Güncelleme Tarihi:
* “Bugün Ne Giysem”in kaçıncı sezonundasınız?
- Üçüncü sezona başlıyoruz. Tabii ben ikinci sezon itibariyle katıldım ekibe. Çok keyifli ve zevkli geçiyor. Programı çok seven de var nefret eden de. Ben çok keyif alarak yapıyorum.
* Ekiptekiler sizi nasıl karşıladı?
- Hakan Akkaya ile enerjimiz çok tuttu, özel hayatımızda da görüşüyoruz. Ivana Sert’le de aynı şekilde. Tüm ekip birbirine karşı inanılmaz sıcaktı, dolayısıyla aralarına girince hiç yabancılık çekmedim. Uğurkan (Erez) da ben bu mesleğe adım attığımdan beri yanımda olan bir isim, onun varlığı benim için huzur kaynağı. İç Yapımlar ekibi de çok genç, çok dinamik ve işlerinde çok iyiler.
* Daha önce sunduğunuz programlarda daha ön plandaydınız. Şimdi biraz geri plana düştüğünüzü hissediyor musunuz?
- Ben bu duruma çok takılan biri değilim, işin sonucuna bakmaya çalışıyorum. Ben mutlu olursam ortaya iyi bir iş çıkar. Geçen sene “Bugün Ne Giysem”in gala gecesi benim için çok heyecanlı geçti. Daha önce de birkaç yerde sunuculuk yapmıştım ama tek başıma hiç canlı yayın sunmamıştım. O yüzden bayağı bir korkmuştum, heyecanlanmıştım, çok ağır bir geceydi. “Ben bunu halledersem bir daha hiçbir şeyden korkmam” dedim. Hakikaten de öyle oldu, Allah yardım etti de her şey çok güzel geçti. Artık alayından korkmam yani...
BU SEKTÖRDE HER ŞEYE HAKİMİM
* Moda konusunda katlanamadığınız şeyler nedir?
- Kapri pantolon altına topuklu ayakkabı giymek. Ya da düz klasik topuklu ayakkabıyı taytın altına giymek. En uzun bacaklıyım diyen birinin bile bacaklarını kısa gösteren seçimlerdir bunlar. Çok kısa boylu bir kadının bilekli bot giymesi de moda yanlışları arasında yer alıyor. Bu saydıklarım bir kadının kendisine yapabileceği en kötü şeyler diyebilirim. Moda sektörü içerisinde yer alalı 16-17 yıl oldu. Hayatımda üzerime giyip çıkarmadığım elbise yoktur. Hostes kıyafeti, erkek kıyafeti, abiye, gelinlik... Aklınıza gelebilecek her şeyi denedim; şemsiye giyip çıkmışlığım bile var. İnsanların şunu anlamasını istiyorum; moda insanın tırnağının ucundaki french’in rengidir. O sene beyaz oje üzerine siyah french çekiliyordur, moda o siyah french’tir. Elbise dikemeyebilirim veya dikiş bilmiyorum ama öyle bir gözüm var ki, bu sektörde her şeye hakimim. Sadece giyilen elbiseye değil, saçın tonundan makyajın yapılışına kadar bütün olarak bakabiliyorum. Yüzüme o kadar çok makyaj yapıldı ki, gözüm kapalı kendi makyajımı yapabilirim. Birini gördüğüm zaman “Sen bu eyeliner’ı böyle çekmemelisin, sana şöylesi yakışır” diye söylüyorum. Bunu söyleyebilme yetkisine sahip olabilmek için make-up artist veya modacı olmam gerekmiyor. Halimden ve bulunduğum yerden çok memnunum. Benim gibi Özge Ulusoy’da da ciddi bir tecrübe var.
* Hamileliklerinizde ne kadar kilo aldınız?
- İlkinde 6,5 kilo aldım olay oldu; “Nasıl 6,5 kilo alırsın, hiç mi yemedin?” dediler. Yedim ama yapım bu... İkincisinde öyle bir zorlamışım ki kendimi, 10-12 kilo aldım. Ama baktığınız zaman 6,5 da 12 kilo da aynı duruyor. Tabii bir de uzun boylu olduğum için pek belli olmadı kilolar. Doğumdan üç ay sonra “Nasıl kilo verdin?” diye geldiler ama ben zaten kilo almamıştım ki... Hafif yüzüm doldu, kollarım şöyle bir tatlı oldu. İki doğumumdan çıktıktan sonra da ilk iki gün ödem vardı, beşinci günün sonunda göbeğim bile gitmişti. Normal doğum yaptığım için aldıklarımın hepsi kısa sürede gitti. Emzirme döneminde özellikle ikinci doğumumdan sonra aşırı kilo verdim. Hamile kaldığım kilodan da aşağı düşmeye başlayınca doktoru aradım. Aşırı emziriyordum ve bildiğiniz üzere emzirmek de kilo kaybettiriyor. Bu dönemde aşırı yiyordum, hatta duvarları bile yemek istiyordum. Hiç iştahlı bir insan olmadığım için her şeyi yemek istemek çok keyifliydi. Hamburgerler, patates kızartmaları yani önüme ne gelirse yiyordum. Şimdi sabahları yumurtayı bile zor bitiriyorum.
DÖNER DE YİYORUM İSKENDER DE
* Şu anda yiyor musunuz yüksek kalorili besinleri?
- Döner de yiyorum, iskender de. Sonuçta avantajım var ve bunu kullanıyorum. Spor yaptığım için metabolizmam yediklerimi yakıp atıyor.
