Hastalık ve saÄŸlık ana rahminde mi biçimleniyor?

Güncelleme Tarihi:

Hastalık ve sağlık ana rahminde mi biçimleniyor
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 21, 2003 00:00

Kalp ve damar hastalıkları, ÅŸeker hastalığı ve yüksek tansiyon, anne rahminde yaÅŸanan kötü koÅŸullarla ilintili olabilir mi? Niye olmasın.. Birçok bilim adamı bu görüşte ve konuyla ilgili çok sayıda araÅŸtırma yapıldı ve makale yayımlandı.Genetik devrimin baÅŸlamasıyla birlikte bilim dünyasına ÅŸu görüş egemen oldu: Kalp hastalığı, kanser ve obezlik büyük ölçüde genetik kökenliydi; bunların DNA’dan ve eriÅŸkinlikteki yaÅŸam biçeminden kaynaklandığına inanılıyordu... Southampton Ãœniversitesi Çevresel Salgın Hastalıklar Birimi Tıbbi AraÅŸtırma Heyeti BaÅŸkanı David Barker ise saÄŸlık ve hastalığın çok daha karmaşık kökenlere dayandığını öne sürüyordu. Barker’e göre, ana rahminde ve bebekliÄŸin ilk evrelerinde yaÅŸanan koÅŸullar böbrek, karaciÄŸer, kalp ve beynin geliÅŸiminin ve yaÅŸamın daha sonraki evrelerinde iÅŸleyiÅŸ biçiminin ‘programlanmasında’ etkili oluyordu. Ceninin ana rahminde kötü bir ortama uyum saÄŸlamak zorunda kalması ya da bebeÄŸin doÄŸumdan hemen sonra kötü beslenme ve bulaşıcı hastalıklarla yüz yüze gelmesi bireyde kalıcı, dahası ölümcül sonuçlara neden oluyordu.Bu görüş, herÅŸeyin kökeninde genetik neden arayanlara meydan okumakla kalmayıp, aynı zamanda kamu saÄŸlığıyla ilgili yerleÅŸik ilkeleri de yerle bir ediyor. Ciddi bir kuramBarker’ın bu kuramı, bir zamanlar Aldous Huxley’in ‘Cesur Yeni Dünya’ kitabında düşlediÄŸi bir ÅŸeymiÅŸ gibi alaya alınmıştı, ÅŸimdi ise artık en ateÅŸli eleÅŸtirmenlerince bile ciddiye alınıyor. Ulusal SaÄŸlık Enstitüleri eriÅŸkinlikte görülen hastalıkların ceninle ilgili kökenlerinin araÅŸtırılması amacıyla 3,8 milyon dolarlık bir fon ayırmaya söz verdi. Bu, kurama duyulan ilgiyi arttırdı. Son birkaç yıl içinde bu konu üzerine yayımlanan bilimsel yazıların sayısı doruÄŸa tırmanırken, cenindeki programlama ile ilgili konferanslara bir hayli yer verilir oldu. Ulusal SaÄŸlık Enstitüsü’ne baÄŸlı Kalp, AkciÄŸer ve Kan Enstitüsü BaÅŸkanı Claude Lenfant, cenindeki programlamanın son derece önemli olduÄŸundan hiç kuÅŸku duymuyor ve bunun henüz kavrayamadığımız birçok ÅŸeye ışık tutabileceÄŸine inanıyor. Lenfant çoÄŸu hastalıkların genlerle çevre arasındaki uyuÅŸmazlıktan kaynaklandığının bilindiÄŸini belirtiyor ve ekliyor: ‘Asıl sorun, ‘çevre’ tam olarak hangi noktada baÅŸladığıdır; bu, ilk soluduÄŸumuz an mıdır, yoksa daha öncesi midir? Bu konuda ben de Barker gibi daha öncesine dayandığına, çevre etmeninin ana rahminden itibaren etkili olduÄŸuna inanıyorum,’diyor. Acı gerçekAcı gerçek ÅŸu ki, geliÅŸmekte olan gençler ve yetersiz beslenen, ya da vitaminlerden yoksun kalan kadınlar, karınlarında taşıdıkları bebekleri daha az besleyebiliyorlar. Yetersiz beslenen cenin, beyin ve kalp gibi kimi organlara öncelik tanımak zorunda kalır. Bu da, bedenin öteki bölümlerinin geliÅŸme sürecini uzatır. Bu etki yetersiz beslenmenin zaman ve türüne göre deÄŸiÅŸir. Bebek