OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 27, 2004 00:00
Almanya’da yaÅŸayan Türkler ve Almanların psikolojik rahatsızlıkları arasındaki farklılıklar psikiyatrları bile ÅŸaşırtıyor. Mesela depresyon, Almanların ruhlarını karartırken Türklerde aÄŸrılara yol açıyor. Histeri nöbetleri de daha çok Türk kadınlarında görülüyor. Leyla Yılmaz baÅŸ dönmesini pek önemsememiÅŸti. Fakat daha sonra aÄŸrılar hissetti. Önce başı ve karnı aÄŸrımaya baÅŸladı. AÄŸrılar daha sonra omuzlarından sırtına oradan da bacaklarına yayıldı. Her yanı aÄŸrıyordu. Tüm beden dengesi altüstü olmuÅŸtu sanki. Doktoru bile çaresizdi. AÄŸrıların organik kaynağını bulamamıştı, yoksa hastasının ruhsal sorunları mı vardı? Leyla hanım 20 yıl boyunca Hessen’deki bir fabrikada çalıştıktan sonra hasta kocasına üzülürken ÅŸimdi bir de asi oÄŸluyla uÄŸraÅŸmak zorundaydı. Depresyon tanısı da pek uymuyordu. En azından ruhsal çöküntü içinde yaÅŸayan diÄŸer hastalara göre oldukça canlıydı. Fakat Leyla hanım yine de ÅŸanslı sayılır. Almanya’daki Marburg Psikiyatri ve Psikoterapi KliniÄŸi’ndeki Alman-Türk bölümüne sevk edilince ağır bir depresyon geçirdiÄŸi anlaşıldı. Åžimdi altı Türk ve iki Alman hastayla birlikte klinikte tedavi görüyor. Ä°lk kez soruLeyla hanım doktor Sigrid Eger’e ilk kez bir soru sormaya cesaret ediyor: ‘Neden kendimi Alman hastalardan farklı hissediyorum?’ Spiegel, 2/04’te yayımlanan yazıya göre, bu durum sadece L.Yılmaz için geçerli deÄŸil. Marburg’daki doktorlar neredeyse tüm Türk hastaların rahatsızlıklarına teÅŸhis etmekte zorlanıyorlar. ‘Öyle sanıyorum ki doktorlar istemeden abartıyor veya küçümsüyorlar’ diye konuÅŸuyor acil bölümde görevli Türk doktor Suzan Kamçılı Kubach. Alman-Türk bölümünün kurucusu ve yöneticisi Eckhardt Koch da genelde çok sayıda hatalı tanının konduÄŸunu söylüyor. Mesela tuhaf sesler duyduklarını söyleyen Türk hastaları gerçekte bu semptomlara sahip deÄŸiller. Yanlış anlaşılma veya hatalı tanılar, Türk hastalarının psikiyatrik tedavisinde olumsuz sonuçlar doÄŸuruyor: Bir torba ilaç- Türk hastalar, psikiyatr uzmanına baÅŸ vurmuyorlar bile. Almanlara göre çok daha ender durumlarda ve ağır semptomlarda psikolojik veya psikiyatrik yardım alıyorlar. - Çaresizlikten olsa gerek, ister Alman olsun ister Türk birçok doktor, göçmenlere önemli oranda antidepresan yazıyor. Hastaların genelde ellerinde bir torba ilaçla geliyorlar, diyor Koch. Ve ilaçları kendi kafalarına göre alıyorlar. Tabii ilaçlar bu ÅŸekilde ya etkimiyor ya da tehlike oluÅŸturuyorlar. Almanya’da iki milyon kadar Türkün yaÅŸadığına bakılırsa, bu gruptaki psikiyatrik ihtiyaçların yeterince karşılanmadığı ortada. Fakat doktorlar, psikologlar, sosyologlar ve pedagoglar son zamanlarda kültürlerarası psikiyatri ile yakından ilgilenmeye baÅŸladı. Kısa bir süre önce 300’ü aÅŸkın uzman Essen’de düzenlenen bir Alman-Türk psikiyatri kongresinde bir araya geldi. Ve kongrede bir nokta hemen açıklığa kavuÅŸtu. Dil yetersizliÄŸinde öte sorunlar yaÅŸanıyor. Christian