Güncelleme Tarihi:
Sağlık teknolojisi şirketlerinden Siemens Healthineers Türkiye, ülkedeki sağlık okuryazarlığını ölçen bir araştırma gerçekleştirdi. 2022’nin Şubat ve Mart aylarında Türkiye’nin 26 ilinde yürütülen araştırma, ülkenin genel temsiliyeti gözetilerek yapıldı. Bireylerin hastane tercihi, yaşam tarzı, hastalıklar, koruyucu sağlık hizmetleri kullanımı, sağlık bilgisine erişim, gelecek beklentileri hakkındaki değerlendirmelerini raporlayan araştırmanın sonuçları şirketin Görüntülemeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ertan Cömert ve Laboratuvar ve İnovasyondan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Gürdal Şahin ile Bilkent Ankara Şehir Hastanesi Medikal Direktörü Prof. Dr. Filiz Akbıyık ve İstanbul Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Memduh Dursun’un katılımıyla düzenlenen basın toplantısında paylaşıldı.
Sağlıklıyım diyenlerin oranı yüzde 71
Sağlık Okuryazarlığı Raporu’na göre Türkiye’de kendini sağlıklı görenlerin oranı yüzde 71 olurken, düşük eğitim düzeyi kırılımında bu oran yüzde 54’e kadar geriledi. Araştırmaya göre bireylerin öncelikli tercihi devlet hastanesinden yana; yüzde 61’lik bir kesimin ilk tercihi devlet hastanesi olurken, bunu yüzde 22 ile özel hastaneler izledi. Tercih dağılımında üniversite hastanelerinin yüzde 8, sağlık ocaklarının ise yüzde 9’luk paylara sahip oldukları görüldü.
Yüzde 84 hiç check-up yaptırmamış, mamografi çektirmeyenlerin oranı yüzde 64
Rapora göre Türkiye’de koruyucu sağlık hizmetlerinden yeterince faydalanılmıyor ve kronik hastalıklarda da farkındalık yeterli seviyede değil. Gürdal Şahin, basın toplantısında raporun sonuçları hakkında şu açıklamada bulundu: “Sağlık Okuryazarlığı Araştırmamız çok sayıda çarpıcı veriyi ortaya koyuyor. Türkiye’de online olarak sağlık bilgisi araştırma düzeyi yüzde 51 ile OECD ortalamasının altında olsa da yine de umut verici bir düzeyde ancak sağlıklı bir toplum için koruyucu sağlık hizmetlerinin taşıdığı önemin toplum nezdinde anlaşılmamış olduğunu görüyoruz. Kronik hastalığının farkında olmayanlar yüzde 83 oranında bulunuyor, bu ciddi bir rakam. Check-up yaptırmayanların oranı da oldukça yüksek ve bu durum erken tanı ve tedavi için engel teşkil ediyor. Bunların yanı sıra kanser tedavilerinden haberdar olmayanların yüksek oranda olması, ülke genelindeki sağlık okuryazarlığı konusunda alınması gereken bir yol olduğuna işaret ediyor.”
Erkekler şekeri, kadınlar demiri merak ediyor
Kan testi parametrelerinin de ölçümlendiği araştırma kapsamında katılımcılara, “Yarın kan testi yaptırmak isterseniz, öncelikle hangi değerlerinizi öğrenmek istersiniz?” sorusu soruldu. Erkeklerde ilk sırayı yüzde 48 ile şeker alırken, kadınların yüzde 28’i demir dedi.
Prof. Dr. Filiz Akbıyık, şunları söyledi: “Dikkat çekici sonuçlar sunan bu rapor, hiç tam kan sayımı testi yaptırmayanların oranının yüzde 26 olduğunu gösteriyor. Ancak, tam kan sayımı testi, birçok hastalığın erken teşhisi için çok önemli. Sağlığımızı korumamız ve güçlendirmemiz için bize gerekli bilgiyi sunan tam kan sayımı testi, en fazla beş dakika içinde gelecekte yaşayabileceğimiz hastalıklara dair bilgi verir ve sağlık sorunlarının sebeplerinin analiz edilmesini sağlar.” Prof. Dr. Akbıyık, test değerlerinde kadınlar için demir, erkekler için ise şeker ölçümlerinin önde gelmesini ise şöyle yorumladı: “Ülkemizde demir eksikliği kadınlarda yaygın olarak görülüyor. Demir eksikliği ileri dönemde kalp rahatsızlıklarına, enfeksiyonlara karşı direncin azalmasına neden olabiliyor. Anemi tam kan sayımı testi ile kolayca tespit edilebilir ve altta yatan nedenin belirlenmesi için ek testler gerekebilir. Bu sebeple tam kan sayımı testi yaptırmak ve anemiyi tespit etmek pek çok hastalığın erken teşhisinde önemli bir rol oynayabilir. Burada da yine sağlık kontrollerinin düzenli olarak yaptırılması gerektiğini ve erken teşhisin önemimi görüyoruz.
