Hakan GENCE
Oluşturulma Tarihi: Ocak 27, 2007 00:00
Adnan Serbest, 25 yıldır mekan ve bu mekanları tamamlayan mobilyalar tasarlıyor. Ona göre tasarım, ustalığın, doğru kullanılan malzemenin ve formun detayı. 15-21 Ocak tarihleri arasında Köln’de düzenlenen IMM Köln Uluslararası Mobilya Fuarı’nda Adnan Serbest’in tasarımları ilk 100 arasına ve Best of The Best Yarışması’nda ilk beşe girdi. Serbest’le fuarı, tasarımlarını ve koleksiyonunu konuştuk.
Tasarıma nasıl başladınız?- Biz Makedonya göçmeniyiz. Babam mobilyacı. Bu işlerle 12 yaşında babamın atölyesinde çalışarak tanıştım. 1960 ve 1970’li yıllarda Türkiye’nin karışık dönemlerindeki zanaatkár tavır ve kültür benim de düşüncelerimi etkiledi. Tasarım konusunda gerçek anlamda bilinçlenmem 1980’li yıllarda başladı. "Tasarım" sözcüğü o yıllarda çok yeniydi. Bizim kuşağımız 1920 ve 1930’lardaki objelerin anonimlerini yapıyordu. Ben modern klasiklerle ilgilenmeye başladım. 1980’lerde bu objelerin moda olması o yıllardaki ürünleri araştırmamı sağladı. Bu çıkışları yakalamanın ve o dönemlere denk gelmenin benim için artıları oldu ama seksenlerin sonlarında bir kimlik arayışına girdim. Kendimce doğru olan birtakım deneysel işler yaptım. Sonra bir gün birileri "Sen tasarımcısın" dedi, ben de oldum.
Çalışmalarınızda zanaatkár yönünüz mü yoksa tasarımcı yönünüz mü daha ağır basıyor?- Bugün zanaatsal tavrım doğrultusunda iş yapıyorum. Bu benim hayatım, benim tavrım, benim koleksiyonum. Kimin ne yaptığı dünyada hangi akımın, neyin moda olduğu beni pek fazla ilgilendirmiyor. Yaptıklarım nedir, ne değildir hiç durup da düşünmedim. Kendi adıma sanatla beslenen, sanatçı tavrıyla iş üreten insanlar olduğumuzu düşünmüyorum. Kendimi zanaat, sanat, fikir ve düşünce üreten bir kimlik olarak görüyorum.
Mahkeme salonu ve kamyon tasarladığınızı duydum. Biraz anlatır mısınız?- Askerlik yıllarımda bir kamyonun servis arabasına dönüştürülmesi gerekiyordu. Askeriyede yaptığım işlerden dolayı bana teklif getirdiler. İlk defa bir ürünü zorunlu olarak tasarladım. Yine askeriyede bir mahkeme salonu tasarlamamı istediler. Bu çalışma ilk iç mekan projem oldu. Basit bir mantık kullanarak yerleşim planını tebeşirle yere çizdim. Kürsü ve oturma yerlerini de elle yaptık. Çok güzel bir çalışmaydı, hatta işin sonunda 15 gün izinle ödüllendirildik. İlerleyen yıllarda 160’a yakın mekan tasarladım. Çoğunda da mahkeme salonunda kullandığım mekanı yerinde çizme tekniğini uyguladım.
Tasarımlarınızda kendinizi nasıl ifade ediyorsunuz?- Sakinlikten, sadelikten ve arınmışlıktan yanayım. Objelerin modern içeriğini güçlü tutarak beni yansıtan özgün bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Özellikle yurtdışına sunduğumuz objelerin tamamen özgün olması gerekiyor. Kişinin kendine ait bir şeyler yapabilme çabası uzun zaman alıyor. Ufkumu, çok okuyarak ve araştırarak geliştiriyorum. Bunu yaparken de tekniğimi zorluyorum. Çağdaş, araştırmacı ve yaratıcı düşünce üreten kişi olmak gerekiyor. Çağıma ve kendime karşı durmak işime gelmez.
Nelerden ilham alıyorsunuz?- Gittiğim yolda attığım 10 bin adımdan sonra atılan bir adımla aniden bir fikir gelebiliyor aklıma. Buna hayal, yetenek veya yaşananların birikimi diyebiliriz. Yaşanan süreçte insanın biriktirdikleri yeni şeyler üretmesine fırsat tanıyor.
