Harcının içine Ä°ran'dan gelen mücevherler kondu

Güncelleme Tarihi:

Harcının içine İrandan gelen mücevherler kondu
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 10, 2004 00:00

Süleymaniye Camii’nin yapımı konusundaki ilginç söylencelerden biri, Mücevherli Minare söylencesidir. Söylenceye göre:Önce temel kazımına baÅŸlandı. Kazmacılar durup dinlenmek bilmiyordu. Gece gündüz demeden çalışıyordu. Sinan: ‘‘Daha derine, daha derine!’’ diyordu. Temeller, iyice derine indikten sonra kazım iÅŸlemi durduruldu ve duvarcılar temeli kesme taÅŸlarla örmeye baÅŸladılar. Kışın gelmesi ile Sinan iÅŸi durdurdu ve ustalarla işçilere paralarını vererek memleketlerine gönderdi.Bu sırada, Ä°ran Åžahı Tahmasb Han'a yapımının bir süre durdurulması caminin yapımından vazgeçildiÄŸi biçiminde duyuruldu. Åžah, yapımın durmasını, Kanuni'nin parasının tükenmesine yordu. Hemen çok deÄŸerli mallarla deÄŸerli taÅŸlardan oluÅŸan bir sandık dolusu mücevher hazırlattı. Bunları bir elçi eÅŸliÄŸinde Ä°stanbul'a armaÄŸan olarak gönderdi. PadiÅŸaha bir de mektup yazdı. Mektubunda şöyle diyordu Åžah:‘‘Duyduk ki camiyi tamamlamaya gücünüz yetmeyip vazgeçmiÅŸsiniz. Size, dostluÄŸumuza dayanarak mal ve para ve mücevher gönderdik. Böylece bizim de hayratınızda katkımız olsun.’’Kanuni, mektuba da armaÄŸanlara da çok kızdı. Mimarbaşını çağırtarak deÄŸerli taÅŸlarla dolu mücevher sandığını ona verdi. Elçiye dönerek ÅŸunları söyledi:‘‘Senin Åžahının ne böyle büyük bir camiyi yaptıracak gücü, ne de böyle bir camiyi yapacak mimarı vardır. Ben her ikisine de sahibim. Åžahına söyle, onun deÄŸerli taÅŸları benim camimin taÅŸları yanında bir hiçtir.’’Kanuni elçiye bunları söyledikten sonra Mimarbaşı Sinan'a döndü: ‘‘Sana verdiÄŸim bu mücevherleri tez yapım alanına götür. Hepsini öteki taÅŸların arasına katıp caminin yapımında kullan.’’Ertesi gün elçi, yapım alanına geldi. Mimarbaşı da oradaydı. Elçinin yapıyı gezmeye geldiÄŸini görünce, mücevher sandığını ortaya getirtti. Kapağını açıp içinden iki avuç mücevher aldı. Büyük bir taÅŸ havanına koydu ve havan işçileri mücevherleri unufak ettiler. Mimar Sinan, elçinin hayretten irileÅŸmiÅŸ gözlerinin içine baka baka havandaki mücevher parçacıklarını bir avuç kum gibi, işçilerin kardığı harcın içine attı. Bunu gören elçi orada daha fazla duramadı. O gün de memleketine dönmek için yola çıktı. Derler ki, Sinan, gelen mücevherlerden kimilerini minarelerden birinin taÅŸları arasına süs olarak yerleÅŸtirdi. Bu yüzden o minare her güneÅŸ vurduÄŸunda pırıl pırıl ışıldamaya baÅŸladı ve mücevherli minare adını aldı.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!