Hulûsi TUNCA
Oluşturulma Tarihi: Haziran 30, 2006 00:00
26’ncı albümü "Can Suyum" ile müzik dünyasına dönen Ferdi Özbeğen, genç müzikseverlere ulaşmayı aklına koydu. Bodrum’da tatil yaparken bulduğumuz Özbeğen, bu albümle yeni kuşağa kendini tanıtmak ve gelecek projeleri için onlardan cesaret almak istediğini söyledi.
İlk albümünüz çıktığında doğan gençler şimdi 26 yaşında... Bunca aradan sonra yeni kuşakla buluşmak nasıl bir duygu?
Bu albümü yapmaktaki amacım zaten yeni kuşakla buluşmaktı.. Çünkü 15-25 yaş arası beni tanımıyor. Ve ben de 41-42 yıllık bir sanatçı olarak gençler beni tanısın istiyorum. Çünkü insan "Yahu ben bunca yıl müziğe hizmet ettim, bu çocuklar beni niye tanımıyor" demeden edemiyor. Özetle onlara bir parça olsun ulaşmak adına bu albüm yapıldı.
- Bu kaçıncı albümünüz oldu?
26, ama yine de ilk albümümü yapıyormuş gibi heyecanlıyım. Eğer bu albümü genç Türkiye’ye duyuramazsam, inanın çok üzüleceğim. Bu sözlerimin altında hiçbir ticari kaygı yok. "Çok satılsın da bana çok para gelsin" gibi düşünceleri tamamen aşmış durumdayım çünkü. Asıl sebep; eğer gençler beni bu albümle tanırsa, farklı şeyler yapma gayreti gösteririm. Yani bana cesaret verirler, ben de yeni beste ve sözlerle tekrar devreye girerim. Eğer sanatçıysanız, sanatla yaşayıp sanatla öleceksiniz.
- 1980 gençliği ile 2000’li yılların gençleri arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?
Tabii ki dağlar, denizler kadar fark var. 1980 gençliği çok şeyin özlemini duyardı. Çünkü her istediğiniz şey Türkiye’de yoktu. Bir spor ayakkabıyı, ancak yurt dışına giden birinden rica ederseniz giyebilirdiniz. Şimdi ise çeşit beğenmiyoruz! Cep telefonu denilen şeyi hayál bile edemezdik. Ankara’dan İstanbul’u aramak için PTT idaresine ’acele’, ’yıldırım’ diye ibareler koydururduk, yine de yarım gün telefon başında beklerdik. Yani bütün bu yoklukların içinde yetişen bir gençlik vardı. Şimdi rahatlık var, hangi kolayı içeceğini, hangi tişörtü, jean’i giyeceğini şaşıran bir gençlik söz konusu. Bizim bütün arzumuz gençlerimizin doyumsuz bir şekilde yetişmemeleri, geçmişten tamamen kopmamaları....
- Müzikte onlarca yıl, onlarca albüm, sayısız gazino çalışması... Herhalde epey maddi birikiminiz vardır.
Hayır, ben hiç para biriktirmedim. Bir sanatçı olarak han, hamam değil, dost biriktirmişim.
- İçinde bu isimde bir şarkı bulunmamasına rağmen, albüme neden "Can Suyum" adını verdiniz?
Hani bir filiz dikersiniz ya, ona ilk verdiğiniz su da can suyudur. Filizi o yeşertir. Bu albüm de bana daha iyi şeyler yapmam adına güç verecek.
- Albümde "Dilek Taşı" gibi birkaç klasik eksik ama... Çalışmanın devamı gelecek mi?
Evet, projenin devamı gelecek. Çünkü 50’den fazla şarkı, bugünkü ortama adapte edilmek üzere arşivde bekliyor. Yeter ki bu albüm bize heves verecek bir tiraja erişsin.
- Bodrum’a yerleşeli ne kadar oldu?
25-26 sene... Ben en popüler zamanlarımda bile yaz aylarını kendime ayırdım. Program program, festival festival dolaşmazdım. Bütün kış deşarj halindeyseniz, çalışıp duruyorsanız, yazın mutlaka bir-iki ayı kendinize ayırmanız gerekir. Aynı futbolcular gibi... Oysa şimdiki sanatçılar, yaz ayları geldi mi Armut Festivali, Kiraz Festivali dolaşıp duruyorlar. Rahmetli Zeki Müren "Bir insanın ömrü hem kazanmaya hem yemeye yetmez" demişti, çok doğru bir laf. Eğer kendinizi şarja alırsanız, sonbahar geldiği zaman da yepyeni biri olarak yeniden halkınızla buluşursunuz.
- Gördüğünüz yeni star ya da star adayları var mı?
Tarkan var. O çocukta gördüğüm star ışığından çok etkileniyorum. İyi ki böyle bir genç Türk popüler müziğinde var. Diğer gençler bu lafıma kırılmasın ama, ben her zaman gençlerin yanındayım. En başarısız denilen albümde bile bir çaba, bir duygu buluyorum. Ama aralarından sıyrılan Tarkan’da farklı bir şeyler hissediyorum. Çocuklarımızın hepsinden Pavarotti olmalarını bekleyemeyiz ki! Bırakın söylesinler! Zaten bütün dünyada bu akım var.
- Yeni şarkıcı ve grupların eski eserleri cover yapıp sunmalarına ne diyorsunuz?
Allah diyorum! Tabii ki çok iyi bir şey bu... Yeni besteler üretmekte zorlanan gençler, "Acaba eskiler ne yaptı" deyip arkalarına bakıyor ve hazine buluyorlar. Hem de bu şarkılar sayesinde bizleri tanımış oluyorlar.
YENİ MERCAN DEDE’LER ÇIKMALI
- Müzik tarzları birbirine karıştı. Müzikte bir tıkanma söz konusu mu?
Evet. Geçenlerde Fahir Atakoğlu ile Hüsnü Şenlendirici’nin bir programını seyrettim. Fahir bir ara "Artık beste bitti. Beste yapacak nota kalmadı. Notalar birbiriyle o kadar çok buluştu ki, yeni yapılan bir beste, bir başka parçaya benziyormuş havasını yarattı" dedi. Bütün dünya müziğinde bir yavaşlama, bir kendini tekrarlama var. Bunun içindir ki Batı, Hindistan’dan Japonya’ya kadar olan bölgenin müzikleri ve enstrümanlarıyla buluşmaya başladı. Benim üzüldüğüm nokta, Anadolu gibi bir kültür hazinesinin farkında olmamaları. Bu ülkeden yeni Mercan Dede’ler çıkmalı...