Güncelleme Tarihi:
Üzerinizdeki ışıltılı giysileri çıkarıp makyajınızı sildiğinizde, aynada gördüğünüz kadına ne diyorsunuz?
- “Acaba makyajsız halim de güzel mi” diyorum. Zaman zaman makyajsız halimi de çok beğeniyorum.
Ben kendinizle baş başa kaldığınız andan bahsediyordum. Yani ışıltı bitiyor ve gerçek Petek’le karşı karşıya kalıyorsunuz ya, işte o Petek’e ne dersiniz?
- Bu zamana kadar çok doğru projelerde yer aldığımı söylerim. Bir de çocuk ruhumun hâlâ yüzüme yansıdığını...
Kaybetmemek lazım o çocuk ruhu değil mi?
- Muhakkak. Mesela benim her yerde bir oyuncağım vardır. Hayvan sevgim de çok fazla. Dört tane köpeğim var. Onlarla üzüntümü, sıkıntımı paylaşırım. Çocukluk arkadaşlarımla hâlâ görüşüyorum.
RÖPORTAJDAN HEP KAÇTIM
Programınızda seyircilerle diyaloğunuzu gördüm de, sanki evde misafir ağırlıyorsunuz...
- Gerçekten de öyle. Gelen sanatçı dostlarımız kendilerini çok güzel ifade edebiliyor, sözleri hiç kesilmiyor. Aynı zamanda programda mesaj veren, öğretici şeyler yayınlıyoruz. Geçtiğimiz günlerde Amerika’da 3 yaşındaki çocuk, babası kaza geçirince 911’i arayıp yardım çağırmış mesela. Peki biz acil servis numarasını biliyor muyuz? Bunu çocuklara öğretiyor muyuz? Bunun gibi mesajlar vermeye çalışıyoruz. Ama dram yapmıyoruz. İnsanların derdi zaten kendine yeter. Onun dışında şarkılarımı söylüyorum, yeni albümüm “Yalanı Boşver” çıktı, Sinan Akçıl imzalı. Ferhat Göçer’le yaptığım düet de internette tıklanma rekorları kırdı.
Bu kadar işi bir arada yaparken zorlanıyor musunuz, yoksa vaktinizi iyi mi kullanırsınız?
- Vaktimi iyi kullanmaya çalışıyorum. Çok da güçlü bir ekibim var. 10 senedir aynı ekiple birlikteyim. Bu sektöre gireli 10 sene oldu. Röportaj yapmaktan, televizyon programlarına gidip de kendimi anlatmaktan hep kaçtım. Bu başka bir psikoloji. Ama diyorsan ki; “Kendi programında nasıl istediklerini anlatabiliyorsun”, o bambaşka... Evim gibi hissettiğim için başım ağrısa bile anında paylaşıyorum.
KİMSE BENİ SEVMEK ZORUNDA DEĞİL
Neden röportaj yapmaktan kaçtınız?
- Yanlış anlaşılmaktan çok korktuğum için. Kimse beni sevmek zorunda değil. Ama sevmeyenlerin de bana karşı önyargılı davranmasından dolayı kendimi çektim. Hiç kendimi ifade edemedim. 7/24 kendimi anlatamam ki! Zaten kendini çok anlatan insandan çok korkarım. Elbette ki ben de Pollyanna değilim. Yüzümde maskeyle dolaşmıyorum. Zaman zaman pot kırıyorum tabii. Hatasız kul olmaz. Bu da doğallığımdan kaynaklanan potlar zaten.
Bu arada assolist kıyafetlerinizden kurtulmuşsunuz...
- Evet assolistlikten sıyrılmam gerekiyordu. Yaşıma uygun, daha modern olmalıydım. Eskiden neden böyle değildi? Çünkü Günay ya da Maksim’de en son sahne alan assolist bendim. Kot pantolonla ya da spor ayakkabıyla sahneye çıkamazdım. Şimdi devir değişti, herkes kendini rahat hissettiği şekilde giyiniyor. Ben yıllardır mini elbise giymiyordum. İlk defa şimdi giyiyorum, çok da zorlanıyorum. Çünkü uzun elbiselere alışmıştım. İçlerinde bacaklarım istediğim gibi yamuk ya da çapraz duruyordu. Şimdi mum gibi durmak zorunda kalıyorum. Oturuşuma dikkat etmeye çalışıyorum.