* Hangi sporları yapıyorsunuz?
- Spor hocam “Bazı vücutlar kaslıdır bazıları değil, sen kaslısın” dedi. İki haftada bir gün “fit in time” yapıyoruz. Onu yaptıktan sonra iki gün ara vermek gerekiyor. Dolayısıyla iki gün boş bırakıp, bir gün pilates yapıyoruz. Biraz ağırlıklı pilates çalışıyoruz. Yine bir gün ara verip bir gün de spor salonunda ağırlıklarla çalışıyoruz.
* Plan program yapmayı sever misiniz?
- Çok güzel plan yaparım ama bir yerde karışıyor hep işler. Eşimle oturayım, akşam yemek yiyelim, çocuğumu yıkayayım, vicdanım rahat etsin ikisini birden yıkayayım, birini sekizde, diğerini dokuzda yatırayım, akşam eve misafirler gelsin, onlarla ilgilenelim, sabah kalkınca hangi sporu yapacağım, gece kaçta yatacağım, çekim kaçtaydı diye program yapıyorum. Sonra biri bana gelip “Çağla Hanım, Kuzey’i okuldan kim alsın?” diye sorunca delirebiliyorum; “Onu da ben söylemeyeyim, bir şeyi de kendiniz düşünün” diyorum. Evde çocuklar olunca 10 dakika koltuğa oturamıyorum. Ben çalıştığım zaman enerjim daha da yükseliyor. Daha mutlu bir anne oluyorum ve onları da mutlu ediyorum. O yüzden “Spora vaktim yok” bahanesini asla kabul etmiyorum. Bu kadar çalışmanın arasında iyi hissettirecek şeyler mutlaka yapıyorum. Mesela 15 dakika İstinye Park’a gidip kendime bir parfüm alınca o bende bir heyecan yaratıyor.
RUHUMA YÜZDE 100 İYİ GELEN TEK ŞEY SPOR
* Evdeki Çağla ile ekrandaki Çağla farklılar mı?
- Ekrandaki, buradaki veya evdeki Çağla farklı değil. Hep aynıyım ama tabii iki erkek çocuğu sahibi olmak hayatıma acayip bir boyut getirdi. Onlarla beraber hayatım doldu taştı.
* Duygusallaştınız mı?
- Duygusallık çok oluyor, bir de vicdan muhasebelerim başladı. İçimdeki ses “Ne yapacaksın ki orada, gezeceğine otur burada çocuklarınla ilgilen” diyor.
* Huy olarak size mi eşinize mi benziyorlar?
- Bana benzemiyorlar. Kuzey çok inatçı mesela, ben o kadar gururlu bir insan değilim. Hoş Emre de gururludur ama 3 yaşında bu kadar gurur görmedim. Sırf benim söylediğimi yapmamış olmak için aksi şeyler yapabiliyor. Alıp bizi yerden yere vuruyor, parmağında oynatıyor resmen. Diğeri ise hep azarlıyor. Daha konuşamıyor olmasına rağmen hep bağırıyor. Bilmiyorum kime benzediler; belki büyüdüklerinde karakterleri yerine oturur.
* Kendinizi iyi hissetmek için neler yapıyorsunuz?
- Benim ruhuma yüzde 100 iyi gelen tek şey spor. Hem ter hem de içimdeki stresi atıyorum. Yıllarca tenis oynadım, tenis oynamaya bayılırım. Doğum girince araya tenise geri dönemedim ama yazın başlamak istiyorum. Spor yaparken bütün dünyaya kapatabiliyorum kendimi. Vücudumu şekillendirmekten ziyade ruhumu beslediğim için spor yapıyorum.
BEN HEP KİLO ALMA SIKINTISI ÇEKTİM
* Fiziğinizin formülü nedir?
- Benim formülüm formülsüzlüğüm ve bunu kafaya takmamış olmam. Hatta benim formülüm belki de birilerine inat kilo almaya çalışmamdı. 5 yaşımdan beri baleyle başlayan aktif, disiplinli bir hayatım olduğu için hiç tartıya çıkmadım. Kilo verememe gibi bir durumu hiç yaşamadım. Ben hep kilo alma sıkıntısı çektim, dolayısıyla pek çok Türk kadınının aksine farklı hamilelikler yaşadım.
EMRE SABAH AKŞAM KEŞKÜL YER
* Günlük beslenmeniz protein ağırlıklı mı?
- Sabah kahvaltısında yumurta, beyaz peynir, zeytinyağı, kekik ve iki dilim ekmek yerim. Spor yapacağım günün sabahı mutlaka iki yumurta akı ve bir yumurta sarısı ile yapılmış omlet veya patatesli yumurta yerim. Öğle yemeğinden önce bulursam bir-iki atıştırmalık kayısı veya badem tüketirim. Öğle yemeğinde spor yaptıysam makarna, et, salata tercih ederim. Akşamüstü mutlaka bir sandviç, tost veya simit seansım var. Akşam yemeğinde de yine et yerim.
* Eşiniz ve çocuklarınız nasıl besleniyor?
- Emre’nin kendi düzeni var. Aslında benim gibi beslense daha iyi olur. Çünkü tatlıya çok düşkün. Benim tek tatlı düşkünlüğüm var, o da kaşıkla şekersiz Sarelle yemek. Dibini görene kadar yediğim bile oluyor. Emre sabah akşam keşkül yer. Tabii diyelim Emre kilo aldı, kesiyor tatlıyı, hemen verebiliyor aldıklarını.