Güncelleme Tarihi:
Ayağı sakat, evinde dinleniyor. Ama her ideal ekran tipi gibi hiperaktif. Yüksek volümlü konuşuyor, kahkaha atıyor. İşin hinliğini bilen gazetecilere özgü bir kendine güveni var. Herkesin gözü onun kanalında. Yazdıracağı kelimeler kitleleri etkiliyor. O ayaklarını uzatmış, bir elinde soda, bir elinde telefon bizimle sohbet ediyor. Bir yandan ekranı yönetiyor. Mesleğe onlarca kişinin sürekli koşturduğu bir haber kanalında başlayan biri olarak, tatlı bir şaşkınlıkla söyleşiye başlıyorum.
N’apıyorsunuz şu anda?
KJ yazıyorum. (ekranın altında ya da üstündeki yazılar) Tanıdığım tanımadığım insanlardan mail geliyor. “Şurada biri var, ona da bağlansanıza” diyorlar. Şimdi Makbule aradı: “Gazı yedim” diye. Bağlattım.
Cep telefonunda, Twitter’da ustalaşmışsınız…
Evrim geçirdim! Kızım kadar hızlı yazmaya başladım.
HALK TV İSTANBUL STÜDYOSUNDAN KARELER
Biri “Erdoğan stüdyoyu başlarına yıkacak” diye yazmış. Korkuyor musunuz?
Tabii korkuyorum. OdaTV oldu, şu oldu, bu oldu. Ama öyle bir noktaya geldik ki, ya ülkeni terk edeceksin ya da bir şekilde kendi alanında katkıda bulunacaksın. 20 yıldır televizyoncuyum. “Bir şey olacaksa olur, yoksa çeker giderim” noktasındaydım.
“Ferit Şahenk, Enver Aysever de çapulcu. Ama haberi veremiyorlar. Onların yerinde olsam belki ben de öyle yapacaktım.” Enver’in kusuru ne bilemedim ama böyle bir şey söylediniz mi?
İsimler aynı mıydı bilmiyorum ama söyledim.
(Soldan sağa) Gamze Bilgin, Makbule Cengiz ve Canan Kütükçü’yle İstanbul stüdyosunda. |
Neden veremiyorlar?
Adamın işi var, bankası var. Onlara yüklenemem, haksızlık olur. Diğer kanallarla kafa yapıyoruz ama oradaki çoğu arkadaş burada olsaydı aynısını yapardı. Belki ben biraz daha cesurumdur.
Bence hepsi kötü yayın yapmadı ama geç girdiler.
Basına pres yapmakla görevli dört danışman, bakanlar, başbakan yardımcıları var. Her tarafı arıyorlar. Bunu dünya âlem biliyor.
Sizi engelleyecekler mi?
Klasik işte: RTÜK para cezaları. Sebep şiddeti özendirmek. Görüntülerde şiddet uygulayan polis, Başbakan’ı karşılayanların “Öl de ölelim, Taksim’i ezelim” gibi sloganları. Öbür tarafta barış, aşk şarkıları, Woodstock tarzı hareketler…
(Gazetemiz baskıya girmeden kısa süre önce Aygün Facebook sayfasında HalkTV’ye RTÜK’ten 146 bin TL ceza geldiğini yazdı. Sebep sigara-içki görüntüsü)
Siz televizyonun Sözcü’sü müsünüz?
Bir şekilde. Ama biz müthiş bir süzgeçten geçiriyoruz.
Neleri kesiyorsunuz?
Polisin aşırı şiddet görüntülerini. Geçen gün geldi Bodrum’dan. İnanılmaz şeyler, küfürler...
Neden yayınlamıyorsunuz?
Sokaklara dökülmüş yüzlerce kişiye polisi hedef göstermiş olurum.
Nasıl görüntüler bunlar?
Ana avrat küfür edip duran adama daldığı görüntüler. Ankara büromuzda polisin aşağıdan işaret edip “Bunu sokacağız” dediği görüntü var. Tabii göstericileri de sansürledik.
Onlar ne yapıyor?
Ezici çoğunluk parktaki gibi medeni. Ama onların malını çalmaya çalışan binlerce kişi türedi.
Ne yapıyorlar?
