir. İnsanın içersindeki duygularını bir şekilde ölçüp tartıp… Bu da tabii çevreyle, aileyle, yetiştirilmeyle ilgili. Bu çok önemli. Bunun dışında herkesin bir tabiatı vardır aslında. Ama bu tabiatınızı törpüleyebilirsiniz. Bazı insan gerçekten bunu törpülemeyi başarabilir, bazıları da başaramaz. Öyle bir yerde öyle bir çıkıntılık yapar ki ortalığı gerer. Öyle insanlar vardır. Hiç düşünmeden vır vır konuşan, saçma sapan davranan insanlar… Sanatçıların egoları yüksektir. Sanatçı olmanın altında yatan neden de budur. Sevilmek, alkışlanmak, hep beni sevsinler, hep benden söz etsinler, hep bana… Benmerkezcilik, sahnede tek olma duygusu…
SAHNEDE BABAMI TANIMAM!
Egosu tavan yapan bazıları, sahneden indikten sonra da o egonun etkisiyle hayatına o şekilde devam etmeye çalışanlar…
Sahnede egonun yüksek olması lazım zaten. Ama sahneden inince hayata kaldığınız yerden devam… Ben bunu hep söylüyorum; ben sahnede Funda Arar’ım, babamı tanımam.
Aaa…
Tanımam, kimseyi tanımam. Orası benim, orada ben artistim, orada Funda Arar’ım. Her şeyi yaparım. Ama sahne den indikten sonra ben Funda’yım. İşte bunu başarabilmek önemli. Her yerde egoyla dolaşırsanız kafayı yersiniz. Ha tabii ki de, insanların gözünde oluşan bir imajınız da var. Bir ortama girdiğiniz zaman da, bir yere girdiğiniz zaman da bir tavrınızın olması lazım. O da ayrı mevzuu. Ama her zaman mütevazılığınızı korumanız gerekiyor. Her zaman düzgün, bakımlı, hoş olmanız gerekiyor. Çünkü insanlar sizi öyle görmek istiyorlar, öyle bekliyorlar. Sizi bir yerde paspal, sümsük bir şekilde gördüğü zaman da, sizin için yarattığı dünya bir anda silinip gidebilir. O yüzden o dengeyi iyi kurmak gerek.
TEKNOLOJÄ°, DÃœNYANIN SONUNU GETÄ°RECEK BÄ°R ÅžEY!
‘Teknolojiden korkuyorum’ diyorsunuz. İnternetle aranız nasıl?
Fan Club’taki arkadaşlarımızın yazdıklarını okuyorum. Arada bir onlarla sohbet ediyorum. Ama korkunç bir şey dünyanın sonunu getirecek bir şey teknoloji!
Nasıl yani?
Yani dünyadaki olan küresel ısınmalar, insanların asosyal olması, dostlukların arkadaşlıkların, komşulukların bu kadar azalmış olması hep bu teknoloji, internet yüzünden değil mi? Bence öyle yani. Acayip hızla yayılıyor. Ben mail adresim var konular hakkında bilgilenmek için iyi ama hayatımı bilgisayar başında geçirmiyorum, geçirmek de istemiyorum. Hayat bu değil çünkü. Bunu yapan çok insan var ve bu yüzden de dostluklarımız - arkadaşlıklarımız azalmaya başladı.
ARIZAYIMDIR! SANATTA Ä°DARE ETMEK DÄ°YE BÄ°R ÅžEY OLMAZ!
Mülayim, sakin görünen bir insansınız ama arızalı halleriniz varmış. Neler arıza çıkarttırır size?
E arızayımdır. İşimle ilgili konularda her şey istediğim gibi olsun, her şeyin bir disiplini olmalı. O disiplin içerisinden çıktığınız anda kontaklar atıyor bende. Haksızlıklara gelemiyorum. Bir şey böyle olması gerekiyorsa öyle olmalı. Ya hep ya hiç! Ya en iyisini yapacağım ya da hiç… Hani ‘İdare edelim’ mantığı yok bende. Hayır, sanatta idare olmaz. Sanatta idare edilemez, sahnede böyle bir şey olmaz.
SANATÇININ ETRAFINDA ACIMASIZCA ONU ELEŞTİREN İNSANLAR OLDUĞU SÜRECE KENDİNİ İLERLETEBİLİR!
