Ayten SERİN
Oluşturulma Tarihi: Ekim 24, 2009 00:00
Hamilelik terörü terimini ilk kez, Okan Bayülgen’in eşi Şirin Ediger’den duydum. Kendisiyle birkaç hafta evvel hamilelik ve doğum üzerine yaptığımız röportaj sırasında kullanmıştı. Hamilenin özel durumunu düşünmeden konuşanların yarattığı gerilimi kastediyordu. Hamile kaldığı sıralar, bazı tanıdıkları onu ciddi şekilde korkutan deneyimlerini anlatmış.
İşte bu yazı da aslında hamileler değil, etrafında hamile akrabası, arkadaşı veya tanıdığı onlanlar için. Hamileler elbet tavsiyeye ihtiyaç duyarlar ama eğer bir tavsiyede bulunacaksanız lütfen bunu bebek bekleyen kişiyi panikletmeden yapın. Çünkü hamileler daha evhamlı, daha alıngan, daha gergin olabilir.
İlk protokol krizi: Bu durum genellikle hamileliğin ilk dönemlerinde yaşanır. İlk üç ay her hamilelikte az da olsa düşük riski olduğundan, uzmanlar, hamileliğinizi 3 aydan sonra çevrenize açıklamanızı tavsiye eder. Ama çoğu kadın 3 ayı beklemeden bunu en yakınlarıyla paylaşmak ister. Burada bir protokol krizi yaşanır. Üçüncü aydan sonra haberdar edilenler darılır, sitem eder. Bebek sağlıklı olacak mı, hamilelik sürecek mi gibi kaygıları olan anneye bu dönemde bir de protokol stresi yaşatmayın. Başkasından duyarsanız gidip hesabını sormayın.
Hormonların etkisi: Hamilenin hem fiziksel hem duygusal kapasitesi dönem dönem düşebilir. Normalde kaldırabileceği bir tartışmayı, espriyi, eleştiriyi hamileyken kaldıramayabilir. Karşınızdaki kadın size her ne kadar eskisi gibi görünse de unutmayın ki hormonları değişti. Aniden çok duygusal ya da huysuz olabilir.
Hasta muamelesi: Hamileye karşı aşırı hassas olacağım derken hasta muamelesi de yapmayın. Hiç korunmamak ve hor görülmek sinir bozucu olduğu gibi, aşırı korunmak ve sıkılmak da daraltıcı olabilir.
Beslenme ve tarama paniği: Folik asit ve demir gibi takviyeler tüm doktorlarca kabul edilirken, kimi doktorlar hastalarının vitamin, kalsiyum gibi diğer takviyeleri kullanmasını istemeyebiliyor. Veya kişiye özel programlar uygulanıyor. O yüzden herkesin aynı takviyeleri alması gerektiğini dayatmaya çalışmayın. Aynı durum tarama testleri için de geçerli. “Mutlaka bu testi yaptırmak gerekiyor, sen yaptırmayacak mısın?” demeyin. Her hamileyi en iyi doktoru bilir, tarama testlerinin zamanını ve seçimini de o yapar. Tavsiyenizi makul ölçülerde yapın.
Olumsuz doğum hikâyeleri: Kendinize ve çevrenize ait kötü doğum hikâyelerini anlatmayın. O size sormuş olsa bile anlatmanın daha makul bir yolunu bulun. Hele de ilk doğumuysa o zaten yeterince endişeli ve meraklıdır bu konuda. Emin olun sizin vereceğiniz ekstra korkuya hiç ihtiyacı yok.
Balon gibi şişmişsin: Genişlemişsin, çok kilo almışsın, şişmanlamışsın, balon gibi şişmişsin, hadi daha da abartalım, duba gibi görünüyorsun... Bunların herkes için sinir bozucu olduğunu anlatmaya gerek bile yok. Eğer bebeğin büyüdüğünü ifade etmek istiyorsanız direkt böyle söyleyin. Hamilelikte bedensel değişiklikleri kabul etmek birçok kadın için zor olabiliyor. Onun kendi bedeniyle ilgili ne hissettiğini bilmeden paldır küldür kilo esprileri yapmayın. Aynı şekilde “Ama niye hiç büyümedi karnın” demek de belki anne için bebeğim büyümüyor mu endişesi yaratabilir. Herkes hamilelikle aynı kiloyu almaz. Çok kilo da her zaman bebeğin çok büyüdüğüne işaret etmez.
Çocuk bakmak çok zor: Evet zor, bunu biliyoruz. Ama güzelliğinin, zorluklarını aşma gücü vereceğine inanarak çocuk olayına girdik. Çoktan hamile kalmış bir kadına “şöyle zor, böyle zor” demenin âlemi var mı? Onun yerine bulduğunuz çözümler varsa zorlukların nasıl aşılacağını anlatın. Hem sizin çocuğunuz zorsa herkesinki de öyle mi olacak?