OluÅŸturulma Tarihi: Mart 08, 2005 00:00
Türk denim sanayiinin öncülerinden Picaldi Jeans, Zafer Akarsu’nun Kızılay’da çalışan babasının hatırına verilen 1 milyon liralık hatır çekiyle kuruldu. 1990’da İsviçre’ye giren Picaldi, Almanya’da en beğenilen jean markaları arasına girdi. TÜRKİYE son yıllarda dünyanın en büyük ‘denim üretim merkezi’ konumuna geldi. Birkaç aydır Çin rekabetiyle yoğun şekilde karşıkarşıya kalan sektörde ‘markalaşmayı başaranlar’ fasonculara göre daha rahatlar.PES EDECEKKEN: Jean üretim işine 1979’da başlayan ancak 1986’da akraba ortaklarıyla yol ayrımına gelen Zafed Akarsu, tam pes edecekken babası Nevzat Bey’in hatırına verilen 1 milyon TL’lik hatır çeki ile Kapalıçarşı’da 15 metrekarelik bir atölye açmış. Akarsu, baştan itibaren fasona ve dönemin en popüler pazarı olan ‘Laleli için üretime’ direnip, Picaldi’yi kısa sürede uluslararası marka haline getirdi. Şu anda İsviçre, Fransa ve eski Doğu Bloku ülkelerine ihracat yapan Picaldi’nin Almanya’da 9 mağazası bulunuyor.AKFİL VE NARİN: Akarsu şöyle başlıyor anlatmaya: ‘1962 Elazığ doğumluyum. 1968 sonlarında Ankara’ya yerleştik. Babam Kızılay’da hizmetliydi. Ben ve kardeşlerim o zamanlar aile bütçesine katkı için sigara, su, çekirdek, salatalık satardık. 1979’da babam İstanbul’da görevlendirildi biz de İstanbul’a geldik. Ekonomik nedenlerden dolayı sadece küçük kardeşim okuyabildi (Alman Filoloji). Ben lisedeyken öğleden sonraları eniştemin Kapalıçarşı’daki dükkanında tezgahtarlık yapardım. Orada Akfil’in ürettiği patlıcan moru blucinler satardık. Lise bitti biz de Kapalıçarşı’da kaldık. Eniştemizin oğlu ile 1979’da blucin üretimine başladık. Narin’den de kadife alıp onu da dikip satıyorduk.’ORTAKLIK BİTİNCE: Akarsu o yıllarda iç pazara mal yetiştirmekte zorlandıklarını anlatıyor ve teyze oğlu ile 1986’ya kadar süren ortaklığın o yıl koptuğunu belirtiyor. Akarsu, ‘1986’da ayrıldık. Ancak bizim hiç sermayemiz yoktu. Sadece işi biliyorduk. Kardeşlerim de küçüktü. Biz ağabeyim Necdet ile devam kararı aldık. Borç aradık; babamın bir arkadaşı (babamın hatırına) bize 1 ay vadeli 1 milyon TL’lik çek verdi. Biz de Kapalıçarşı’da 15 metrekarelik bir yer tutup; bu çekle 400 metre kumaş aldık ve bizim tekerlek dönmeye başladı. İşlerimiz iyice yoluna girdi. Ama biz de çok çalıştık; patronduk ama Ankara’ya sırtımızda mal taşırdık.’GÜVENMEYİN BUNLARA: Zafer Akarsu, bu çalışkanlığa rağmen piyasada kıskanç insanlardan da çok çektiklerini söylüyor. Akarsu şöyle anlatıyor: ‘Bizim kumaş aldığımız Mercan’daki İpek Tekstil’e (Erhan ve İlhan Şahintürk) birileri gidip; ‘Necdet ile Zafer’e mal vermeyin; sizi dolandıracaklar’ demişler. Bizi çağırdılar, gittik. Benim bir defterim vardı. Alacaklarımı ve borçlarımı yazardım. O gün 25 milyon alacağımız, 20 milyon borcumuz var. Defteri koydum önlerine ve ‘durumumuz bu’ dedim. İkisi de sağolsunlar; ‘Biz hakkınızda ileri geri konuşuyorlar dikkat edin demek için çağırdık’ dediler ve o gün bize 50 milyon liralık kredi açtılar. Sonra da hep desteklediler.’Pantolonuna vurulduğum kadın Picaldi’ci çıktıZAFER Akarsu, Paris’te yaşadığı ‘tatlı bir hatırayı’ da şöyle anlatıyor: ‘2000 yılıydı Paris’teyim ve toptancıların yoğun olduğu bir caddede geziniyorum. Çok güzel bir bayan gördüm ama beni güzelliği değil üzerindeki kot pantolon çekti. Kalıbı çok güzel ve üzerinde müthiş duruyor. Meraktan ölüyorum; ister istemez takılmışım peşine. Amacım uygun bir anda tanışıp pantolonunun markasını sormak. Ben pantolonu izliyorum ama kız rahatsız oldu ve döndü. Fransızca bir şeyler söyledi; anlamadım. İngilizce konuşmaya başladım o anlamadı. Nihayet arkadaşım geldi ve durumu ayrıntılı olarak anlattı, markayı sordu. Kadın ‘Picaldi’ dedi ve ben şoke oldum. Tabii ki kadın bu durumu ancak benim Picaldi’nin sahibi olduğumu öğrenince makul buldu ve memnun kaldı.’İlk ihracat İsviçre’yeZAFER Akarsu, ilk ihracat öyküsünü de şöyle özetliyor: ‘1990’da İsviçre’den biri pantolon istedi. Ürünlerimizi inceledi ve ilk parti 500 adet gönderdik. Mal gittikten 3 gün sonra 1500 adet daha sipariş geldi. İsviçre’de televizyonlara, metrolara, gazetelere, otobüslere reklamlar verildi. Picaldi bir anda İsviçre’de yayıldı. Sonra Almanya’ya yöneldik. Orada da reklamlara önem veriyoruz. Bir gün haberimiz olmadan ARD televizyonu Picaldi’yi