SEZEN VE İBO ARAYA GİRDİ CAN’A BİR ŞANS DAHA VERDİM
Hâlâ çocukluk arkadaşlarıyla görüşmek, 10 yıllık bir ekibe sahip olmak, çalkantılarına rağmen bitmek bilmeyen bir ilişki... Bu nasıl bir istikrardır?
- 11 sene oldu Can’la. Bana diyorlar ki; “Neden bu kadar yıl beklediniz de sonra sadece nikâh kıydınız?” Ben beklemedim ama hayatın getirdiği bazı şeyler vardır, onların aşılması gerekiyordu. O da o zaman diliminde aşıldı.
Gerçekten haberiniz yok muydu “Beyaz Show”daki evlilik sürprizinden?
- Ben İzmirliyim. Ailem İzmir’de. Onlar istemez mi kızlarının düğününde eğlenmeyi? Ben istemez miyim dostlarımın, büyüklerimin nikâhıma gelmesini? Geçen gün “Öyle Bir Geçer Zaman ki”de nikâh davetiyeleriyle ilgili bir sahne gördüm, “Ben hiç öyle heyecanlar yaşayamadım” diye düşündüm. Gidip davetiyemi seçeyim, kınamı yakayım... Kısmet olmadı. Nur Yerlitaş ve Cengiz Abazoğlu’ndan iki farklı gelinlik alıp onları giyecektim. Hayalim böyleydi aslında. Böyle hayaller kuran bir kadın var ama başka pencereden bakarsan da dünyada ilk kez böyle bir sürpriz yapılmış... Ben çok sabırlı biriyim. Beni tanıyanlar bile şaşırır sabrıma. Ama bazı şeylerin değişmesi gerekiyordu. Gece gezmeyi çok severdi Can. Ben ise gece gezmekten nefret ederim. Bazı anlaşmazlıklar oldu ve onu boşadım. Sonra Sezen Aksu araya girdi, evliliğimizi toparlamak istedi. Anneannemlerin evinde oturuyordum, o kadar kötüydüm ki! Kapı çaldı, bir baktım Sezen Hanım! “Seni böyle görmek istemiyorum karşımda” dedi. İbrahim Tatlıses de araya girmek istedi. Sonunda “Bir şans daha tanınmalı” dedim. Ama bu şansı verirken de bana bazı sözler verdi. Şu an deniyoruz. Bu sözleri tuttuğu sürece bu ilişki yürüyecek. Ama bu sözler tutulmadığı an o da, çevrem de biliyor ki artık bu ilişki yürümez.
HAYATA HOŞ BAKANLAR GRUBU, CAN’I DEĞİŞTİRDİ
İlişkiniz şimdilik nasıl gidiyor?
- Çok iyi. Bu arada Hayata Hoş Bakanlar grubuna buradan teşekkür ediyorum. Çünkü Can böyle güzel bir grupla dostluk içerisinde.
Ne iş yapar bu grup?
- Hayata Hoş Bakanlar, her şeyin en güzelini, en hayırlısını gören bir grup. Dinine çok bağlı bir grup. Can da onlarla dost oldu ve çok değişti. Geceleri neredeyse dışarı çıkmıyor. Şimdi artık ben ona “Dışarıya çık” diyorum. Böyle bir değişiklik oldu hayatımızda.
‘BEBEK GELİYOR’ DİYE SEVİNDİK MEĞER TİROİT HASTASIYMIŞIM
Genç ve güzel bir kadın. Üstelik şöhretli ve kendi parasını kazanıyor. Normalde bu durumda olan biri, yıllar süren ilişkinin ardından boşandığı eşine kolay kolay yeni bir şans vermez...
- Allah, “Her şeyi zamanı gelince yaşayacaksın, boş yere tutturma” diyor. Ben çok tutturmuştum, evleneceğim diye. Ne oldu? Mesela çocuk istemiştim. Nikâh oldu, evlendik, dedim ki “Allah bana bir evlat versin”. Ben sahnede bir düştüm, tansiyonum yerlerde! Hatta çocuklara yönelik bir yardım gecesiydi. Hemen beni hastaneye götürdüler. Ekip seviniyor “bebek geliyor” diye. Bir baş dönmesi, mide bulantısı bende... Meğer tiroit hastalığım varmış. Kan değerlerim o kadar düşüktü ki, doktorum “Şu anda hamile kalırsan çocuğun zihinsel engelli doğar” dedi. Sonra her şeyi hayatın akışına bırakmaya karar verdim.