Güncelleme Tarihi:
Bugünden geriye gidip, bir yerde durup, orada yaşama şansın olsaydı, hangi dönemini seçerdin?
- Dönmek ve yaşamak istediğim dönem, kesinlikle çocukluğumdur. “Neden?” diye soracak olursan, çok hassas bir insanım. Dönüp geriye baktığımda, hiç kırılmadığım anlarımın, hep çocukluğuma ait olduğunu görüyorum. Saflık, duruluk, iyi niyet, küçücük şeylerle mutlu olabilme; bunların hepsini tekrar yaşasam, beni fazlasıyla mutlu ederdi.
Çocukluğunun hangi dönemi peki?
- Yedi-sekiz yaşlarım.şimdi, o yaşlardan ileri doğru gel. Tekrar durma hakkın olacak; ama bu sefer, sana bazı şeyleri de değiştirme hakkı verilecek.
Hangi dönemini seçerdin?
- 15-16 yaşlarımı seçerdim herhâlde. O zamanlar, kendimi şanslı hissediyordum, ayaklarım yere basmıyordu. Ama şimdi baktığımda, oralarda yanlış bazı şeylerin olduğunu görebiliyorum. Mesela o yaşlarda okuyor olmam gerekirken, modellik yapıyordum. Hayatımda bazı şeyler biraz daha sistematik gelişseydi, daha iyi olurdu diye düşünüyorum. O yaşlardaki genç bir kız için, fazlasıyla heyecan ve fazlasıyla olumsuz şey vardı hayatımda. Bana, hep erken olgunlaştığımı söylerler; bu, kâğıt üstünde çok havalı bir laf ama bence içi son derece boş. Keşke erken olgunlaşmayıp, her şeyi zamanında yaşasaydım.
Peki, bu 15-16 yaşlarındaki hayatın 20’li dönemlerinde olsaydı, mutlu olur muydun? Yani seni mutsuz eden, yaşadıklarının zamanlaması mıydı sadece?
- Benim, yaşadıklarımla ilgili bir problemim yok. Günün sonunda çizgiyi çektiğimde, çok güzel şeyler yaşadığımı görüyorum. Sıkıntım, sadece bunların çok erken yaşanmış olması.
HAYATA KARŞI 2-1 ÖNDEYİM
20’li yaşlarda yaşadıklarından sonuçlar çıkarıp, 30 yaşından sonrasını bu sonuçlara göre şekillendirdiğini hissediyorum...
- Doğru hissetmişsin. Yapmak isteyip yapamadığım şeyler var mı? Var. Yaşamak isteyip yaşayamadığım şeyler var mı? Var. Ama benim için önemli olan; yaşamak istemediğim hiçbir şeyi yaşamamış olmam. O anlamda, hayata karşı 2-1 öndeyim.
Hayatta en değer verdiğin beş şeyi sayar mısın?
- Sadakat, aile, samimiyet, kader ve tutku.
Önem sırasına göre mi saydın bunları?
- Evet, sadakatten başlayarak önem sırasına göre saymıştım. Bunlar, hayatımın maneviyatını yöneten şeyler.
Peki, bunu tam tersine çevirseydin, yani tutku, kader, samimiyet, aile ve sadakat sıralamasına göre yaşasaydın hayatını, bugünkünden daha mı mutlu olurdun?
- Ben, bu sıralamaya itiraz ederdim. Çünkü bende, aile hiçbir zaman dördüncü sırada olmazdı ve en önemlisi sadakat en sona kalmazdı.
Bu beş şeyin peşinden gitmek, sana çok hata yaptırdı mı peki?
- şimdi derinlemesine düşününce, ufak tefek hatalar insanın gözüne çarpıyor; ama genel olarak hataların hâkim olduğu bir hayat yaşadığımı söyleyemem. Tabii takkeyi önüme koyup düşünmüşlüğüm çok vardır; hatta bazı yerlerde, yanlış yaptığımı düşünüp Tanrı’dan özür dilemişliğim bile. Sonuç olarak, bir dönem kadere çok inandığım için, hayatımdaki inişlerin birçoğundan da o sorumludur. şu gün dönüp baktığımda, “Keşke olmasaydı” dediğim birçok şeyin sebebi, kadere gereğinden fazla inanmış olmamdır.
ARTIK BU KABUĞU KIRMAK İSTİYORUM
Hayatında fazlaca “keşke”leri olan bir insan mısın?
- Aslında benim hayatımda, “keşke”ye hiç yer yoktur.
Cemal Süreya’nın birçok şiiri “Keşke sadece bunun için sevseydim seni” diye biter. Buradaki “keşke”, çok masum bir “keşke”dir. Başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayan bir “keşke”dir. Böyle “keşke”lerin olsun ister miydin?
- Hayatımın tamamını, böyle güzel “keşke”lerle yaşayabilirdim... Aslında benim yaşamımla ilgili en önemli problemim, ciddi bir kabuğumun olması. Bunu, 30 yaşına geldiğimde daha net anladım. Çünkü bu yaşa geldiğinde, kadının dünyasında inanılmaz değişiklikler oluyor; hormonlar değişiyor, hayata bakış değişiyor. Kadın, o dönemde kendini yeniden keşfediyor. Ben, bütün bu değişimleri yaşadım ama bir tek bu kabuğumu kıramadım. Ne zaman olumsuz bir şey yaşasam, hemen bu kabuğumu kapatıyorum, kendimi geri çekiyorum. Bende olayların üstüne gitmek konusunda bir çekince var. Bu yaşıma kadar böyle yaşadım ama bundan sonrası için ilk planım, bu kabuğu kırmak ve hayatın kendisiyle daha fazla yüzleşmek.
Dengede yaşamayı seven bir insan olarak tanımlamak lazım seni...
- Aslında tam da öyle. Ben, hayatta her şeyin kararında olmasını isterim. Ellerimi açıp dua ettiğimde, iyinin de kötünün de kaldırabileceğim kadar verilmesini dilerim.
Bugüne kadar, iki anlamda da kaldıramayacağın şeylerle karşılaştın mı?
- Yaradılışımda bir şükretme olduğu için, iyilerle başa çıkmak konusunda bir problem yaşamadım. Aynı rahatlığı, olumsuz şeylerde gösterdiğimi söyleyemeyeceğim.
İLETİŞİM KURALLARIM VE SINIRLARIM VAR
Bir dönem, magazin basınının önemli bir figürüydün...
- O dönemler, modellerin aklının sadece sabun köpüğü şeylere yettiği gibi bir algı vardı. Yani ben “Bir gün sevgilinizi en yakın arkadaşınızla yatakta bastınız, ne yapardınız?” sorusuyla bile karşılaştım. Basınla olan ilişkilerimi yok sayamam; bugüne gelmemde basının büyük katkısı vardır. Ama benim bazı iletişim kurallarım, bazı sınırlarım vardır.
O dönemin medyasıyla bugünkü arasında çok büyük farklar var ama.
- Evet. şimdi işler biraz daha profesyonel yürüyor gibi.
BEKLEMEME DEĞECEK PROJELERDE YER ALACAĞIM
İnsanlar seni uzun süredir görmüyordu. Yeni dönemde ne gibi projeler bekliyor seni?
- O uzak olduğum dönemlerde, hayata ilişkin çok şey biriktirdim. şimdi, bütün enerjisiyle ve ayakları yere daha sağlam basan bir Funda Barın olarak aranızdayım. şu anda, birçok projeden oyunculuk teklifleri alıyorum. Hepsini de titizlikle değerlendiriyorum. Bunca sene beklememe değecek projelerde yer alacağım tabii ki...