Haasen ve Oktay YaÄŸdıran’ın çalışması örneÄŸin, yeterli Türkçe bilgisi olmayan bir doktorun bile hastasının kültürü hakkında pek bir ÅŸey bilmiyorsa, doÄŸru tanıya ulaÅŸamayacağını gösteriyor. Çünkü araÅŸtırmacılar sorunun derinliÄŸine indikçe, ilginç bir ÅŸekilde kültürel bir sorunun izine ulaşıyorlar. Bir hastalığın ortaya çıkışı kültürle ne kadar iliÅŸkili? ÖrneÄŸin ÅŸizofreni Anadolu’da kuzey Almanya’dan farklı mı yaÅŸanıyor? Ve Ä°stanbul’da yaÅŸanan depresyon Bottrop’tan farklı mı?Leyla hanımın sorusu da buydu iÅŸte. Türkler rahatsızlıklarını içine attıkları için bunları mesela aÄŸrı olarak hissediyorlar. Bu farkların ne ÅŸekilde ortaya çıktığını hiç kimse kesin olarak bilemiyor. Psikiyatr Haasen, farkların hastalıklardan çok yakınmalardan kaynaklandığını düşünüyor. Türklerin depresyon sırasında gerçekten de daha fazla bedensel semptomlar yaÅŸadığını düşünmek bir yanılgıdır diyor Haasen. Elbette ki Alman hastalar da depresyon sırasında aÄŸrı çekiyor. Fakat onlar buna raÄŸmen depresyon geçirdiklerini söylerken, Türkler hastalığın beden üzerindeki etkilerini ön plana çıkarıyorlar. Histeri nöbetiBedensel semptomların ön plana çıkarılması Alman doktorlarının çözemedikleri diÄŸer bir hastalığı da açıklayabilir: Bugün artık ‘psikojen nöbet’ olarak da adlandırılan histeri nöbeti. Fenomen özellikle de 19.yy’da çok yaygındı. O tarihlerde batı Avrupa’da kadınlar dramatik bir ÅŸekilde yere yıkılıyorlardı. Birden bire titremeye baÅŸlıyor ve bedenleri kasılıyordu. Histeri, Sigmund Freud’un üzerinde çalıştığı en önemli hastalıklardan biriydi. Bugün artık batıdaki endüstri devletlerinde histeri hemen hemen hiç görülmez. Oysa Almanya’daki araÅŸtırmalar gösteriyor ki histeri nöbetleri Türklerde gerek birinci gerekse ikinci kuÅŸakta oldukça sık yaÅŸanmakta. Beden dili yanında, konuÅŸtuÄŸumuz dil de yanlış anlaşılmalara yol açabiliyor. Özellikle de iÅŸin içine mecazlar girdiÄŸinde. En ünlü örnek göbek olayı. Türk hastalarının birçoÄŸu ÅŸikayetlerini ‘göbeÄŸim düştü’ ÅŸeklinde açıklıyor ve bunu uygun iÅŸaretlerle anlatmaya çalışıyorlar. Ama bu asla göbek deliÄŸinin düştüğü anlamına gelmiyor. Hastalar dengelerini yitirmiÅŸ gibi hissettiklerini söylemek istiyorlar gerçekte. Nazar ve cinlerKem göz, nazar veya cinlerle ilgili yakınmalar ise özellikle de doÄŸu Anadolu’dan gelenlerde yaygın. Bu tür ÅŸikayetler ÅŸizofreni olarak bile teÅŸhis edilebiliyor diyor Koch. Oysa Anadolulu hasta nazar deÄŸdi derken genelde bir iliÅŸkinin bozulduÄŸunu anlatmaya çalışır. Tabii gerçekten de halünasyon ya da cinler gören hastalar da oluyor. Bu yüzden hataya düşmemek için hastanın kökeni hakkında kesin bilgiler edinmek gerekiyor. Marburg kliniÄŸindeki depresyon tedavisinde en önemli anahtar sözcük, ‘güçlenmek’. Grup sohbetleri, müzik uÄŸraÅŸları veya beden terapisinden oluÅŸan tedavi yönteminden dolayı Leyla hanım kendisini okuldaymış gibi hissediyor. Depresyonu bedeninde hissettiÄŸi için bedensel hareketlerle daha çok rahatlatıyor onu. Â
button