Polisle kavga etmeye, taş, molotof atmaya yatkın gruplar. Terörist değil ama. Bu ince ayrımı yapalım.
Yani cambazlık yapıyorsunuz.
Cumartesi günü ülke tek kanal günlerine döndü. 1980’de sadece TRT vardı. Onun gibi. O gece ne desek etkili olurdu. Espri bile yapsak… “Bütün illerde valilerin ve AKP il başkanlarının garnizonlara gidip komutanları ziyaret etmeleri gerekiyor.Bir bildiri geldi elimize” diye okusak, inanır giderdi millet.
GÖRÜNTÜ YALANSÖYLEMEZ
Aklınızdan bu mu geçti!
Ona rağmen şu KJ’yi bastım. “Orada barışçı bir eylem var. Ne olur provokasyona gelmeyin. Kamu malına zarar vermeyin!”
AK Partililer kızıyor mu? Küfür, tehdit var mı?
Evet. Ama bir kırılma var. Görüntü yalan söylemez. Yaydıkları her şeyin yalan, gerçeğin tam tersi olduğunu görüntü ortaya koyuyor. Andy Warhol’un “Bir gün herkes 15 dakikalığına şöhret olacak” lafı var ya. “Bir gün herkesin televizyonu olacak” derdim. Oldu. Basıyor, her yerden geliyor kardeşim!
Siz CHP’nin kanalı mısınız?
Kanal 7’nin kuruluşu gibi. Bildiğim kadarıyla belediye başkanıyken Recep Tayyip Erdoğan görev almıştı. Recai Kutan bile ortak görünüyordu. AKP iktidara gelince Saadet zayıfladı, Kutan onlarla mahkemelik oldu. Burada o yapılmadı. İlk kuruluşunda Deniz Bey’e (Baykal) yakın işadamları vardı.
Sizden önce…
7-8 yıl evvel galiba. Habertürk’ün kurucu ortağıyım, “Biz de bir televizyon kuracağız Hakan” diye geldiler. Kısmete bak. “Yapmayın Deniz Bey. Parti televizyonu diye bir şey olmaz!” demiştim. İyi ki yapmışlar. Bugün ihtiyaç doğdu.
PARA ALMIYORUM
Peki şimdi kim kanalın sahibi?
Dört-beş işadamı. Tanımıyorum bile. İsimleri aklımda değil.
Nasıl yani?
Vallahi bilmiyorum.
Hiçbiriyle tanışmadınız mı?
Biriyle tanıştım. Benim şöyle bir özelliğim var, Yılmaz da (Özdil) yazmış bugün: Ne maaşla çalışıyorum, ne resmi makamım var. Gönüllüyüm. Ben Deniz Bey’e Şaban Sevinç’i önerdim genel müdür olarak. İmza yetkim yok. Deli fişek gibi yayın yapıyorum.
Yayınla bağları yok mu?
Yok, sembolik.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun?
Deniz Bey “Gazeteler tehlike altında. Benim ilgim yok, sen istediğini yap” dedi. Kılıçdaroğlu da öyle “Bizi eleştir, adam gibi gazetecilik olsun” dedi.
CHP iktidarda olsa ve bu tür olaylar çıksa bu yayını yapar mıydınız?
Bırakır giderim!
Hadi canım…
CHP’ye de ‘çakarım’. CHP’nin dar, tepki çeken, kendi ‘Milli Görüşçü’ kesimi var. AKP genelevlere, meyhanelere girdi. Oy istedi. CHP kendisinden hoşlanmayan kesimlere gitmeli. Ulusalcı dalga Kürtleri kopardı. 1980’den önce CHP’deydiler. CHP’nin yüzde 80’i, 90’ı Müslüman değil mi? Bunları yayında söylüyorum. İktidara gelip yanlış yaptıklarında neler söyleyeceğimi sen hayal et.
Gezi Parkı, direniş, çapulcular... Bu rüzgâr CHP’den daha geniş gibi.
Geldiğimde MHP’lileri, BDP’lileri çıkarmaya başladım. Bir kısım gıcık oldu ama bu bir kanal!
Hiç maaş almıyormuşsunuz.
Sıfır! Para yok zaten.
Nasıl geçiniyorsunuz?