Araştırmada erkeklerin yüksek oranda merak ‘’şekeri’’ merak etmesiyle ilgili olarak da şu yorumu yapabilirim: Ülkemizde erkeklerde diyabet oranı maalesef yüksek. Kan şekeri yüksekliği; kalp ve damar hastalıkları, inmeler, görme bozuklukları, böbrek yetmezliği, erkeklerde cinsel bozukluklar, diyabetik ayak, sinir sistemi hastalıkları gibi birçok hastalığın nedeni. Diyabet uzun yıllar hastaların fark edebileceği herhangi bir belirti vermeden sinsice organların hasarına neden olabilmektedir. Dolayısıyla tam kan sayımı testi yaptırmak bu tür hastalıkların da erken teşhisinde önemli bir rol oynuyor. Laboratuvarlar testlerinin tanı, tedavi ve hastalığın izlenmesindeki rolü yanında bireysel olarak hastalık risklerin öngörülmesi, hastalığın oluşmadan tespit edilebilmesi açısından çok önemli olduğunu göstermektedir. Belirli aralıklarla yapılacak sağlık taramaları ve check-up programları her yaş grubu için önem taşıyor.’’
Radyolojide doktora güven tam, radyasyon dozu bilinmiyor
Araştırmaya katılanların yüzde 62’si radyoloji hizmetleri ile ilgili bilgileri doktor ya da hemşireden, yüzde 27’si internetten, yüzde 3’ü ise sosyal medyadan araştırma yaparak edindiğini belirtti. Cihaz markasına göre radyasyon dozunun değişiklik gösterdiğini, on kişiden dokuzu bilmiyor. Yüzde 58’lik bir kesim, doz farkı hakkında bilgilendirildiğinde tercihlerinin değişeceğini belirtiyor.
Ertan Cömert, konuya ilişkin şu açıklamada bulundu: “Görüntüleme sistemleri, sağlık teknolojisinde geleceğe ışık tutmaya devam ediyor. Ancak dünyada olduğu gibi ülkemizdeki hastaların da klostrofobi, yüksek ses, radyasyon veya başka insanların yaşadığı olumsuz deneyimler nedeniyle MR’dan veya farklı görüntüleme yöntemlerinden çekindiklerini görebiliyoruz. Günümüzdeki teknoloji, bu konuda hasta konforuna odaklı, daha yüksek görüntü kalitesi sağlayan çözümler sunuyor. Yeni nesil cihazlar hem hastalar hem de sağlık profesyonelleri için tüm süreci ciddi ölçüde rahatlatıyor. Fakat günümüz koşullarında bile sağlık hizmetlerine erişim konusunda zorluklar olması önemli bir sorun olmaya devam ediyor.”
Uzun yıllardır hem dünya genelinde hem de Türkiye’de meme kanseri farkındalığına yönelik yapılan çalışmalara rağmen ülkemizdeki, 40 yaş üzeri kadınların yüzde 64’ü hayatında hiç mamografi çektirmemiş. Bu gruba mamografi çektirmeme nedenleri sorulduğunda yüzde 76’sının ihtiyaç duymadığını belirttiği görülüyor. Düzenli mamografi çektirenlerin oranı ise yalnızca yüzde 4. İstanbul Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Memduh Dursun, erken teşhisin önemine dikkat çektiği konuşmasında şu açıklamada bulundu: “Ülkemizde hekimlere duyulan güvenin yüksek olduğunu görüyoruz, ancak görüntüleme konusunda yersiz bir çekince olabiliyor. Erken teşhis hayat kurtarır ve zamanında tedavi, hastalıkları çok ciddi sorunlara yol açmadan iyileştirebilmek için çok önemli. Değinmek istediğim bir diğer konu ise raporda mamografi çektirmeyenlerin oranının yüzde 64 gibi yüksek bir oranda olması ve ‘ihtiyaç duymamanın’ çektirmeme nedeni olarak ilk sırada gelmesi. Meme kanseri, diğer birçok hastalık gibi erken teşhis edildiğinde tedavisi mümkün olan bir hastalık. Düzenli kontrollerin aksatılmaması çok önemli. Ayrıca araştırma sonucunda halkımızın dijitalleştiğini görüyoruz: E-nabız kullanım oranı yüzde 86. Oldukça umut verici bir rakam. Bu veri halkımızın gelecekteki dijital sağlık teknolojilerin kullanımına hızla uyum sağlayacağını gösteriyor."