PARA KAZANDIRANLAR VE HARCATANLAR
Tasarımlarınızda sadelik göze çarpıyor. Bu bir seçim mi?- Modern bir adamım. Modern ve minimalist bir dönemde çağın gerektirdiği gibi çalışıyorum. Koleksiyonumda arınmış, saf fikirlerin getirdikleri kendi yolunu buluyor.
Hangi malzemeleri kullanıyorsunuz?- Malzeme paletimi dar tutuyorum. Ahşap, cam ve metalin sınırlarını zorlayarak kullanmayı tercih ediyorum. Hepsi elde yapılan Design Koleksiyonu’ndaki ürünlerde ceviz ağacı tercih ediyorum. Objelerde çok fazla renk kullanmayı sevmiyorum.
Yeni koleksiyonunuzu anlatır mısınız?- Design ve Home olmak üzere iki koleksiyonumuz var. Design koleksiyona bu sene bar sandalyesi, koltuk ve sandalye olmak üzere üç yeni ürün kattım. Yeni koleksiyondaki ürünler daha tutarlı ve daha ergonomik. Bu ürünlerde ahşap kullanıldı. Avrupa’daki eleştirmenler olgunlaştığımızı söylediler.
Neden iki farklı koleksiyonunuz var?- Home Koleksiyon para kazanmamızı, Design Koleksiyon para harcamamızı sağlayan bölüm. Design Koleksiyon’un Türkiye’de kabul görmesi kolay değil. Bir dizayn markası oluşturup dünyada kabul görmek en az on yıl alıyor. Biz beş yılımızı verdik, beş yıl sonra da bu ürünlerden para kazanmaya başlarız. Design bölümündeki ürünlerimiz daha çok tasarımcı ve mimarlara yönelik. Home koleksiyon daha geniş bir kitleye hitap ediyor.
Markanızın hedefleri neler?- Bir süre önce Türkiye’de bir markalaşma modası başladı. Bu rüzgar bizi de bir yerlere getirdi. Şimdi ne yapmamız gerektiği konusunda daha çok bilgi sahibiyiz. Markaya para yatırıyor, çaba sarf ediyoruz. Küçük bir firmayı bir tasarım markası yapmak çok çalışmayı gerektiriyor. Biz uzun süreçte tutarlılığımızı koruyan bir marka olduk. Özellikle yurtdışında tanınmak, orada tutunmak ve mücadele etmek istiyoruz. "Küçük ama iyi şeyler yapan bir Türk markası var" denmesi için çalışıyoruz.
AVRUPA’DA KABUL GÖRMEK YETER, ÖDÜLE GEREK YOK
Köln’de düzenlenen IMM Köln Uluslararası mobilya fuarında tasarımlarınız ilk 100 tasarım arasına girdi. Best of the Best yarışmasında da ilk beşe girmeyi başardınız. Ne hissettiniz?
- Kabul görmek bile yetiyor bana. Bundan önce de iki kere dünyadaki 20 sanatçının girmeye hak kazandığı "Hit Guide" kataloğuna girdim ve "Best of the Best"e aday gösterildim. Ama artık yarışmalara ürün göndermeyi düşünmüyorum. Avrupa’daki yarışmalara tam güvenemediğim için biraz dışında durmak istiyorum. Biri ödül alacaksa, dilerim genç ve para kazanmaya ihtiyacı olanlar alır.
Tasarımlarınıza fuarda ilgi nasıldı?- Özellikle kromdan oluşan No:8 isimli berjer çok beğenildi. Ziyaretçiler tebrik etti ve fuarda bir sürpriz olduğumuzu söyledi. Benim için gerçek başarı insanların ürettiklerimi beğenmesi. Avrupalı samimi ve içten tasarıma değer veriyor.
HenÜz usta olmadım
Çıraklık ve kalfalık döneminin ardından ustalık dönemi gelir. "İyi şeyler yapıyorum" dediğiniz zaman ustalık dönemine başladınız demektir. Ben henüz ustalık dönemine grdiğimi düşünmüyorum. Doğru şeyler yapabilmek için fikir üretmeye devam ettikçe ve bundan sonra yaptıklarım şimdiye kadar olan çalışmalarımın önüne geçerse bunu anlarım.