Güncelleme Tarihi:
Türkiye’ye gelmeden önce Kelebek’in sorularını yanıtlayan sanatçı, bu ziyaretinde mutlaka hamama gitmek istediğini söyledi.
Ekibiniz Birleşmiş Milletler gibi... Neden böyle bir ekip kurma gereği duydunuz?
- Yapım-cımla Paris’te, program yaptığım bir barda tanışmış-tım. Birkaç yıl sonra ıtalyan davulcum Simone Prattico, sonrasında Fransız ses teknisyenim Alban Sautour ile yollarımız kesişti. Simone da Brezilyalı bas gitaristimiz Acelino de Paula’yı getirdi. Birkaç ay sonra ise Japon piyanist Hiro Morozumi aramıza katıldı. Hiro, Paris’te birçok müzisyenin katıldığı bir çalışmada Norveçli gitarist Oyvind Nypan ile tanışınca grubumuz son halini aldı. Bizi müziğimiz bir arada tutuyor. Son albümüm “Tributaries”de de birçok yabancı müzisyen bize eşlik etti. Cazdan
blues’a farklı türlerin harman-landığı bir albüm ortaya çıktı.
Peki siz kendinizi hangi müzik türüne yakın hissediyorsunuz?
- Basit pop melodilerini, cazdaki dışa vurumları, funk’taki yükselişleri ve rock’ın enerjisini seviyorum. ınsanın kendini bir kategoride sıkıştırması fikrinden hoşlanmıyorum. Bir sonraki albümüm hard core punk bile olabilir.
Sahneyi kimlerle paylaşmaktan keyif aldınız?
- Geçen sene Lionel Richie, Richard Bona, Herbie Hancock, Ron Carter, Diane Reeves gibi birçok ünlüyle aynı sahnedeydim. Aynı sahneyi paylaşacağım kişiyi seçmek benim elimde olsaydı, idolüm Stevie Wonder’ı seçerdim.
1984 doğumlusunuz ve ünlü bir müzisyen olmak için bazılarına göre henüz çok gençsiniz. Bu durumun avantajları ve dezavantajları neler?
- Öncelikle, caz söylemek isteyen genç bir kız olarak ciddi dezavantajlarla karşılaştığımı belirtmeliyim. Çünkü yaşımdan dolayı insanların güvenini ve saygısını kazanmam çok zordu. Neyse ki müzik alanında akademik eğitim almıştım. Bu işimi kolaylaştırdı. ınsanlar yazdığım şarkıları kendi sesimden dinleyince, işler daha da kolaylaş-maya başladı.
Son albümünüze, Swing Journal tarafından “Altın Plak” verildi.
- Evet, çok gururlandım. Ödülü Japonya’nın en büyük caz dergilerinden biri verdi. Altın Plak beklemediğim bir ödüldü ve gerçekten çok mutlu oldum.
Bu, Türkiye’ye üçüncü gelişiniz olacak, değil mi?
- Evet... İlk kez ailemle birlikte Marmaris’e tatil yapmak için gelmiştim. 1998 yılıydı. Ben oradayken Tarkan’ın şarkılarını günde 25 kez çalıyorlardı. Onun
şarkısıyla dans etmeye bayılmış-tım. ıkinci kez Türkiye’ye gelmem bir şarkı kaydı içindi... “Game Over”ı kaydetmiştik, mükemmel bir şarkı olmuştu.
Tarkan’ın şarkıları dışında neler etkiledi bu ülkede sizi?
- İstanbul’da ilk dikkatimi çeken gün batımı manzarasıydı. Tekrar geldiğim için mutluyum. Bu kez daha fazla kalacağım.
Nereleri gezeceksiniz?
- Hamamlara hayranıyım. Bu kez kesinlikle gidip gerçek bir hamama girmek istiyorum. Yemeklerinizi de çok sevmiştim. Herhalde yine birkaç kilo alıp öyle ayrılacağım Türkiye’den...
4 Nisan’da dinleyenlerinizi neler bekliyor olacak?
- Birçok şey... Birinci ve ikinci albümün yanı sıra birkaç sürpriz cover parça ve yeni şarkılarımdan birkaçını seslendi-receğim. Konser birçok müzik türü arasında bir yolculuk gibi olacak. Bu yüzden müzikseverler beklentilerini yüksek tutabilirler.