doÄŸumda saÄŸlıklı bir görünüme sahip olsa bile, karaciÄŸeri, böbrek, ya da pankreasında yaÅŸamının daha geç bir evresinde ortaya çıkacak bir bozukluk olabilir. Barker, cenin ve yeni doÄŸan bebeÄŸin son derece deÄŸiÅŸken olduÄŸunu, bu süreç içinde meydana gelen olayların bireyin eriÅŸkinlik dönemindeki saÄŸlığı açısından çok önemli bir rol oynadığının su götürmez bir gerçek olduÄŸunu belirtiyor. Kalp hastalığı iliÅŸkisiBarker, Birmingham Ãœniversitesi’nde bulaşıcı hastalıklar üzerine doktorasını yaptı ve ÅŸimdi süreÄŸen hastalıkların coÄŸrafyası konusunda uzman bir profesör. Britanya’da hastalıkların yayılımını gösteren yeni bir haritaya istatistikçi meslektaşı Clive Osmond ile birlikte göz attığında kalp hastalıkları oranlarında çarpıcı bir coÄŸrafik eÄŸilim dikkatini çekti. Londra dışında, Galler Bölgesi ve kuzey Britanya’yı içine alan yoksul sanayi bölgelerinde yaÅŸayan 35-74 yaÅŸ arasındaki erkekler arasında kalp hastalıkları oranı, daha varlıklı güney kesimlere kıyasla çok daha yüksekti. Dahası, hastalığın daha yaygın olduÄŸu kesimlerdeki erkeklerin yaÄŸ, sigara ve tütün tüketimi güneydeki erkeklerden farklı olmadığı gibi, bunların çok daha hareketli oldukları da bir gerçekti.O halde, kalp hastalıklarının, yalnızca beslenme ve yaÅŸam biçimiyle ilintili olmadığı açıkça ortadaydı.Bebeklikte baÅŸlıyorSüreÄŸen hastalıkların oluÅŸumu 30-50 yıllık bir süreci kapsadığından, bu durumun iyice kavranabilmesi için araÅŸtırmaya bebeklik döneminden baÅŸlanmasında yarar vardı. Barker ve ekibi ülke kapsamında tüm arÅŸiv ve hastane kayıtlarını taramaya baÅŸladı. Kayıtlar 1945 yılından 20. yüzyılın ilk yıllarına dek uzanıyordu. Ancak çoÄŸu, yalan yanlış ve yetersizdi. Neyse ki, Londra’nın kuzeyinde bereketli bir bölge olan Hertfordshire’da hemÅŸirelik ve ebelik yapan Ethel Margaret Burnside’ın çok özenle tuttuÄŸu kayıtlar vardı. 1986 yılında bu kayıtlar sayesinde Barker ve arkadaÅŸları insanların ilk evrelerindeki geliÅŸme ve beslenme sürecinin yetiÅŸkinlik dönemindeki saÄŸlıkları ile yakından ilintili olduÄŸunu ortaya koyabildiler. O sırada çoÄŸu yetmiÅŸli yaÅŸlarında olan 5654 Harfordshire’lı erkeÄŸin bebeklik dönemlerine uzanan kayıtlarını inceleyen Barker ve ekibi, 2,5 kilonun altında doÄŸan bebeklerin, eriÅŸkinliklerinde koroner kalp hastalıklarına yakalanma olasılığının çok daha yüksek olduÄŸunu gördü. Barker ve Osmond, 1989’da yayınladıkları ve tıpta bir kilometre taşı niteliÄŸini taşıyan rapora göre, doÄŸumda ve 1 yaşında normalin altında bir kiloya sahip olan erkeklerin, eriÅŸkinlik döneminde kardiyovasküler hastalıklara yakalanma olasılıkları çok daha yüksek. Daha sonra baÅŸka bilim insanları da bu görüşü destekleyen benzer bulgular elde etti. Bu arada ceninin yetersiz beslenmesiyle, yüksek tansiyon, ÅŸeker ve böbrek yetmezliÄŸi gibi baÅŸka rahatsızlıklar arasında da bir baÄŸlantı olduÄŸu ortaya kondu. Barker ve ceninde programlanma görüşünü savunan öteki araÅŸtırmacılar, yaÅŸamın ilk evrelerinde yoksunluÄŸun, bireyin saÄŸlığında önemli bir payı olduÄŸuna dikkat