haber yaptı. MeÄŸer gençler arasında anketler yapılıyormuÅŸ ve Picaldi birinci marka çıkmış; bir sürü dev markayı geçmiÅŸiz. Halen Berlin’de metroda, taksilerde, otobüslerde Picaldi reklamlarını görebilirsiniz. Åžu anda Fransa’ya da markamızla girmek için önemli bir anlaÅŸma üzerindeyiz. Nisan sonuna kadar anlaÅŸmamızı yapmış olacağız. Ä°hracatımız geçen yıl 3 milyon dolar civarındaydı, bu yıl ikiye katlayacağız.’İşin başından beri markamızla yürüyoruzPÄ°CALDİ’nin sahibi Zafer Akarsu, bir dönem çok kalitesiz malların satıldığı Laleli piyasasına kalite/fiyat iliÅŸkisini bozmamak için bulaÅŸmadıklarını söylüyor ve şöyle devam ediyor: ‘Fasonu da hiç sevemedik. 1990’da Picaldi’yi uluslararası olarak tescil ettirdik. BaÅŸtan itibaren bütün ürünlerimizi Picaldi olarak ürettik ve reklamla da destekledik. KardeÅŸlerimden birine Venüs’ü kurdurduk o da bu markayla üretim yapıyor. Birine ‘No Limit’ markasını verdik. Bir kardeÅŸ de Kapalıçarşı’daki dükkanda. Ben ise ihracata bakıyorum. Merter’deki birimimiz iç pazara çalışıyor. Bütün kardeÅŸler iÅŸin başındayız. Ortak hareket ediyoruz. 100 kiÅŸilik bir organizasyonuz. Ä°stanbul Yenibosna’daki fabrikamızda aylık 40 bin adet üretim kapasitemiz var ama talep olursa fasonları kullanarak çok çabuk 70 bin adet aylık üretime çıkabiliyoruz.’İhracat tamam ÅŸimdi iç pazarda olacağızYILDA 15 milyon dolarlık çelik ve teflon tencere ihraç eden Hürsultan Åžirketler Grubu, bu yıl iç pazara da odaklanıyor. Grubun iç pazar ciro hedefi de 3 milyon dolar olarak açıklandı. Hürsultan Åžirketler Grubu BaÅŸkanı Mustafa Yazıcı, 1977’den beri sektörde olduklarını belirterek, ‘1980’li yılların başından beri de paslanmaz çelikten üretim yapıyoruz. Bu yıl da Teflon tencere üretimimizi devreye aldık. Ãœrünlerimizi Bachmayr markasıyla ihraç ediyoruz. İç pazarda da zincir marketlerde varız’ dedi. Åžu anda günlük 10.000 adet çelik tencere, 7.000 adet de telfon tencere üretim kapasitesine sahip olduklarını kaydeden Mustafa Yazıcı, Hadımköy’deki fabrikada 300 kiÅŸilik istihdamları olduÄŸunu anlattı. Ä°hracatı; Afrika’dan, Amerika’ya, Avrupa’dan Asya’ya kadar uzanan geniÅŸ bir yelpazede, her biri kendi ülkesinde tanınmış 20’ye yakın markaya yaptıklarını anlatan Yazıcı, ‘İç pazarda kendi markamız dahil, 6 markaya özel üretim yapıyoruz’ diye konuÅŸtu.Mısır’da, Lübnan’da varız, içerde denetim yokFÃœZE Televizyon Anten Sanayi ve Ticaret Limited Åžirketi Genel Müdürü Erol Akmert, antende iç pazarın büyük ölçüde kayıtdışı ve kalitesiz ürüne kaydığını belirterek, 11 Eylül 2001’e kadar ABD’nin ünlü elektronik perakende zinciri Raidoshock’a da ürün sattıklarını hatırlatan Erol Akmert şöyle konuÅŸtu: ‘Sektörde ilk üreticiler arasındayız. Ãœretimimizin yüzde 80’ini Mısır, Lübnan, Suriye gibi ülkelere satıyoruz. İç pazarda çok ucuz ve kalitesiz ürünler pazarı ele geçirdi. Biz de doÄŸal olarak geri çekildik, ihracata yöneldik. İç pazarda ise büyük market zincirlerine mal veriyoruz. Bütün çabamız yeni ihracat pazarları bulmak. Bunun için de ÅŸu anda CE belgelerimizi tamamlıyoruz. Ne yazık ki Türkiye’de akredite bir CE laboratuvarı olmadığı için belgeleme maliyetleri çok yüksek. Bu konuya bir an önce çözüm bulunmalı. Çünkü her ürün için ayrı CE almak gerekiyor.’Â
button