Disiplin, çalışma ve işini severek yapmanın paralelinde başarıya gidilen yolda gerekli olan başka…
Güzel düşünmek… Bence bu çok önemli. Motivasyon önemli. Sizi iyi ve doğru yönlendiren insanların olması. Yanınızda olan insanların iyi düşünen insanlar olması… Her zaman her şeyi düşünemeyebilirsiniz. Sanatçının etrafında acımasızca onu eleştiren insanlar olduğu sürece kendini ilerletebilir, yanlışlarını görebilir. Beni uyaracak insanların olması gerekir. Türkiye’de çok az bu… Ve Türkiye’de birçok sanatçı da öyle insanları yanında barındırmak istemez.
‘Keyifli bir kadınımdır, bu keyfimi de yansıtmak istiyorum.’ diyorsunuz. Peki neler sizi keyiflendirir?
Valla rakı - balığın verdiği keyif… Dostlarımla beraber keyifli sohbetler meşkler…
HAVAALANI GÄ°BÄ° BÄ°R SIRTIM VAR!
Sırt dekoltesini seviyormuşsunuz. Herkes göğüs dekoltesini severken…
Geniş bir sırtım var havaalanı gibi, omuzlarımdan dolayı… Esra Başıbüyük’le çalışıyorum. O da bana hep mini giydirmeye çalışıyor, ‘Herkesin vücudunda güzel tarafları kusurlu olan yanları vardır. Bacakların çok güzel bunu kullanmalısın’ diyerek.
HER ŞEYİ KOCAMLA YAPMAK ZORUNDA DEĞİLİM!
Eşiniz ‘Sahnede mini giymesini ben istiyorum’ diyormuş. Sizi en çok desteklediği konular neler?
Evet, öyle… Bacaklarımın güzel olduÄŸunu söylüyor. Benim eÅŸim de soyundu. Ben ona hiç karıştım mı? (Kahkahalar…) Albümünün kapağında görmüşsündür Febyo’nun. Hiç karışmaz. Ben de hiç karışmam hiç kızmam. Herkes kendi iÅŸinde ne gerekiyorsa onu yapmalı. Hatta esprisini yapıyoruz, ‘Sanat için soyundun’ diye… Esprisini yapmak, keyifli oluyor. ‘Nereye gittin, ne yaptın, nerde kaldın’ türü ÅŸeyler yaÅŸamak huzursuzluk verir insanlara. Ben kendi hür irademle kendi arkadaÅŸlarımla istediÄŸim her yere gidebilirim, o da gidebilir. Ne kadar evli olursanız olun, ben her ÅŸeyi kocamla yapmak zorunda deÄŸilim, o da deÄŸil. Kendi özel yaÅŸantımızın ve hayatımızın kendimize ait de olması gerekiyor. Gerekirse 15 gün inzivaya çekilsin, gitsin baÅŸka bir yerde de yaÅŸayabilir. Â
BİR ŞEYLERİN EMPOZE EDİLMESİNDEN GICIK ALIRIM! ÖZGÜRLÜĞÜM KISITLANDIĞI ZAMAN ÇOK VAHŞİLEŞEBİLİRİM!
Özgürlüğünüze düşkün olduğunuzu biliyorum. Özgür ruhunuzu göz önüne alırsak zaman zaman alıp başınızı gitmek istiyor musunuz?
Her insanın böyle dönemleri olur. Ben özellikle albüme yoğunlaştığımız ya da üretme dönemlerde… Yalnızlık istiyor insan, dağ başına bir yere gideyim, şöyle bir kafamı dinleyeyim dönemleri oluyor. Ben özgürlüğümü seven biriyim, Koç burcu olarak. Bir şeylerin empoze edilmesinden de gıcık alırım. ‘Şunu yap, böyle yap’ diye direk böyle söylenmeyecek. O zaman tersini yapmak isterim, öyle bir huyum var. Özgürlüğüme düşkünüm. Özgürlüğüm kısıtlandığı zaman çok vahşileşebilirim!
Bir sonraki albümünüzde plak yapmak ve ayrıca kendi şarkılarınızla caz soundunda bir albüm yapmak istiyormuşsunuz.
Hakkımda her şeyi de biliyorsun yahu. (Gülmeler…) Evet bunu yapmayı çok istiyorum. Çalışmalar sürüyor. Şarkılar da yapıyorum.
Hayat felsefenizi soracak olursam…
Prensipleri olan biriyim. Bir takım şeyleri ve duvarları olan biriyim… Hayatı eğlenceli yaşamak, keyfini çıkarmak lazım bence.