çekiyorlar. Cenin saÄŸlığının yalnızca yeterli kalori alımını deÄŸil, aynı zamanda dengeyi içerdiÄŸini, asıl sorunun besinlerin dengeli tüketimi olduÄŸunu belirtiyorlar. ObezliÄŸin kökenleriTümden yaÅŸam biçemindeki deÄŸiÅŸikliklere baÄŸlanmayan obezite, son on yıldır tüm dünyada hızla tırmanan bir sorun. GebeliÄŸin ilk altı ayında ciddi biçimde yetersiz beslenen annelerin dünyaya getirdiÄŸi çocukların, eriÅŸkinlik döneminde obez olmaları durumunda, ÅŸeker hastalığına yakalanma eÄŸilimleri de daha yüksek. DoÄŸum sırasında çok düşük kiloya sahip bebekler için de aynı ÅŸey geçerli. Uzmanlar bu tür çocukların ana rahminde kıtlık içinde bir yaÅŸama programlandıklarına, bunların açlığa daha dayanıklı olmalarına karşın, yaÄŸ ve kalori oranı yüksek bir beslenme düzenine uyum saÄŸlayamadıklarına inanıyorlar. Bunun en çarpıcı örneklerine Hindistan, Meksika, Pasifik Adaları ve dünyanın ‘beslenme dönüşümü’ adı verilen geçiÅŸ dönemini yaÅŸayan öteki bölgelerinde rastlandığına dikkat çekiyorlar. Bu bölgelerde yaÅŸam biçemi çıtasındaki ani bir yükselme, yoksulluÄŸa alışık bir toplumda ters tepiyor. Tartışılan savBarker’in savı son on yıl içinde giderek daha geniÅŸ bir kitlenin desteÄŸini almasına karşın, kimileri bunun durumu abartılı bir biçimde ortaya koyduÄŸu görüşünde diretiyor. McGill Ãœniversitesi çocuk hastalıkları ve bulaşıcı hastalıklar uzmanı Michael Kramer, Barker’ın, savına ters düşen verileri göz ardı ettiÄŸini ve görüşünü çürüten yığınla yayınlanmış araÅŸtırma olduÄŸunu öne sürüyor. Kimileri de savın dengeli beslenen normal kilodaki kadınların da neden düşük kilolu bebekler doÄŸurabildiklerine bir açıklama getirmediÄŸine, bu gibi durumların genlerle plasentanın geliÅŸimini etkileyen çevresel unsurlardan kaynaklanabileceÄŸine dikkat çekiyor.Barker ve ekibinin yaÅŸları 20 ile 34 arasında deÄŸiÅŸen 12,000 Southampton’lu kadın üzerinde yaptığı araÅŸtırma, 1998 yılından beri sürdürülüyor. Deneklerin beslenme düzenleri, beden yapıları ve kimi can alıcı istatistiklerin gözlendiÄŸi araÅŸtırmada, bebek sahibi olacakların saÄŸlıklı bir gebelik döneminden geçmeleri bekleniyor. Kadınların gebelik öncesi, sırası ve sonrasındaki saÄŸlık durumlarının gözlenmesi sayesinde, annenin beslenmesindeki hangi etmenlerin ceninin geliÅŸimi ve doÄŸan çocuÄŸun saÄŸlığını etkilediÄŸinin ortaya çıkartılması umuluyor. SaÄŸlığın kökenlerinin ana rahminde yattığı yönündeki somut gerçeÄŸe sırt çevirenlere pek de hoÅŸgörülü bir tutum sergilemeyen Barker şöyle diyor:‘Hepimizin görkemli bir yaÅŸam sürdüren, yiyip, içip 100 yaşında ölen bir amcası, ya da halim selim yaÅŸayıp 45 yaşında ölen bir yakını kesinlikle vardır. Ama her ÅŸeyin sorumluluÄŸunu genlere atıp, yan gelip yatamayız. Çünkü, genler bile bu gibi durumlara bir açıklık getiremiyor. Ä°nsanlar artık haklı olabileceÄŸimizi kabul etmek, çocuÄŸun geliÅŸiminde meydana gelen önemli olayların doÄŸumdan çok daha öncesine uzandığı gerçeÄŸini kafalarına koymak zorundalar. Bu konuda kılı kırk yarmaya artık gerek yok.’ Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!