Habertürk’ün ortağıydım, sattık. İnsanlar ekmek parası için çalışmak zorunda. Çocuklarımın geleceği garanti olmasa ben de korkardım.
GERİLLA YAYINI YAPACAĞIZ!
Bir gününüz nasıl geçiyor?
Yedi gece, ikişer saat uyku... 4-5’te yatıp 7-8’de kalktım. İkinci haftada günde 4-5 saate çıktım. Sürekli birileri arıyor, yayına bağlıyorum. KJ yazdırıyorum. İnterneti tarıyorum. 24 saat ambale haldeyim. Allah korudu, 15 gün hata yapmadık. A, bak başladı! Balkonunda ses kayıt cihazını bastıran tencere tava seslerini dinliyoruz
Bu rüzgârı arkanıza alıp kanalı uçurabilecek misiniz?
Ankara’da 1000 metrekare stüdyodaydık. Batık bir kanal. Reklam geliri 10 bin lira. Halktan kopuk. Aldım, Tunus Caddesi’ne apartman dairesine götürdüm. Burada da Akaretler’e. Haber ayağımıza geldi. Önümüzden geçiyorlar.
Gerilla tarzı, biraz acayip bir habercilik...
Aynen. Biz bunu gerilla savaşıyla yapacağız! Önümüzdeki iki yıl böyle gidecek. Az adam, çok zekâ. Akıl sermayesi...
Fırlayacak mı daha?
“Habertürk’ü bir numara yaptık. Burada da olacağız. Çünkü kimse bir şey yapamayacak. Biz yapacağız” dedim. Boş gözlerle baktılar. Köhnemiş, CHP soru önergeleri yayınlayan, CHP’lilere program yaptıran anlayışı bir gecede bitirdim.
Gözlerinizi yaşartan, “Bu tarihi bir dönemeç ve ben aktörlerinden biriyim” dediğiniz bir an oldu mu?
Penceremizin önünde olaylar vardı. Işıklar kapalı. Birinci Körfez Savaşı gibi. Kameraman ışıkları yakayım dedi, “Hayırrr. Burada ışık yanmaz!” Bir, saldırıya uğrayabilirsin. İki, karanlık. Tam ‘underground’ ortam. Nazi dönemini düşün, kimse yayınlayamıyor, sen bodrum katından her şeyi yayınlıyorsun. Işık yakmaya çalışan kameraman kızı neredeyse dövecektim. Sonra yerimizi anlayanlar “Halk TV sen bizim her şeyimizsin!” diye bağırdı. Biz ne yapmışız, orada anladım. Sonra Çarşı geçti, çiçek verdi. Her geçen slogan attı.
Flaş flaş flaş!
Gönüllü diye sivil polisler geldi!
KASETTEN CANLI!
Esprileri kim yapıyor? Gülücük işareti, Pink Floyd şarkıları…
Ben genelde.
Erdoğan Esenboğa’da konuşurkenki penguen belgeseli kimin eseri?
Şener Aygün “Siz de penguen mi yayınlasanız?” dedi. Hemen aradım Ankara’yı. Hırsız Penguen diye bir dolgu vardı, bir de belgesel bulup tak diye dayadık. Spikerimiz Lale de penguenlerin hayatını okumaya başladı. Çok hoştu, penguenler de çok sevimli.
Küfürleri kestiniz mi?
Maçlardaki gibi hep indirttim.
Canlı yayını DHA üzerinden mi götürdünüz?
Tabii. Orada olmaları iyi oldu. Kimse yayınlayamadı, biz verdik. Millet bizim zannetti.
Kasetten canlı yayın ne demek Allahaşkına?
‘Live on tape’. CNN’de, Fox’ta var.
Ne demek yani?
Bir montajlayarak yayınlarsın, bir de ham görüntüyü ellemeden yayınlarsın. O ham görüntü, ‘live on tape’.
Ben de yine bir espri sanmıştım...
Yok canım. Gittiğim her yerde kullanırım. Geçen biri “Devrim olduğunda kasetten canlı yayınlanacak” diye duvar yazısı yazmış. İmza, Atatürk!
Reklama alttan pencere açıp haber yayınlamayı da CNN’den mi gördünüz?
Reklamcılar bizim gibi işi bilmedikleri için, çok da akıllı olmadıkları için anlamıyorlardı. Oysa kopmuyor, kaçmıyor, izleyiciyi orada tutuyorum. Reklamcıya en büyük iyiliği yapıyorum.
Twitter’da iyi mavra döndü.
Biraz da gülümsetelim, hep sert olmasın. Asık suratla olmaz. Muhalif ama sevimli. Bu, meslekte kazandığımız tecrübe. Top geldiğinde golü atmak. İkinci günün sabahında kurabiyeler, kekler başladı.
Helikopter kamerası da eski numara mı?
Bir arkadaş verdi gitti zannediyorum. Bir baktım her gün geliyor. Gönüllü muhabir. Sonra gönüllü kameraman, dizilerde sesçiler gelip birkaç gece çalıştı. Bazıları da sızdı.
ELİNDE ÇAKMA BİR KART VARDI
Çok güvenliğiniz yok gibi.
E para yok. Ama bundan sonra olacak. Anladık ki bazıları sivil polis.
Ciddi misiniz?
Gönüllü çalışmak istiyoruz, öğrenciyiz dediler. Polisin milleti dövmesini polislere çektirip canlı yayınladım.
Emin misiniz polis olduklarından?
Hissediyorum. Ertesi gün yok oldular. Önce bir delikanlı sonra bir kız geldi. Bence, bu bir tezgâh mı diye baktılar. Ben herkesle konuşuyorum, gırgır, sakin. Sürekli “Şiddete izin vermeyin, sloganlarda sesi kısın, Ankara’ya uç isimleri bağlamayın, aman sağduyu, aman şu KJ’yi basın.” Saatlerce incelediler.
Ne zaman şüphelendiniz?
Bunun üzerine sıkıldılar. O gece şüphelenmeye başladım, ertesi gün gelmediklerinde emin oldum. Biri BirGün gazetesi muhabiri numarasıyla geldi. Sorduk ettik öyle biri yok. Elinde kartı var. Çakma bir kart. Sonra garip tipler geliyor, “Fethullah Gülen’den belgeler getirdim” diyor. Kaç yılın gazetecisiyim, yer miyim onları! Teşekkür ettik. Yüzde 50’si kesin polis. Tecrübelerim öyle söylüyor.
Kapı çalınca tedirgin oluyor musunuz?
Bir şey yapacaklarsa yaparlar ama “Hemen açmayın” diyorum.
Reklamcı alacak paramız yok
Reklamlarınız olay oldu. Şu tüy dökücü krem nedir? Adam tüylerini tıraş ediyor. İğrenç yahu…
Reklamcı alacak paramız yoktu kardeşim. Bunlar ekran kirliliği ama ‘cash’ para. Turkcell’i, bilmem neyi yıllarca ikna edene kadar anan ağlıyor.
Reklamı da mı siz topladınız?
Yok canım, onlar ortada dolanıyor, kolay. Halk TV Ankara’da piyasadan kopuktu. Diğer reklamlar geldikçe ekran kirliliği azalacak. Daha prestijli firmalar girmeye başladı.
Kimler?
Birkaç meyve suyu firması var. Büyük kurumlar var.
Kimler?
Hatırlamıyorum.
Reytinginiz nasıl?
Kantar Medya ölçüyor, eski AGB. Klasmanımızda açık ara birinciyiz. Beyaz Türkler bizi tercih ediyor.
150-200 bin liraya razıyım
Atatürkeserleri.com nedir? Bayraklar, flamalar…
Ben geldiğimde vardı. Sonlandırdım, Halk Gönüllüleri’ni kurdum. Doğrudan satış yapıyoruz.
Ama ekranda hep atatürkeserleri.com.
İşbirliği yaptım.
Bu, işin ticaretine kaçmak değil mi?
Yani çok hoşlanmıyorum ama başka çare yok.
Bir set 59 TL. Bir tür bağış toplama yöntemi mi?
Bazı kanallar para topluyor. Doğru bulmuyorum. Ürün alsın. Ama daha zekice ürünler olabilir. Kanal 7’nin kuruluşu, Bosna Hersek paraları ya da Deniz Feneri işine dönmemesi için kendim yapmıyorum. Bir şirketle çalışmak daha etik geliyor. 150-200 bin liraya razıyım. Başka işlerden de o kadar gelirse kanal döner.